Biz çoğaldık, ya siz?
Fotoğraf: Envato
7 Eylül 2016 Çarşamba günü Kocaeli Üniversitesinden dostlarımız, öğrencilerimiz, akademisyen arkadaşlarımız tarafından uğurlandık. Hüzün, öfke, haksızlığa isyan ve coşku... Hepsinin bir arada olduğu zor ama gururlu bir gündü. Yüreğimiz kabardı, kabardı, bastırdık.
Kim bilir hangi kirli pazarlıkların konusu edildik! Rektör Hülagü’nün bir zamanlar görev yaptığı GATA’ya, şimdiki adıyla Milli Savunma Üniversitesine rektör olma pazarlığı mı? Yoksa daha başka beklentilerin karşılığında bir kahramanlık gösterisi mi? Bilemiyoruz. Burada merak edilen bu “cesaret”i nereden aldığıdır.
Bilinmesi gereken diğer bir konu da, Rektör Hülagü’nün bu işten kendisinin sorumlu olmadığı, YÖK’ün talimatını yerine getirdiği yönünde açıklamalarda bulunmasıdır. Bunun böyle olmadığı anlaşılmış durumda. Anlaşılan Hülagü, yönetim tarzı olarak AKP’ninkini benimsemiş: Sınırsız yetki ama sınırsız sorumsuzluk!
Uğradığımız bu hukuksuz muamele karşısında giderek çoğalan bir dayanışma oluştu. Biz zenginleştik.
Bizi cezalandırmaya çalışanlar Kocaeli halkını da cezalandırdılar. Artık Kocaeli Üniversitesinde Çocuk Romatoloji Bilim Dalı yok, ki burası Türkiye’deki 6 merkezden biri olarak sadece Kocaeli değil tüm doğu Marmara’ya hizmet veriyordu. Kocaeli Üniversitesi Hastanesinde artık kanser dokuları da incelenmeyecek, çünkü “Faşizm, sosyal bir kanserdir” diyen Hoca da görevinden uzaklaştırıldı. Kendi alanlarında değerli bilimsel üretimleri olan 19 akademisyenin üniversiteden uzaklaştırılmasıyla, Kocaeli Üniversitesini fakirleştirdiler.
Uğradığımız bu hukuksuz, haksız ve kötücül muamele karşısında etrafımızda giderek çoğalan bir dayanışma oluştu. Biz zenginleştik.
Eskiden bir evimiz vardı, şimdi onlarcası daha oldu.
Eskiden bir kardeşim vardı, şimdi binlercesi var. Dilovası Kanserovası’dakiler, Ford işçileri ve daha niceleri...
Eskiden sadece tıp öğrencilerinin hocasıydım, şimdi yüz binlerce öğrencim oldu. Eski öğrencilerimiz çıkıp geldiler, gelemeyenler mesaj yolladılar.
Eskiden bir sofram vardı, şimdi çok sayıda.
Bizlere bunu yapanlar ise fakirleşti, inandırıcılıktan uzak, söylediği sözlere şüphe ile bakılan insanlar oldular, isimleri tarihe kötülük ile geçti. Çocuklarına ve dostlarına kötülük yaptılar. Sevgili dostum Hakan Koçak, üniversitedeki odasından kucağındaki çocuğuyla ayrılırken “Onu utandıracak bir şey yapmadım” demişti. Ama onlar çocuklarını utandıracak işlerin altına imzalarını attılar.
Bizi ekmeğimizden, işimizden, sosyal haklarımızdan etmekle bize zulüm yapanlar yanıldılar. Biz çoğaldık, güçlendik, bilendik... Sayenizde.
—--
Bu kadim topraklarda bayramlar ne anlama gelir? Kardeşlik, barış, dayanışmadır. Küsler barışır, yoksullar gözetilir, yürekler genişler herkesi içine alır. Değil mi? Biz bayramımızı yaşıyoruz, ya siz?
- On bin adım için birkaç adım gerekiyor 31 Ocak 2017 01:00
- Torunlar, yaşlılar, hastalar 24 Ocak 2017 00:09
- Türkiye usulü terör mücadelesi 10 Ocak 2017 01:00
- Yaz saatinin sürdürülmesine dair sorular 20 Aralık 2016 01:00
- Sağlık çalışanlarına şiddet 06 Aralık 2016 00:53
- İstismarı 'Ak'lamak 22 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları -2 15 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları! 08 Kasım 2016 01:00
- Savaşı konuşabilmek 11 Ekim 2016 00:54
- Kötülüğün sıradanlığı ve iyilik 04 Ekim 2016 00:44
- Cinler, iblisler ve zavallı bilim! 27 Eylül 2016 01:00
- Şu akademisyenler! 04 Eylül 2016 01:00