“Pirincin taşını ayıklamak” meselesi
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Her biri başlı başına birer askeri “deha”, birer “kurmay” subay olarak apoletlerindeki “yıldız” sayılarını zamanla artıra artıra nihayet çeşitli kademelerdeki general, amiral rütbelerine terfi ettikten sonra gari kim bilir hangi hacıya, hocaya veya kör “şeytan”a uyup, böylece giriştikleri yarım yamalak bir “darbe”nin fiyaskoyla noktalanmasının ardından, memleketin hali ahvali, tıpkı heybetli yapısıyla züccaciye dükkanına ansızın dalan filin tarumar ettiği içler acısı tabloya dönüştü...
Ülkemizde altmışlı yıllarda başlayıp daha sonraları neredeyse her on yılda bir ama her defasında da, illa da “Vatan Kurtaran Şaban” senaryolarıyla zırt pırt tekrarlanan askeri darbelerin modası geçti; bu saatten sonra bu lafların sözünü etmek sadece abesle iştigalden başka bir şey değildir; herkes, her vatandaş rahatına, huzuruna bakıp bundan kellim kesinlikle endişelenmesin; derken, bu kez de “Hoppala yarim yaz geldi, çarşıya kiraz geldi; aldım on beş okkalık, o da yare az geldi” türküsü eşliğinde tam da bir yaz akşamında böylesine bir “huruç” hareketinin kapımızı çalıp, akabinde de memleket sathında verdiği “hasar”ın büyüklüğü karşısında görünen o ki, payitahtımız Ankara’nın en tepesindeki koltuklarında oturan bilumum “yetkili zevat”ın yanı sıra, keza milletçe hep beraber sadece “aldatılmadık” aynı zamanda da bu tür masallarla maalesef resmen “uyutulduk” Kirvem!
“Peygamber Ocağı” diyerek baş tacı ettiğimiz, “gözümüzün nuru silahlı kuvvetlerimiz”in hemen her ferdinin daha ilk günden itibaren “vatan ve millet” aşkı için ettikleri yeminleri, bu bapta lıkır lıkır içtikleri andları unutan “apolet”li kimi “hain”lerin, ellerine geçirdikleri ilk fırsatta yine kim bilir hangi melun, hangi kişisel hesaplarla çıktıkları yolda iyice tökezleyip bir bakıma burunları yere sürtünce, memleketin zaten ağır aksak yürüyen “demokrasi” çarkına verdikleri zararın faturasını; halkımız, tıpkı Demokles’in kılıcı misali tepesinden sarkan OHAL koşullarında ister istemez ödemeye başladı bile!
Aslında neredeyse hemen her askeri darbenin ardından tedavüle sokulan OHAL veya “sıkıyönetim”lerin çok da yabancısı olmayan, bu hususta deyim yerindeyse hayli “şerbetli” olan vatandaşlarımız için şu günlerde yıldırım hızıyla uygulanmaya konulan OHAL ve onun sanki bir nevi “mütemmim cüzü”, yani olmazsa olmaz babındaki tamamlayıcısı konumundaki kanun hükmündeki kararnamelerle (KHK) devreye sokulan “ferman”ların gölgesinde milletçe hafif yollu da olsa galiba feleğimizi şaşırdık mı ne!
Öyle ya da böyle! Anlaşılan o ki; bu “kervan” bu ahval ve şerait tahtında ister istemez yolda düzülecek!
Ancak...
Ancak yine tekraren söylemek gerekirse; hiç beklenmedik bir anda, hiç mi hiç ummadıkları, hatta ummak, beklemek ne kelime, tam aksine akıllarından, fikirlerinden dahi asla geçirmedikleri halde başlarına gelen bu “tufa”nın, çenelerine son anda indirilen bu yumruğun etkisinden henüz kurtulamamış, hatta kolay kolay da kurtulamayacağı anlaşılan “usta”sından “çırağına” varıncaya kadar tüm “devletlu”larımızın, yine deyim yerindeyse sanki can havliyle sarıldıkları bu “kanun hükmündeki kararname”lerle aldıkları kararların dozajı, sanki “kaş yapayım derken, göz çıkarma” boyutlarını ha aştı, ha aşacak!
No! Bunu, ben özüm bu ülkenin sıra itibarıyla hayli gerilerde kalan, “akıl”,”zeka” babında da zaten elhamdülillah yaya kalıp yalpalayan bir “gariban vatandaş”ı olarak söylemiyorum; üstelik büylesine alengirli lafları yumurtlayıp bu taraklarda bez dokumak ne haddime!
Fakat...
Fakat bu ülkede, daha da doğrusu elini sallasan her an ellisine göz kırpacağın bu diyarlarda, televizyon denen kutunun girdaplarında dolaşıp duran, buralarda boy gösteren “akil” insanlarımızın dediklerine göre, bu “darbe girişimi”nin hemen akabinde gelişen, her Allah’ın günü giderek daha da artan, üstelik sonunun nereye varacağı şimdilik meçhul bir ortamda gidişat öylesine çığırından çıktı ki, bu hengamede yanan kuru odunların cayırtısı içinde içten içe yanıp giden yaş odunların haddi hesabı hepten mafiş!
Ayrıca...
Yine “akil” insanlarımıza göre; atalarımızın buyurdukları: “Öfkeyle kalkan zararla oturur “lafının unutulmaması gerekir; çünkü demokratik ülkelerde, adaletin, hak ve hukuk “rota”sının şu ya da bu minvalde şaştığı diyarlarda işler bir kez çığırından çıktı mı, o zaman pirincin taşını ayıklamak hiç de kolay değilmiş Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30