Kaepernick'ten alacak çok ders var
Fotoğraf: Envato
ABD milli marşı, bayrağa adanmıştır ve bayrağın “Muzaffer bir şekilde yiğitlerin diyarında, özgürlerin topraklarında dalgalandığını” söyleyerek sonlanır. “Yiğidin, cesurun diyarı” meselesini geçelim. Orası zaten hangi ülke için olursa olsun hamasetten ibarettir. Ama “Özgür insanların toprakları” sorgulanabilecek bir iddiadır.
26 Ağustos günü Amerikan Futbol Ligi NFL’de San Francisco 49’ers forması giyen Colin Kaepernick tam da bu iddiayı hedefine aldı ve milli marş sırasında ayağa kalkmayı reddederek oturmayı tercih etti. Maçtan sonra da bu protestonun gerekçelerini manifesto gibi sözlerle açıkladı: “Siyahları, beyaz olmayanları ezen bir ülkenin bayrağını onurlandırmak için ayağa kalkmayacağım… Sokakta cansız insan bedenleri var ve bazıları (ölümlerin sorumluları) işledikleri cinayete rağmen cezalandırılmıyor… Bunlar yeni değil, yıllardır devam eden ve çözümü bulunmayan şeyler. Değişmesi gereken çok şey var. Bir tanesi polis şiddeti… (Marş sırasında) Oturmaya devam edeceğim. Ezilen insanlara destek olmayı sürdüreceğim. Gözle görülür bir değişiklik olursa, bayrağın temsil etmesi gerektiği şeyleri, ülkenin temsil etmesi gereken insanları temsil ettiğini hissedersem ayağa kalkarım…”
Kaepernick’in bu eylemi, sporcu aktivizmi konusunda derya bir geçmişi olan ABD’de bazı çevrelerin büyük bir tepkisiyle karşılandı. Yalnızca 3 ay önce şöhretinin büyük çoğunluğunu ABD emperyalizmine karşı isyanına borçlu olan Muhammed Ali’nin ölümüne ağlayan insanlar, Kaepernick’i vatan hainliğiyle, şımarıklıkla, nankörlükle ve evet “Ekmek yediği ülkeye ihanet etmekle” suçladı. 50 yıl önce aynı zihniyet Ali’yi de benzer sözlerle suçluyordu ve Ali, bokstan men edildikten birkaç yıl sonra gerçek bir ulusal/evrensel kahraman haline geldi. Ali’nin spor kariyerini, dolayısıyla hayatını sonlandırmayı hedef alan sinsi devlet zihniyeti ise bir adım geri çekilerek Ali’ye ve savaşa karşı meydanları dolduran milyonlara karşı teslim bayrağı çeker gibi göründü. Aslında bu, bir sonraki saldırıya daha güçlü bir mevziden kalkışmanın taktiksel geri adımıydı.
ABD’de halen süren ırkçılık, sosyal eşitsizlik ve polis şiddeti, Ali’ye, Tommie Smith’e, John Carlos’a, Kareem Abdul-Jabbar’a vs. rağmen değişmeyen problemler, bu taktiksel saldırının sonuçları.
ABD’de son dönemde bu saldırıların sebep olduğu ölümler, kamuoyu gündeminde çok daha fazla yer kaplıyor. Bunda elbette aslan payı sokakları dolduran kitlelerin. Ancak sporcuların da çok başarılı bir sınav verdiğini ve mücadelenin daha geniş kesimlere ulaşmasında payı olduğunu söylememiz lazım.
NBA’de LeBron James, Carmelo Anthony gibi süperstar figürlerin öncülüğünde, geçmişe göre çok daha kararlı bir şekilde taşınan “eşitsizliğe karşı mücadele” bayrağı, nihayetinde “Apolitizm görünümlü düzen savunuculuğu”nun, “Siyah görünümlü beyazlığın” vücut bulmuş hali Michael Jordan’ı bile bu konularda söz söylemeye, eyleme geçmeye itti. Her kesimden sporcunun, ülkedeki sorunlara dair cesur bir şekilde ayağa kalktığı bir dönem yaşanırken Kaepernick’in eylemi milli marşı, bayrağı içeriğine almasıyla, çok daha radikal bir yoldan, Mahmoud Abdul-Rauf yolundan devam etti. Bu, Kaepernick için büyük bir riskti ama bugün görüyoruz ki kazanan Kaepernick oldu. San Francisco 49’ers’ın bir sonraki maçında ona takım arkadaşı Eric Reid de katıldı. Seattle Seahawks’tan Jeremy Lane bir sonraki eylemci oldu. Ve sonrasında lezbiyen Futbol Yıldızı Megan Rapinoe’dan çok anlamlı bir destek geldi. Rapinoe, eylemi sonrası “Eşcinsel bir Amerikalı olarak bayrağa bakıp onun sizin özgürlüklerinizi korumamasının ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum” dedi. Rapinoe’nun eylemi ayrıca anlamlıydı çünkü beyaz atletlerin siyah atletlere destek vermesi çağrısında bulundu ve eşcinsel bir sporcu olarak mücadelenin taraflarını da genişletti.
Tüm bu olan bitene bir çeşit halk tepkisi diyelim, Kaepernick’in forması NFL’in resmi internet sitesinde en çok satılan formalar listesinde 2. sıraya yükseldi.
Kaepernick’ten herkesin özellikle de ülkemizin alacağı çok ciddi dersler var. Tabii bizim derslere anaokulundan başlamamız lazım: “1-Ülkede olan bitenleri eleştirmek, “vatan hainliği”, “millet düşmanlığı” değildir. (Kareem Abdul-Jabbar’ın dediği gibi) Bu aslında, ülkeyi daha demokratikleştirmeyi amaçladığı için gerçek yurtseverliktir” gibi bir nokta iyi bir başlangıç olabilir.
Sözü yine Kaepernick’e bırakalım: “Bu eylem benimle alakalı değil. Bu eylemi yaptım çünkü sesini duyurma şansı olmayan insanlara yapılanları gördüm. Ben sesimi duyurabilecek bir pozisyondayım ve bunu, böyle bir imkanı olmayanlar için kullanmaya devam edeceğim.”
Sporcularımızın feyzalması dileğiyle.
- 100 yıl arayla Paris’te iki olimpik dönüm noktası 26 Temmuz 2024 05:27
- Papara baskını ve marka değeri 19 Mart 2024 04:10
- Bozacılar ve şıracılar 12 Mart 2024 04:46
- Beşiktaş'a cüret gerek 05 Mart 2024 04:42
- "Dünümüzü getirin, yarınımızı verelim" 27 Şubat 2024 04:15
- Geriden oyun kurmayı, yarım alanlara sızmayı atla, göğe bakalım 20 Şubat 2024 04:50
- "En eski spor arkadaşları"nın 2024 model çekişmesi 13 Şubat 2024 04:21
- Gerçeğin yumruğu: İşte Türk futbolu bu! 13 Aralık 2023 04:56
- Çalınmış ülke, bölünmüş spor: Filistin 23 Ekim 2023 04:36
- City Football Group-Başakşehir flörtü 09 Ekim 2023 04:00
- Süper Lig, süper sömürü 02 Ekim 2023 04:30
- 'Voleybol Ülkesi' miyiz? 25 Eylül 2023 04:25