12 Eylül 2016

Uygarlığın ölçütü: Kadın -2-

Bu yazımın ilk bölümü olan son yazımda, sokakta, caddede, alanda, kentte, birbirlerini tanımasalar da insanların merhabalaşmalarından söz etmiştim. Bu insan sıcaklığındaki alışkanlığımızı unutmamamız gerektiğini yazmıştım.

Birçok kentimizde unutuldu bu güzel insanlığımız.
Oysa Muğla’da sokakta bile sürüyor bu alışkanlığımız.
Hem de en güzeli, kadın-erkek arasında da sürüyor. Çünkü kadın toplumun her yerinde… Yeni kuşakta da eski kuşakta da…

Öğleleri, yemek için aşevine, ya da bir kapalı yere  girdiğinde herkesi selamlıyor Muğlalı… Sonra eski bir hanın avlusunda çay, kahve içiyorlar Muğlalı gençler, orta yaşlılar da… İki erkek nasıl merhabalaşıyorlarsa erkek kadın da öyle selamlaşıyorlar.

Üniversite yıllarımdan beri bir kadın ozanımızın dediği gibi :

                 “Kime uzatsam elimi insandan önce erkek insandan önce kadın.”

Anlamı bu olan dizeyi ya da dizeleri hiç unutmadım.
Demek ki daha bizim kuşakta başlamış bu değişim.
O sevgili ozanımız, insan ilişkilerindeki değişimi, 50-60 yıl önceden duyumsayıp uyarmıştı bizleri. Ya da “kentteki değişimi” demeliyim belki de…
 
Muğla’da bu böyle değil.

Diyorum ya Muğlalılar gerçek bir uygarlık ölçütü olan huylarını değiştirmemişler.
Mutluluk veriyor bu bana…

O ozanımıza Muğla’dan, onu da mutlu edecek biçimde bir yanıt vermek istiyorum:

                 Kime uzatsam elimi kadından önce insan erkekten önce insan.

Toplumda kadının yeri olmayınca her şey kötüye gidiyor.
              
Şimdi yaşamayan ünlü bir mimarımız “kadının yeri evidir” demişti 2005 de. Uluslararası Mimarlar Toplantısı’nda, İstanbul’da. (Adını versem şaşırırsınız.)

Mimar da böyle söylerse iş nereye varır. Onu da gördük işte…
Sağ kesimin baş tacı olmuştu mimar bu sözüyle. (Şimdilerde onu ermişlik çizgisine yükseltmeğe kalkışanlar var.)
Bu nedenle birçok aydın da onunla selamı sabahı kestilerdi.

Biliyorsunuz bunları neden yazdığımı…

Başörtüsünün üzerine şapka giyen kamu görevlisinin resmini güncelerde siz de görmüşünüzdür.
“Dam üstünde saksağan”  gibi değil mi?

Kızım, ben seni kızım, torunum, ya da kardeşim gibi görüyorum.
Seni gördüğümde hiçbir kötülük geçmiyor içimden. Sen her şeyden önce insansın benim için…
Bu konuda da yalnız değilim. Sağ olsunlar, var olsunlar benim gibi düşünen Muğlalılar var.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et