Üniversite çıkmazı
Fotoğraf: Envato
Yıllar önceydi. Yüksek Lisans çalışmasını tamamlamış bir öğrencim doktora sonrası çalışmalar için ABD’de bir üniversiteden kabul almıştı. Kabul eden ekip, konusunda uzman bir ekipti ve bu çalışmanın öğrencimin bilimsel kapasitesine çok olumlu katkıları olacaktı. Tabii öğrencim de ekibe çok önemli katkılarda buluşacaktı. Gitme zamanı gelmişti. Uçağı uzun bir yolculuktan sonra ABD’ye inmiş ve pasaport kontrolünden geçerek ABD’ye ayak basmıştı. Onu, kim olduklarını bilmediği ama Türkçe konuşan birileri kapıda karşıladılar. Akşam, bir tek kuş sütü eksik sofralarına davet ettiler ve bu toplantıların düzenli olarak yapıldığını ve katılırsa sevineceklerini söylediler. Adamlar Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliğinin yapacağı işleri yapıyorlardı. Oysa Büyükelçiliğin kapısına gitse kendisini içeriye bile almayacaklardı. Resmi elçiler bulundukları ülkelerin insanlarıyla veya oraya gelen normal vatandaşlarla ilgileneceklerine daha çok turistik gezi benzeri ziyaretlerde bulunan normal olmayan resmi heyetlerin o ülkedeki mutlulukları için çalışıyorlardı.
Sonradan devam eden ısrarlara rağmen dünya görüşüne ters olduğu için toplantılara gitmedi. O ölçemediği, gözlemleyemediği şeylere değil, sadece bilime ve bilimsel gerçeklere inanıyordu. Baktı ki olacak gibi değil, çalışmasını yarıda bıraktı ve geri döndü. Bunları bana anlattırken, “Adamlar Türkiye Cumhuriyeti’nin yapamadığını yapıyorlar. Bunu bizim elçilikler de iyi biliyor ama durumdan memnunlar” diye durumu özetlemişti.
Döndüğünde bir üniversitede Yardımcı Doçent olarak atanabilecekken bekletildi. Ciddi sıkıntılar yaşadıktan sonra partili bir torpil buldu ve atandı.
Tüm kadroları boşken sadece bir, iki öğretim üyesi alım ilanı veren, bu ilanlara da kişiyi tarifleyen şartlar yazan Anadoludaki üniversitelerin öğretim üye kadroları bu şekilde oluşturuldu. Çakma doçentler, profesörler idari kadroların en tepelerine atanırken, Nobel potansiyelli de olsa öteki bilim insanları, biat etmeyen doktoralı hocalar üniversitenin kapısından içeri sokulmadı.
Şimdi temizlik yapılıyormuş. Kimi nereden temizleyeceksin. Hani eski Türk filmlerindeki gibi yukarıdan bir ses, “Durun, siz kardeşsiniz” diye bağırıyor.
Diğer devlet kurumlarından “At 10 bin polisi, tarih, psikoloji, edebiyat, iktisat, ziraat bölümü mezunu binlerce polis adayı sokakta duruyor” demek kolay. “At binlerce öğretmeni, atanamayan binlerce öğretmen adayı sokakta bekliyor” demek kolay. Ama “At doçenti, profesörü dedin mi durum o kadar kolay değil”. Doçent ve profesör adayları sokakta bulunmuyor. Özellikle Anadolu’daki üniversitelerde ciddi kadro açıkları oluşacak. Öğretim üyesi başına düşecek öğrenci sayısı Afrika ülkelerinden bile daha kötü duruma gelecek.
Herkes orduya odaklanmış. Pilot açığına odaklanmış. Ama ülkenin üniversiteleri çökertilmiş 20, 30 yılda toparlanmaları mümkün değil. Bilime ve bilgiye inanan gençleri “Che tişörtü giyiyor” diye kovalamaya devam edersek 50 yıl da bile toparlanmaları mümkün olmayacak.
- Esaaad 12 Aralık 2024 05:18
- Zekai Çıngıllıoğlu 05 Aralık 2024 04:49
- Niye dövüyoruz? 28 Kasım 2024 04:37
- Kanal İstanbul 21 Kasım 2024 04:54
- Ormanlarımız için direneceğiz 14 Kasım 2024 04:31
- Zııt Erenköy 07 Kasım 2024 04:22
- BARIŞ 31 Ekim 2024 04:21
- Bölünmez bütün 24 Ekim 2024 04:41
- Martı başı 1 buçuk 17 Ekim 2024 04:28
- Öcü 10 Ekim 2024 04:50
- Siyaseten palavra 03 Ekim 2024 04:38
- Gömün 26 Eylül 2024 04:16