04 Eylül 2016 01:00

Ölümsüzler

Ölümsüzler

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Moleküler biyoloji ile ilgili teknik ve gelişmelerin tahmin edilemeyecek bir hızda ilerlediği bir çağda yaşıyoruz. Bugün pek çok hastalığa sebep olan etkenler, hastalığın oluşum mekanizmaları ve olası tedaviler laboratuvarda hücre kültüründe çalışmalar yapılarak ortaya çıkarılmakta. Araştırmacılar laboratuvarda büyütülen hücreleri, hücrelerin nasıl işlediğini bulmak; hastalıkların sebepleri ve tedavileri ile ilgili teorilerini test temek için kullanmakta. Bu çalışmalar için laboratuvarda kullanılan belli başlı hücre hatları (cell line) bulunmakta. Memeli canlılardan alınan hücreler laboratuvarda özel sıvılar içinde büyütülerek hücre hatları oluşturulmakta.  Laboratuvar çalışmalarında kullanılan insan hücre hatlarının tarihi ve kökeni yaklaşık 65 yıl öncesine dayanmakta. Bu hücre hatları genellikle tümör hücrelerinden elde edildiği için ölümsüzdür. Yani bu hücreler, doğru koşullar altında, laboratuvardaki özel kültür kapları/plakaları içinde, sonsuza kadar bölünebilirler. Moleküler biyoloji çalışmalarında sıklıkla kullanılan HeLa hücreleri bu hücre hatlarının en eskisi ve en yaygın olarak kullanılanıdır. Rahim ağzı kanseri olan Henrietta Lacks (HeLa, Henrietta Lacks’ın ad ve soyadının ilk iki harfinin birleşmesinden geliyor) isimli bir hastadan, maalesef onun ya da ailesinin izni ve haberi olmadan, ölümünden yaklaşık altı ay kadar önce, 1951 yılında alınmış bu örnekler.

Afro-Amerikan bir tütün çiftçisi olan Henrietta Lacks’in ismi 1970’lere kadar gizli kaldı*. Lacks’ın ölümünden 25 yıl sonra, bir bilim insanı diğer hücre kültürü örneklerinin HeLa hücresi ile karıştığını fark etti.  HeLa hücreleri toz üzerinde, yıkanmayan eller vb. aracılığı ile taşınabilmekte ve diğer hücre hatlarına bulaşabilmekte idi. Bu dönemde, bir grup araştırmacı karışan hücre kültürlerini ayırmak üzere DNA analizi yapmak istedi ve bu nedenle Henrietta Lacks’ın ailesine ulaştı. Aile Lacks’ın hücrelerinden bu şekilde haberdar oldu. O dönemde hastanın ya da ailesinin izninin bu tür örnekler için alınması yasal bir zorunluluk ya da gelenek değildi. Bugünün etik kurallarının dışında örnekleri alan araştırmacı George Otto Gey, alınan hücre örneklerinden bir kısmının laboratuvarda yaşatılabildiğini gördü. Bundan önce, laboratuvarda kültürlenen hücreler yalnızca birkaç gün hayatta kalabiliyordu. Gey, hayatta kalabilen hücrelerden bir tanesini izole etti, çoğalttı ve böylece ilk insan hücre hattı oluşturuldu. Gey, laboratuvarının geliştirdiği yöntem, alet ve süreçleri bu hücre hattı ile birlikte bilime armağan etti. Ancak daha sonraları bu hücre hatları ticarileştirildi. Bugün HeLa hücrelerinin farklı suşları (alt tür de diyebiliriz ) da bulunmakta. Bunlar Lacks’den elde edilen hücrelerin laboratuvar koşullarında değişmiş, mutasyona uğramış formları, alt kuşaklarıdır.  HeLa hücreleri ilk olarak 1954 yılında polio yani çocuk felci aşısının geliştirilmesinde kullanıldı.Yerçekimsiz ortamın insan hücreleri üzerine olan etkilerini çalışmak üzere uzaya ilk gönderilen hücreler de HeLa. HeLa hücre hattı o günden bugüne sayısız çalışmada kullanıldı ve kullanılmakta. HeLa hücreleri, Lacks’ın yoksul ailesi ve yaşadıkları 2010 yılında Rebecca Skloot tarafından “The Immortal Life of Henrietta Lacks”, (Henrietta Lacks’ın Ölümsüz Yaşamı) adıyla kitaplaştırıldı. 2013 yılı mart ayında Alman araştırmacılar, HeLa hücrelerinin gen dizisini aileden izinsiz yayımladı. Ağustos ayında aile ve ABD’deki National Institutes of Health’in (Ulusal Sağlık Enstitüsü) bu konuda anlaşmaya vardığı duyuruldu.

HeLa hücrelerinin öyküsünün farklı bir biçimi Science Translational Medicine dergisinin 31 Ağustos 2016 sayısında yayımlanan çarpıcı bir araştırma ile ortaya çıkarıldı1. Araştırmayı yürüten Bengt Westermark ve ekibi bir tür beyin tümörü olan gliyoma çalışmalarında kullanılan U87MG kodlu hücre hattının bugün  kullanılan ve ATCC’den (Amerikan Kültür Koleksiyonu) alınan versiyonunun gen dizisini, hücrelerin elde edildiği ve yaklaşık elli yıldır Uppsala Üniversitesinde saklanan doku parçalarınınki ile karşılaştırdı. Karşılaştırma sonuçları, orijinal doku hücreleri ile ATCC’den alınan hücrelerinin DNA’sının aynı olmadığını gösterdi. 50 yıllık tarihinde, U87MG hücre hattı bir zamanda ve bir yerde karışmıştı ve araştırmacılar aslında orijinal hücre hattını kullanmamakta idi. ATCC hücre kültürü koleksiyonu açısından oldukça zengin ve güvenilir bir hücre bankası ve dünyadaki araştırmacıların çoğu, araştırma için hücreleri bu hücre bankasından temin etmekte. ATCC’nin yaptığı araştırma hücrelerin onlara gelmeden değiştiğini gösterdi. Pubmedisimli bilimsel veri tabanındaki makaleleri taradığımda bu hücre hattı ile yapılmış yaklaşık 1500 makalenin bulunduğunu gördüm. Çalışmayı yürüten Bengt Westermark ATCC’den gelen hücrelerin de muhtemelen insan gliyoma tümörü hücresi olduğunu ifade etse de, bu hücre hattı ile yapılan bütün çalışmalar tekrar gözden geçirilerek, bunların güncellenmeleri gerekmekte. Henrietta Lacks’ın ölümsüz hücrelerinden bugüne, moleküler biyoloji ve teknikleri gelişse de, bunlar insan hatasından muaf değil. Bu nedenle, bu konuda daha fazla dikkat, daha fazla kontrol, laboratuvar için daha fazla iç standardın olması gerekli.

*Marie Allen et al. Origin of the U87MG glioma cell line: Good news and bad news. Science Translational Medicine, August 2016 DOI: 10.1126/scitranslmed.aaf6853

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa