Nimoy'a Turist Ömer selamı
Fotoğraf: Envato
Uzay Yolu, TRT’nin tek kanal olduğu dönemde ülkedeki her televizyonda izlenen bir bilim kurgu efsanesi. Kaptan Kirk, Vulcan gezegeninden sivri kulaklı Spock, “Işınla beni” Scotty, Leonard McCoy yani doktor Bones, teğmen Uhura gibi karakterler belki gençlerden ziyade belli bir yaşın üzerindeki seyirci için çok daha tanıdık. Şimdi adı bile Uzay Yolu diye değil, çevrilmeden Star Trek diye kullanılıyor. Atılgan mürettebatının televizyonda başlayan maceraları sinema perdesine de 1979’dan beri aralıklarla yansımıştı. Star Trek Sonsuzluk da, bu yıl 50 yılı devirmeyi kutlayan Uzay Yolu’nun 13’üncü filmi. Tabii Turist Ömer Uzay Yolunda gibi yaratıcı uyarlamalar hariç, üstelik 1973’te henüz orijinal Uzay Yolu sinemaya taşınmamışken.
Genç bir kadroyla, 2009’da J.J. Abrams’ın yeniden başladığı serinin üçüncü filmi Star Trek Sonsuzluk. İlki Star Trek, tanıdık karakterlerin alternatif bir gerçeklikteki hikayelerini en başından alıp ekibi yeni kurarken belki serinin en başarılı anlatımlarından birine sahipti. Star Trek Sonsuzluk aynı pürüzsüzlükte akmıyor, efektler ve oyunculuklar yine oldukça iyi olsa da. Ama en önemlisi, Uzay Yolu ruhunun başat unsuru, farklı gezegenlerin birbirine hiç benzemeyen canlılarının barış içinde bir arada yaşamasının üstünde çok iyi durulmuş. Star Trek Sonsuzluk en çok bu bakımdan tek başına da, serinin geneli içinde de dikkat çekici bir film olmuş.
Oyuncular üç filmdir başka, Atılgan teknolojiyle yenilenmiş, gezegenler, gemiler, hareketleri ve çatışmaları çok daha zengin ve görkemli olarak oluşturulmuş ama ana hatlarıyla yolculuk aynı: Birçok gezegen tarafından oluşturulan Federasyon filosundan Atılgan, yeni dünyalar keşfederek uzayın gidilmemiş köşelerine gidiyor. Star Trek Sonsuzluk’ta Atılgan önce Yorktown adında Federasyon’un uzay istasyonuna uğrar. Burası farklı gezegenlerden uzaylıların bir arada yaşadığı, Federasyon barışının simgesi bir kardeşlik adası bir anlamda. Buradan ayrıldıktan sonra saldırıya uğrayan Atılgan parçalara ayrılır ve tehlikeli bir gezegene dağılan ekip buradan kurtulmanın imkanlarını bulmaya çalışır. Atılgan’a saldıranlar, Yorktown’u yok etmek niyetindedir. Kişilere ya da gezegenlere düşmanlık besleyen uzay kötülerinden değildir yani, derdi Federasyon’ladır. Kaptan Kirk, Spock ve diğerleri buluşur, çatışır, ışınlanır, en sonda yeni bir fikirle çıkıp Yorktown’u kurtarırlar.
Yorktown, bir nevi Uzay Yolu ütopyası. 50. yıl şerefine oluşturulan 50 uzaylı ırkını barındırıyor. Çekimlerinin Dubai’de yapılmış olması epey manidar, çünkü gerçekte bir nevi çöldeki kapitalizm vahası olan yer, çoğunluğun sefaletine karşı bir azınlığın sınırsız konforu ve korkusunun adresi değil, huzur içinde yaşayan eşitlerin adası. Bunu bozmaya çalışan da savaşmaya alıştığından barışla yaşayamayan bir eski asker, ki gerçekte askerler barışı çığırtkanlardan daha iyi bilebilirler.
Uzay Yolu 50 yıla yüzlerce dizi bölümü ve birçok film sığdırmış olmasına karşın, görece mütevazı bir bilim kurgu markası, mesela geçenlerde patırtısı büyük kopan Yıldız Savaşları’na göre. Bu yıl yarım asrı devirme sebebiyle tanıtıma biraz daha yüklenilmiş olduğundan daha çok adı duyulabilir, Rihanna’nın şarkısıyla örneğin. Uzay Yolu’nun simgesi, eski Spock ve aynı zamanda yönetmen Leonard Nimoy, geçen yıl hayatını kaybedince bu filmde küçük bir rolle görünmesi artık mümkün olmadı, onun yerine ölüm haberiyle küçük bir selam gönderilmiş. Filmde anılan bir başka dramatik kayıp da, Haziran’da 27 yaşında trafik kazasında ölen, ekibin en genç üyesi Checkov’u oynayan Anton Yelchin.
Yorktown’u savunmak tek başına orayı savunmak olmayınca, filmin en çekici yanı davası bir anlamda. İşleyişi bundan önceki ikisi kadar başarılı değil aslında, kimi sahneleri sindirmeye fırsat olmuyor, oysa bu biraz düşünmeye çağıran bir bilim kurgu. Aksiyon yanının baskın gelmesinin bir sebebi, yapımcı Abrams’ın yönetmen koltuğunu Hızlı ve Öfkeli’nin yönetmeni Justin Lin’e bırakması. Yeni senaryo kadrosu da ilginç oysa, çünkü Simon Pegg, yani aynı zamanda filmdeki Scotty, İngiliz komedisinin en başarılı temsilcilerinden belki. Ama bunun sonundaki Çılgın Marslılar (Mars Attacks!, Tim Burton’ın uzaylı işgali komedisi) dokunuşu gibi aralara serpiştirilmiş espriler dikkat çekici olmakla birlikte, çok da özel bir yenilik getirmiyor. Sonsuzluk tamam da, ezber bozucu Uzay Yolu isteyenlere Turist Ömer her zaman var.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59