'Bu kafa'!
Başlıktaki iki sözcük, Taha Akyol’un, 8 Eylül tarihli makalesinin başlığından alındı. Akyol, “İslam ülkeleri”nin tümünü kapsayan bir “coğrafya”da, Sünni ve Şii “düşmanlığı”na işaret ederek, ve “Niye Taliban’lar, El Kaide’ler, IŞİD’ler var?! Niye Hizbullah’lar var?“ ; “Niye dünyanın en sorunlu bölgeleri Müslüman toplumlarıdır.” diye sorarak, bu “coğrafya”nın bu çağdaki “ORTAÇAĞ”ına eleştirel bir yaklaşım gösteriyor.
Bu durumun birçok nedeninden en önemlisini, “inançların eski yorumlarına saplanıp kalmış olmak, yani 21. yüzyılda hâlâ ortaçağı yaşıyor olmak” şeklinde tespitle Akyol, tüketimde, iletişimde, askeri alanda modern teknolojik araçları kullanmaktan kaçınmayan “İslam dünyası“ in sanlarının “duygu ve davranışlara yön veren değerler sistem”nin hâlâ ortaçağlı olduğunu belirterek bundan yakınıyordu.
Peki, duygu ve düşünce “dünyası”, “ortaçağdaki anlayışla, o çağın bilgileriyle ve değerler sistemiyle” yönlendirilen toplumlarda, yine Akyol’un söylediklerinden alırsak, “İnsanlığın bilgi ve değerler alanında başardığı modern gelişmelere”, aklı, kültürü, “vicdanı”-“âhlak”ı kapalı tutanların yönlendirmeleri ve yönetmeleri altındaki yığınların, burjuva anlamda dahi olsa demokratik özgürlüklere yaklaşımları; kendileri gibi düşünmeyip, onların inandıklarına inanmayan ya da farklı ritüeller aracıyla ifade edenlerin haklarına, özgürlüklerine, taleplerine ve onlar için direnişlerine bakışı nasıl olur?
Soruların ve sorun(lar)ın “İslami toplumlar“da daha da çoğaldığı ve ağırlaştığı bir gerçeklik olmakla birlikte, açıktır ki, burjuva hakim güçler, onların partileri ve politikacılarıyla ‘medya’nın propaganda ordusu tarafından antidemokratik doğrultuda manipüle edilerek, Ortaçağı sonlandıran toplumsal- sınıfsal ve diğer gelişmelerin insan soyu için sağladığı aydınlatıcı “değerler“e düşmanlık son on yıllarda artan şekilde güçlenmiştir. Dini ideolojinin ve onun çeşitli türlerinin toplumların yaşamına etkisini güçlendirici politik-ideolojik ve kültürel yönelişler, yönetim politikaları düzeyinde güç ve mevzi kazanmıştır.
Ortaçağ zihniyeti ve bilgileri- bilgi düzeyi, gerçek o ki, tüm “İslam dünyası“(!) toplumlarının yaşamında, yaşamın her alanını boğucu bir rol üstlenmiştir.
Bu durum, uzağa bakmayı gerektirmeyecek denli bir çarpıcılıkla Türkiye’de yaşayanların aktüel en önemli sorunlarından birini oluşturuyor. Devlet, sadece din kurumu aracıyla değil, meclis başkanlığı, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı, genelkurmay yönetimi, yargı kurumlarının tepesi, eğitim ve kültür kurumlarının yönlendirici mekanizması başta olmak üzere askeri, “sivil“(!) üst bürokrasisiyle, dini referansları, yönetme ve yönlendirme politikasının etkili bir silahı haline getirmiştir. Erdoğan, Alevi inancını aşağılamakta; Zerdüştliği suç gibi göstererek Kürt direnişini “Zerdüştlik” üzerinden vurmaya çalışmakta; Meclis Başkanı, laikliği suç olarak göstermekte; politik gösteriler “dualar”la açılmaktadır. Eğitimin tümüyle dini ideolojiye uydurulması için baş vurulmadık entrika kalmamış gibidir. Devlet, bir tür din devleti gibi işlemektedir.
“Bu kafa!”nın yönlendirme ve yönetme biçiminin sadece dini alanla sınırlı kalmadığı oldukça açıktır! Ülkemizde, burjuva eşitlik ve özgürlük iddiası, bir iddia düzeyinde dahi ileri sürülemez. Burjuva demokrasisinin en popüler göstergesi olarak sunulan “genel oya dayalı seçim sistemi”nin geçersizliği, “fiili başkan” ve “kapitalist dönemin yeni Osmanlı sultanı”(!) olarak da gösterilen
Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilmiş; parlamento “rafa kaldırıl”mış; belediye yönetimlerine askeri-polisiye zorbalıkla el konmuş, adli kurumlar “Saray memurluğu”na dönüştürülmüştür. Erdoğan’ın inandığı- benimseyip savunduğu dünya görüşüyle kültürel “değerler”i benimsemeyen ve onun politikalarına biat etmeyen herkes, hem “din düşmanı” hem de “vatan haini”dir!
Ülke ve “millet” savaş halindedir; ve “millet” Erdoğan ve AKP’ne tabi ve yandaş olanlardan ibarettir. Gayrısı, hesabı sorulan son yüz elli yılın suçluları kampındadır: bilim ve akli olana öncelik tanıyan; laik düşünen işçi, emekçi, aydın, genç ve kadındır; Kürttür, Alevidir, kent ve kırın yoksul insanıdır; işsizdir, v.b , v s.
Ol kafa bu kafa; ol zihniyet işte bu zihniyettir! Hak eşitliği; siyasal demokrasi, özgürlük fikri ve ifadesine dahi düşman; ve savaş, işgal, fetih ve yayılmayı politika edinen bir zihniyet! Özgürlük ve tam hak eşitliği için direneni, “yabancı unsur”, ekonomik, kültürel ve psikolojik şartlandırılmışlıkla yedeğe alınanları kazanılmış sermaye gören bir çıkarcılıktır bu. Çürümeye, çöküşe ve yıkıma götüren bir dünya görüşünü ifade eder ve bilinmelidir ki, mücadele pratiği içinde etkisi kırıldığı oranda, ancak ilerlenebilir.
Evrensel'i Takip Et