07 Eylül 2016 01:00

Barış istedikleri için atılan akademisyenler, size minnettarız

Barış istedikleri için atılan akademisyenler, size minnettarız

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bir kez daha anımsatalım ve tekrarlayalım ki bu ülkede barış istemek her zaman tehlikeli olmuş, barış isteyenlere her zaman bedel ödetilmiştir.

Ne yazık ki ocak 2016’da barış bildirisine imza attıkları için haklarında linç kampanyası başlatılan akademisyenlerden 41’i, 7 ay sonra, üstelik 1 Eylül’de, Barış Günü’nde mesleklerinden ihraç edildiler.

Bu akademisyenlerden 19’u benim de 14 yıl ders verdiğim Kocaeli Üniversitesinde çalışıyordu. Mesleklerinden ihraç edilenlerin hepsi Kocaeli Üniversitesinin aydınlık yüzleri, bilimin yüz aklarıdır.

Bu akademisyenler, barış bildirisine imza attılar, imzalarının arkasında dimdik durdular. Haklarında açılan idari soruşturmada kendilerini nedamete, pişmanlığa davet eden “Bildiriyi okudunuz mu, pişman mısınız” gibi soruların dillendirilmesine dahi izin vermediler.

Barışı neden istediklerini, bilim insanı olmanın anlamını, bilim insanı sorumluluğunu, insanı yaşatmanın kutsallığını tane tane, öğrencilerine anlattıkları gibi soruşturma heyetine de anlattılar.

Barış bildirisine attıkları imzayla, soruşturmada yaptıkları savunmayla tarihe not düştüler. Hukukun olduğu bir yerde barış istedikleri için suçlanamayacaklarını, hukukun olmadığı yerde barış istedikleri için suçlanmalarının ise kendilerini bağlamadığını gösterdiler.

Bilim insanı olmanın gereğini yerine getirmek için hukuki güvence aramadılar. Sadece bilim insanı olmanın vicdani, etik sorumluluğuna sığındılar. Tıpkı kendilerinden önceki barış isteyen meslektaşları gibi zulmün hışmına uğradılar.

20 Ocak’ta bu köşede barış akademisyenleri için yazdığım yazıdan bir özet vereceğim, geçmişte ödetilen bedelleri hatırlatmak, hukuk çiğnenerek bedel ödetme anlayışının  değişmediğini göstermek için:

Cumhuriyet tarihinde barış istemini dile döken, barış istemini somut bir talep haline getiren ilk örgütlenme 14 Temmuz 1950’de kurulan Türk Barışseverler Cemiyetidir.

Türk Barışseverler Cemiyeti Behice Boran, Adnan Cemgil, Vahdettin Barut, Osman Fuat Toprakoğlu, Reşat Sevinçsoy, Nevzat Kemal Özmeriç ve Muvakkar Güran tarafından kurulmuştur. Cemiyetin kurucu başkanlığını  Behice Boran, genel sekterliğini Adnan Cemgil üstlenmiştir.

25 Temmuz 1950’de, Barışseverler Cemiyeti’nin kuruluşundan 11 gün sonra  Adnan Menderes başbakanlığındaki Demokrat Parti hükümeti, Kore’ye asker gönderme kararı almıştır. Cemiyet TBMM’ye dilekçe göndererek, alınan kararın hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca dağıttığı bildiriyle de Kore’ye asker gönderilmesine karşı çıkmıştır.

Barış Cemiyeti yöneticileri bildiri dağıtıldıktan bir gün sonra gözaltına alındı. Haklarında “hükümetin aldığı kararı tenkit etmek, milli mukavemeti kırıcı ve askeri isyana teşvik edici beyanname neşretmek” suçlamasıyla askeri mahkemede dava açıldı. Mahkemenin 3 yıl 9 ay olarak verdiği cezayı, askeri temyiz mahkemesi 15 aya indirdi. Behice Boran cezaevinde doğum yapmak zorunda kaldı. Barışseverler Cemiyeti ise kapatıldı.

Barışseverler Cemiyeti 20 Nisan 1977 tarihinde Türkiye Barış Derneği adıyla yeniden kuruldu. Üç yıl sonra gerçekleşen 12 Eylül Darbesi tüm hışmıyla Barış Derneği’ne yüklendi. Barış Derneği yöneticileri 27 Şubat 1982’de tutuklandı. 3,5 yıl cezaevlerinde tutuklu olarak kaldılar. 1991 yılında yargılamaları beraatla sonuçlandı.

Ocak 2016 Türkiyesi’nde sokağa çıkma yasaklarının 50 güne ulaştığı, çocukların öldürüldüğü, sivil halkın beyaz bayraklarla hastaneye gitmeye çalıştığı, cenazelerin günlerce kaldırılamadığı koşullarda 1128 akademisyen, barış istiyoruz dediler.

Kendilerinden önce barış isteyenlere yapılanlar bu kez misliyle onlara yapılmaya başlandı.  

Kişiler değişti, zaman değişti, barış karşıtı düşmanca mantık değişmedi. 12 Eylül darbe koşullarında 3,5 yıl cezaevinde tutulan barış derneği yöneticilerine yasakçı anlayış bugün barış isteyen akademisyenleri hedefleyerek yeniden hortladı. Barış isteyen akademisyenler tam bir linç kampanyasının hedefi haline getirildiler.

Cumhurbaşkanı, “aydın müsveddesi, güruh, mandacı, karanlık, cahil, terör destekçisi, akademik bir terörün aktörleri” gibi hedef gösterici küçültücü suçlamalarla itibarsızlaştırmanın öncülüğünü yaptı.

Biliyoruz ki bir gün barış kazanacak. O gün, yani barışın kazandığı gün, yaşamları zindana dönen 1128 akademisyene barışı soluyan herkes minnet duygularını dile getirecektir. Bugün horlanan bir avuç akademisyen barışın kazanılmasında yaptıkları katkı hiçbir zaman unutulmayacaktır.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası başlatılan ve tam bir cadı avına dönüştürülen Fethullahçıları temizleme bahanesi, barış bildirisine imza atan akademisyenlerin ihracı için bahane haline getirildi.

Kanun hükmünde kararname (KHK) çıkartarak bir gecede yargısız, liste hazırlayarak barış isteyen akademisyenlerin mesleklerinden ihracını hiçbir KHK meşrulaştıramayacaktır.

Barış isteyen akademisyenler, hukuken de vicdanen de, ahlaken de haklı olmanın gururunu yaşayacaktır.

Barış isteyen akademisyenler için işletilen hukuksuzluk hukuk devletinin ne kadar gerekli ve elzem olduğunu da bir kez daha göstermektedir.

Bedelleri göze alarak barış diyen tüm akademisyenler... Size minnettarız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa