Net, yürekli, çalışkan bir muhabir
Fotoğraf: Envato
Gülfem’le ne zaman tanıştığımı hatırlamıyorum. Sanırım üç ya da dört yıl önce muhabir olarak imc kadrosuna katıldı ama zihnimdeki fotoğrafta Gülfem sanki hep oradaymış ve kahkahasıyla haber merkezini en başından beri şenlendiriyormuş gibi. Şahsına münhasır halleri, dövüş sporlarına ilgisi, azmi, en çok ta peşine düşmeyi kafasına koyduğu haberi gündem toplantılarında haber müdürüne dünyanın en önemli meselesini savunur gibi savunuşu aklımda. Şimdi bir de Özgür Gündem’deki baskını polis müdahalesine rağmen canlı yayında soğukkanlı anlatışıyla...
Geçtiğimiz yıl 8 Mart sabahı bu kez heyecanlı bir etnograf olarak imc TV haber merkezine vardım. Bir süredir araştırma projem için haber merkezinde katılımcı gözlem yapıyordum ama ekiple sahaya çıkmanın tadı bambaşka oluyordu. Üstelik bu kez 8 Mart’ı takip etmeye gidiyorduk. Kanala vardığımda Mor Bülten’in editörü Serpil ve Gülfem yayın için kullanılacak KJ’yi tartışıyorlardı. “Yasta Değil İsyandayız Diyen Kadınlar Talepleri İçin Yürüyor” cümlesinde karar kılınmıştı. Serpil benim de fikrimi sordu, güzel olmuş dedim. Her bir kelimenin inşaatına onca hak mücadelesinin, onca tarihsel tartışmanın ruhunu katmak istiyordu, tabii ki üzerinde uzun uzun düşünecekti.
Gülfem ve Delal’le birlikte Kadıköy’de imc’nin canlı yayın aracının olduğu noktaya güle oynaya vardık. Teknik yönetmen Engin ve kameraman Emrah aracın başında hazırlık yapıyordu. Engin, meraklı bakışlarım karşısında Suruç’ta canlı yayın aracına isabet eden gaz fişeğinin açtığı koca deliği gösterdi. O da Saadet ve Refik gibi günlerce sınır hattında bulunmuş, canlı yayın aracını evi bilmişti. Araçla Suruç’a, oradan mesela Ermenek’e, oradan İstanbul’a, haber neredeyse oraya gidip geliyordu. Araca gelen zeval doğal olarak Engin’in canını sıkıyordu.
Tam o esnada, yan taraftaki CNN Türk aracından 8 Mart kutlamalarına dair ilk canlı bağlantı yapılıyordu. Gülfem de imc haber bültenine bağlanmıştı. Daha kutlamalar başlamamış, kalabalık henüz toplanmamıştı bile ama CNN Türk muhabiri yayında anlattıkça anlatıyordu. Gülfem’in bağlantısı ise kısa sürmüştü. Ben “daha bir şey başlamadı ki, CNN Türk muhabiri bu kadar ne anlatıyor acaba” diye meraklanınca, akıl yürütüp “eylem alanına haber için seyrek gelince anlatılacaklar birikiyor ve böyle uzun oluyor herhalde” sonucuna vardık.
Yürüyüşün başlama vaktine doğru Gülfem’in peşine takılıp kortejlerin toplandığı noktaya gittim. Geri çekilip Gülfem’in kortejdeki kadınlarla yaptığı röportajları ve 8 Mart’larını kutlamak için kadınlarla kucaklaşmasını izledim. Gülfem mikrofon uzattığı her kadına şu soruyu mutlaka soruyordu: “Neden buradasınız?” Neden bu soruyu soruyorsun diye ben de ona sorduğumda yanıtı şöyle olmuştu: “Kadınlar sadece kutlamak için burada değil ki, her birinin başka dertleri, başka sloganları da var. Anarşist kadınlar, Kürt kadınlar, feministler... Şiddeti vurgulayan, barış diyen, kavga diyen kadınlar var. Çok çeşitliler.” Sahanın bir gerçeği olarak bu çeşitliliğin habere yansımasının önemini hatırlatıyordu Gülfem.
