15 Eylül 2016

'Bu kafa'!

Başlıktaki iki  sözcük,  Taha Akyol’un, 8 Eylül tarihli makalesinin  başlığından alındı. Akyol, “İslam ülkeleri”nin tümünü kapsayan bir “coğrafya”da,  Sünni  ve Şii “düşmanlığı”na işaret ederek,  ve “Niye Taliban’lar, El Kaide’ler, IŞİD’ler var?! Niye Hizbullah’lar var?“ ; “Niye dünyanın en sorunlu bölgeleri Müslüman toplumlarıdır.” diye  sorarak,  bu “coğrafya”nın bu  çağdaki “ORTAÇAĞ”ına eleştirel  bir yaklaşım gösteriyor.  
Bu durumun  birçok nedeninden en  önemlisini, “inançların eski yorumlarına saplanıp kalmış olmak, yani 21. yüzyılda hâlâ ortaçağı yaşıyor olmak” şeklinde tespitle  Akyol, tüketimde, iletişimde, askeri alanda modern teknolojik araçları kullanmaktan kaçınmayan “İslam dünyası“ in sanlarının “duygu ve davranışlara yön veren değerler sistem”nin hâlâ ortaçağlı olduğunu  belirterek  bundan yakınıyordu.
Peki, duygu  ve düşünce “dünyası”, “ortaçağdaki anlayışla, o çağın bilgileriyle ve değerler sistemiyle” yönlendirilen toplumlarda, yine Akyol’un  söylediklerinden alırsak, “İnsanlığın bilgi ve değerler alanında başardığı modern gelişmelere”, aklı, kültürü, “vicdanı”-“âhlak”ı kapalı tutanların yönlendirmeleri  ve yönetmeleri altındaki yığınların, burjuva anlamda dahi olsa demokratik  özgürlüklere yaklaşımları; kendileri gibi düşünmeyip, onların inandıklarına inanmayan ya da farklı ritüeller aracıyla ifade edenlerin haklarına,  özgürlüklerine, taleplerine  ve onlar için direnişlerine  bakışı nasıl olur?
Soruların  ve  sorun(lar)ın “İslami toplumlar“da daha da  çoğaldığı  ve ağırlaştığı  bir gerçeklik olmakla  birlikte, açıktır ki,  burjuva hakim güçler, onların partileri  ve politikacılarıyla ‘medya’nın propaganda ordusu tarafından antidemokratik doğrultuda manipüle edilerek, Ortaçağı  sonlandıran toplumsal- sınıfsal   ve diğer gelişmelerin  insan  soyu için  sağladığı aydınlatıcı “değerler“e düşmanlık  son on yıllarda artan şekilde güçlenmiştir. Dini ideolojinin  ve onun  çeşitli türlerinin toplumların yaşamına etkisini güçlendirici politik-ideolojik  ve kültürel yönelişler,  yönetim politikaları düzeyinde güç  ve mevzi kazanmıştır.
Ortaçağ zihniyeti ve bilgileri- bilgi düzeyi,  gerçek o ki, tüm “İslam dünyası“(!) toplumlarının yaşamında, yaşamın her alanını  boğucu  bir rol üstlenmiştir.
Bu durum, uzağa  bakmayı gerektirmeyecek denli  bir çarpıcılıkla Türkiye’de yaşayanların aktüel en  önemli  sorunlarından  birini oluşturuyor. Devlet, sadece din kurumu aracıyla değil, meclis  başkanlığı, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı, genelkurmay yönetimi, yargı kurumlarının tepesi, eğitim ve kültür kurumlarının yönlendirici  mekanizması başta olmak üzere askeri, “sivil“(!) üst  bürokrasisiyle, dini referansları, yönetme ve yönlendirme  politikasının etkili  bir silahı haline getirmiştir. Erdoğan, Alevi inancını aşağılamakta; Zerdüştliği suç gibi göstererek Kürt direnişini “Zerdüştlik” üzerinden  vurmaya  çalışmakta; Meclis Başkanı, laikliği suç olarak göstermekte; politik gösteriler “dualar”la açılmaktadır. Eğitimin tümüyle dini ideolojiye uydurulması için baş  vurulmadık entrika kalmamış gibidir. Devlet,  bir tür din devleti gibi işlemektedir.
“Bu kafa!”nın yönlendirme  ve yönetme  biçiminin sadece dini alanla  sınırlı kalmadığı oldukça açıktır!  Ülkemizde,  burjuva eşitlik ve özgürlük iddiası, bir iddia düzeyinde dahi ileri sürülemez. Burjuva demokrasisinin en popüler göstergesi olarak  sunulan “genel oya dayalı seçim  sistemi”nin geçersizliği, “fiili  başkan”  ve “kapitalist dönemin yeni  Osmanlı  sultanı”(!) olarak da gösterilen
Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilmiş; parlamento “rafa kaldırıl”mış;  belediye yönetimlerine askeri-polisiye zorbalıkla el konmuş, adli kurumlar “Saray memurluğu”na dönüştürülmüştür. Erdoğan’ın inandığı- benimseyip savunduğu dünya görüşüyle kültürel “değerler”i  benimsemeyen ve onun politikalarına  biat etmeyen herkes, hem “din düşmanı” hem de  “vatan haini”dir!  
Ülke ve “millet” savaş halindedir;  ve “millet” Erdoğan  ve AKP’ne tabi ve yandaş olanlardan ibarettir. Gayrısı, hesabı sorulan son yüz elli yılın  suçluları kampındadır:  bilim  ve akli olana  öncelik tanıyan; laik düşünen işçi, emekçi, aydın, genç  ve kadındır; Kürttür, Alevidir, kent  ve kırın yoksul insanıdır; işsizdir,  v.b ,  v s.
Ol kafa bu kafa; ol zihniyet işte bu zihniyettir! Hak eşitliği; siyasal demokrasi, özgürlük fikri ve ifadesine dahi düşman; ve savaş, işgal, fetih ve yayılmayı politika edinen bir zihniyet! Özgürlük ve tam hak eşitliği için direneni, “yabancı unsur”, ekonomik, kültürel ve psikolojik şartlandırılmışlıkla yedeğe alınanları kazanılmış sermaye gören bir çıkarcılıktır bu. Çürümeye, çöküşe ve yıkıma götüren bir dünya görüşünü ifade eder ve bilinmelidir ki, mücadele pratiği içinde etkisi kırıldığı oranda, ancak ilerlenebilir.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et