Bu kaos ve kabus ortamında barış olası mı?
Fotoğraf: Envato
İçeride ve dışarıda korkunç denebilecek durumlar yaşanıyor. Deyim yerindeyse bir kaos ve kabus hali var. Kaosu anlatmak için çeşitli örnekler verilir. Onlardan biri “kelebek etkisi”dir. Başlangıç durumuna olan bağımlılığa ve bunun kaosu nasıl artırdığına dikkat çekmek için Dünyanın bir noktasında kanat çırpan bir kelebeğin başka bir uzak noktada fırtınaya sebep olabileceği belirtilir. Şimdi kelebek Yakın-doğu ’da kanat çırpıyor ve Türkiye dahil bir çok ülkede fırtınalar kopuyor!
Kaosun artarak sürmesi barış konusunda da çeşitli olasılıkları gündeme getirmektedir: Bu kaostan (düzensizlikten) bir düzen (barış) çıkabilir, iç çatışmalar şiddetlenebilir, kaosu fırsat bilen son dakika golcüleri sahneye çıkıp beklenmeyen maceralara girişebilir ve hatta aslında sürmekte olan emperyalist paylaşım savaşı yeni bir evreye taşınabilir vb.
Sonuçta dünyanın geleceği için önemli olan enerji kaynakları ve bunun kontrolü söz konusudur. Silah tekellerinin eski ve son model silahları satışı söz konusudur. Bu tekellerin olağandışı geliriyle ülkelerini refah içinde yaşatan “ileri” ülkelerin geleceği söz konusudur. Uzayda ve dünyada mutlak egemenlik peşinde koşanların bu egemenliği çeşitli biçimlerde sürdürme arzusu söz konusudur. Yıllarca bu “ileri” ve silah tüccarı devletlerin egemenlik planları uğruna geleceği heba edilen halkların ve inançların kendini yeniden üretmesi ve geleceğini kendisinin belirleme isteği söz konusudur.
Bu ortamın aktörleri ve figüranları çeşitli senaryolarla durumdan kendi çıkarlarına göre pay çıkarmaya çalışmaktalar. Her devlet kendi çıkarına uygun politikayla farklı denebilecek ittifaklara da yönelebilmektedir. Bu aktörlerin ve figüranların gündeminde güzel gezegenimizin sonunu hızlandırmak yerine kalıcı bir barışla hem bölgeyi ve hem de dünyayı rahatlatacak bir çözüm olacağını düşünmek çok zordur. Öyle olsaydı Yakın-, Orta-Doğu ve Afrika başta olmak üzere geniş bir coğrafyada açlık, susuzluk, salgın hastalıklar, işsizlik, savaş ve bilinçli olarak sürülen terörist gruplar olmazdı! O halde ezber bozacak, yani senaryoları alt-üst edecek kırılmalara yönelmek gerekmektedir.
İçerideki temel sorunlarını çözmeyi sürekli erteleyen ve hatta buradan bir kaos ve kabus üreten Türkiye şüphesiz bu amansız paylaşım savaşında kendi çapında rol kapmaya çalışan, gelişmeleri yerinde ve zamanında göremeyen ve doğru ittifaklar yapmak yerine geçmişte olduğu gibi yanlış aktör ve figüranlarla ittifaklara giren bir dış-politika izlemektedir. Bu politikanın çözüm aşamasında nasıl bir hüsrana yol açtığını ve darbe girişimlerine zemin hazırladığını hep birlikte yaşadık.
Ortada bu kadar çok veri, deneyim, hata ve suç varken hala aynı yanlışlarda ısrar etmek nasıl açıklanabilir bilmiyorum. Tekrar aynı soruyu altını çizerek sorayım: Türkiye Yakın-doğu’da ve içeride Kürt düşmanlığını tırmandırarak ne kazanmıştır ve ne kazanmayı umut etmektedir? Kürt(öteki) düşmanlığına dayandırılan iç ve dış politikaların bizi uçuruma sürüklediğini görenlerin eleştirisine dahi tahammül edemeyen bir zihniyetin çözüm üretmesi, topluma huzur ve refah sunması olanaksızdır. Bir toplumu ya da toplulukları asker ve silah zoruyla ancak kısa bir süre için zapt u rapt altına alabilirsiniz. Peki, uzun vadede sürekli bir kaos ve kabus durumu mu yaşayacağız?
Savaş ve çözümsüzlükte(kaos ve kabusta) ısrar içeride ve dışarıda hesapta olmayan çok kötü sonuçları olabilir. Çözüm iradesi olmayan toplumların sonraki süreçlerde söz ve karar sahibi olamayacağını tarihten biliyoruz. Kaos ve kabustan beslenen ve düşmanlığa dayanan politikaların 90 yıldır sadece umutsuzluk, işsizlik, halklar ve inançlar arasında düşmanlık, darbeler ve darbe girişimleri ürettiğine tanık olduk. Eşitlik ve özgürlüğü sağlayacak barışa ve demokrasiye yönelmek gerektiği açıktır. Yalanlarla tarihi bir yere kadar tarih yazabilirsiniz ancak. İnsanları bir noktaya kadar kandırabilirsiniz. Bu sebeple çok olanın az üzerindeki diktatörlüğü yerine çoğulculuğu tercih edip Demokratik Türkiye’yi inşa etmek için olası en geniş güçlerin ittifakını sağlamak daha mantıklıdır ve gereklidir.
- Nobel bilim ödülleri ışığında Türkiye'ye bakmak 20 Ekim 2016 00:29
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! (2) 06 Ekim 2016 00:07
- Kısacık ömürlere neler sığdırılırmış neler! 22 Eylül 2016 00:52
- Kentlerimiz ve demokrasimiz 11 Ağustos 2016 01:00
- Darbe girişimi, normalleşme ve demokrasi 28 Temmuz 2016 00:51
- Su uyur, Milli Eğitim Bakanlığı uyumaz 14 Temmuz 2016 01:00
- Ne yazmalı ve ne yapmalı? 30 Haziran 2016 00:52
- Militarist ve gerici eğitimle nereye? 16 Haziran 2016 00:52
- Paranın padişahlığı ve güçlünün hukuku 02 Haziran 2016 01:00
- Bilim karşıtlığı, yozlaşma ve faşizm 19 Mayıs 2016 00:52
- Yüzleşemediğimiz için yozlaşıyoruz! 05 Mayıs 2016 01:00
- Kendi çapında bir 'yıldız' olan Türkiye hızla 'black hole' olma yolunda! 21 Nisan 2016 01:00