Yaralı değer
Fotoğraf: Envato
"Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...” demişti Can Yücel.
Eğer yaşasaydılar belki de en çok bu şiiri sevecektiler, kim bilir? Bu şiiri ve nicelerini muhtemelen hiç okuyamadan 29 çocuk “devlet dersinde” Gaziantep'te bir düğünde katledildiler. “Devlet dersinde” ölümü Kürt çocukları 1938 Dersim’inden, Roboski’nin savaş uçaklarından, Sur’da Cizre'de sokağa çıkmanın yasaklandığı evlerinde öldürülmekten de hatırlıyor elbet.
Bu bağlamda Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV)’ son Gaziantep katliamı sonrası önemli tespitleri var: “Bu son saldırının öncekilerden çok önemli bir farkı var: Cenazeler ve düğünler, dünyada var olan pek çok kültürde olduğu gibi bu toplumun kültüründe de değer yargıları açısından özel bir yere sahiptir. Bu nedenle de saygı duyulur, dokunulmazlıkları vardır. Oysa Gaziantep de kadın, çocuk ve yaşlı demeden bir düğüne saldırı gerçekleştirilmiştir. Doğrudan sivil halkı hedef alan bu saldırı, insani değerlere hiçbir saygının kalmadığı anlamına gelmektedir. Değer yitiminin bu denli büyük olduğu koşullarda ise kötülüğünü varacağı boyutları öngörmek mümkün değildir.”
Bu sözler TİHV tarafından kamuoyu ile paylaşıldığında “ellerinde Türk bayrakları, başlarında belediye şapkaları, dillerinde tekbir ile” bir grup 13 yaşında katledilen Kumru İlter’in cenazesine henüz saldırmamıştı. Bu tablo Paris katliamından sonra Konya’da bir futbol maçında saygı duruşunu tekbir ve sloganlar ile sabote edenlerin çokluğu ve hiçbirinin gözaltına alınmaması ile ne kadar da benzeşiyor ve örtüşüyor değil mi?
TİHV “değer yitiminin bu denli yoğun” oluşundan duyduğu kaygıyı belirtince Türkiye Değerler Atlası verilerini yeniden hatırladım. Yanılmıyorsam en son 2012 yılında yayınlanmıştı. Geçmiş yazılarımda da değindiğim bu çalışmadan bugün için kanımca öne çıkması gereken başlık ‘güven’. “Türkiye, insanların birbirine en az güvenebildikleri ülkelerden biri. 22 yıldır bu durumda bir değişiklik gözlenmiyor. Türkiye’de insanların yaklaşık onda biri genelde insanlara güvenebileceğini söylerken, İskandinav ülkelerinde bu oran yüzde 80’lere yaklaşıyor”
Şimdi içimizden bir ses şöyle diyecek belki de: Çocukların bu denli yoğun katledildiği bir coğrafyada kim kime güvenecek? Bir Kürt düğününde katledilen çocukların cenazesine “ellerinde bayrak, başlarında belediye şapkası,dillerinde tekbir ile saldıranların” bir tekinin dahi göz altına alınmadığı bu coğrafyada kim, kime, nasıl, niçin güvenecek?
Bu sorular yerli yerinde olsa da her şeye karşın umudu tazeleme zamanı. Ve biraz şiir ile yaraları sarma zamanı. Misal, Nazım okumalı biraz:
“Sevdiklerin kadar iyisin, Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin”
Sağlıcakla kalın.
- Tamamlayıcı sağlık sigortası: Eksik olan ne? 16 Aralık 2024 04:47
- Barış kokusu: Ege denizi 09 Aralık 2024 04:53
- İnsandan inşaata demir eksikliği 02 Aralık 2024 04:48
- Bir davayı seyretmek: Başka bir sağlık sistemi mümkün 25 Kasım 2024 04:43
- Kırmızı kurdele: AIDS ve çocuk 18 Kasım 2024 04:04
- Hekim grevleri tüm dünyada tarihsel bir eşikte 11 Kasım 2024 04:50
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26