Az önce canlı yayın aracında gördüğüm imc ekranını hatırladım o an. Ekranın üst kısmında “Dünya Kadınlar Günü” yazarken KJ’de “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” yazıyordu. Ekranda neden iki farklı ifade var diye sorduğumda Gülfem “Sabah Serpil’le aramızda anlaşamadık, ben ‘Dünya Kadınlar Günü’ diyorum, Serpil ‘Emekçi Kadınlar Günü’ diyor. Öyle olunca ikisi de kaldı” diye yanıt vermişti. O vakit, farklı bakış açılarının, farklı ifadelerin kutlandığı, çeşitliliğe eylem alanında, ekranda, haber merkezinde ses açılan bir habercilik pratiğine şahit olduğumu bir kez daha fark etmiştim.
Gülfem enerjisini işinin başındayken katlayarak sağına soluna bulaştıran, net, çalışkan, yürekli bir muhabir. Ben 2015 Dünya Kadınlar Günü’nü ve pek çok başka anı Gülfem’in ve ekip arkadaşlarının haberciliğine şahit olarak geçirdiğim için şanslıyım. Ama esas Türkiye medyası bunca kepazeliğe rağmen gazeteciliğe böyle sahip çıkan, gerçek haberciliği böylesine sarıp sarmalayan gazeteciler olduğu için şanslı.
Özgür Gündem’le Dayanışma Bitmez…
Özgür Gündem’in kapatılması ve polis baskınından iki hafta önce gazetenin yeni genel yayın yönetmeni Zana Kaya imc TV Medya Atlası’nda konuğumdu. Henüz sona eren dayanışma kampanyasını değerlendirmiş ve gazetenin bundan sonraki yolunu anlatmıştı. Kampanyanın sona erdiğini ama hala nöbetçi yayın yönetmenliği yapmak için başvuruda bulunan yüze yakın gazetecinin olduğunu söyleyen Zana Kaya’ya espriyle “Bu kadar kişi sıradayken Gündem’in yayın yönetmeni olmak nasıl bir duygu?” diye sormuştum. Kaya, Gündem’in yayın yönetmenliğinin büyük bir onur olduğunu söyleyip şöyle devam etmişti: “Özgür Gündem’in çalışma biçimini biraz bilenler, gazetemizde kolektif bir ruhla çalıştığımızı bilirler. Özgür Gündem’in her bir çalışanı birer yayın yönetmenidir, biz her birimiz bu sorumlulukla çalışıyoruz.” Bu yazı yazıldığı esnada Özgür Gündem’in genel yayın yönetmeni Zana Kaya’nın sorgusu sürüyordu. Ne çare, onlarca yüzlerce yayın yönetmeni olan bir gazete kapatılsa da, yakılsa da yıkılsa da çıkmaya devam edecektir.
- Her gün biraz daha karanlık 05 Kasım 2016 00:30
- Gazeteciliğin karşısındaki iktidar Kuzey Dakota'da da aynı 22 Ekim 2016 00:13
- Gazeteciler neden oturma eylemindeydi? 15 Ekim 2016 00:29
- Bundan sonrası anlatım bozukluğu 08 Ekim 2016 04:40
- Etkisiz hale getirilen barış umudu ve habercilik 01 Ekim 2016 00:52
- Çıkışımız var mı? 24 Eylül 2016 00:51
- Zamanın ruhu dayanışmada saklı 17 Eylül 2016 00:06
- En büyük, en ezen ve suçu görülmeyen... 10 Eylül 2016 00:51
- Mitik dünyamızın vahşi ikili karşıtlıkları 13 Ağustos 2016 00:13
- Mitik dünyamızın vahşi ikili karşıtlıkları 13 Ağustos 2016 00:13
- Ne zaman, ne için gazetecilik? 06 Ağustos 2016 00:54
- Hangi kıstasla bir torbada? 30 Temmuz 2016 01:00