18 Eylül 2016 00:20

Okul mu, kümes mi?

Okul mu, kümes mi?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıllar önce bir öğretim üyesi üniversitenin öğrenciler olmadığında daha güzel olduğunu söylediğinde çok şaşırmıştım. Benim için öğrenciler kampüsün ayrılmaz parçasıydı; üniversitenin canlılığı onlardan kaynaklanıyordu.
Yıllar geçti. Üniversiteler üzerine çok daha fazla düşünmek, tartışmak ve yazmak gerektiğini anladım. Üniversiteler dahil tüm okullar iktidarın oyun alanına çevrilmek istendikçe, okullar hakkında daha çok çalışmak ve çabalamak gerektiği ortadaydı.
Bugün neoliberal kapitalizmin en acımasız şekilde uygulanmak istediği ülkelerde okullar müthiş bir saldırı altında. Okulların kamusal işlevlerinden arındırılması için ticari birer kuruluşa çevrilmesi istenirken, diğer yandan okulların olabildiğince muhafazakârlaştırılması için büyük çaba gösteriliyor.
Bugün ilköğretimde, yükseköğretimde ve hatta okul öncesinde hep aynı senaryo sahneleniyor. Türkiye’deki son gelişmeler de bunun bir parçası. Öğretim üyelerinin bir paçavra muamelesi görmesi, hak hukuk gözetilmeden işten atılmaları üniversitelerin başına gelebilecek en büyük felaket. Aynı şekilde öğretmenlerin keyfi bir şekilde işten atılmaları okulların sonu anlamına geliyor. Nasıl öğrencisiz okul olmazsa, öğretmensiz ve sendikasız okul olamaz. Olursa da okul olmaz!
***
Üç yıl önce, “Dershanelere dokunmayın, asıl okulları kapatın!” başlıklı yazısında Yusuf Kaplan okullara yönelik saldırının ana öğelerini gözler önüne sermişti. Kaplan’a göre Türkiye’de okullar, “modern hurafelerle dolu anakronik ve arkaik” bir anlayışla yönetilmekteydi. Bu sistem sömürgeci ve Kemalist ideolojiyle doluydu.
Kaplan şöyle diyordu: “Türkiye’deki eğitim sistemi, dünyada ancak üçüncü sınıf ülkelerde gözlenebilecek ölçüde sömürgeci bir eğitim sistemidir. (...) Totaliter bir eğitim sistemidir (...) Daha ilkokuldan itibaren çocuklarımızı çağdışı Kemalist ideolojiyle endoktrine eden, çocuklarımızın beyinlerini yıkayan, körpe zihinlerini modern hurafelerle iğdiş eden anakronik ve arkaik bir eğitim sistemidir (...) Türk eğitim sistemi, çocuklarımıza bir medeniyet ufku, bir tarih bilinci, bir eleştiri yeteneği kazandırmıyor. Aksine, çocuklarımızın medeniyet ufkuyla, tarih bilinciyle ve eleştirel yetilerle donanmasının önüne devâsâ duvarlar örüyor.”
Özetle, var olan okullar manevi çöküş ve ahlaksızlık tehlikesi demektir. Okulların karşısında ise tek seçenek, bir kale işlevi gören tarikat dershaneleridir. Bu dershaneler “hayatî” bir işlev görmektedir. Bu işlev, genç kuşağı “pisliğe bulaşmaktan” korumak, “ahlâkî niteliklerle” donatmaktır.
Üç yıl önce Kaplan’ın yazdıkları, meselenin ne olduğunu göstermekteydi. Sorun, “İslam’a aykırı” olarak işleyen, “seküler” düzen ve bu düzenin kurumları olan devlet okullarıydı. Kaplan “okulları kapatın!” çağrısını bu nedenle yapmıştı. Dershaneler öğrencileri, “pislik” ve ahlâksızlıktan korudukları için önemliydi. Ama eğer okullar “İslam’a aykırı” olmayan bir işleyişe geçirilirse, o zaman dershaneler kapatılabilirdi. Artık onlara gerek kalmayacaktı.
***
Bugün okullara yönelik saldırı işte bu türde kaba ve hoyrat duygularla, akıl dışı bir tutkuyla sürdürülüyor. Bu anlayışa göre okullar “pislik” ile dolu olduğuna göre, onları kökten değiştirmek, hepsini birer imam hatip okuluna benzetmek gerekiyor. Bu aynı zamanda okullarda görev yapan ve bu dönüşüme uygun olmayan öğretmenlerden kurtulmak isteneceği anlamına geliyor. 
Bugün çağdaş okul anlayışı çağ dışı bir anlayış tarafından yok edilmektedir. Okulların ardından sıranın “seküler” düzene geleceğini anlaşılmaktadır.
Okulların işlevi, öğrencileri tek tip yetiştirmek, basit kalıplardan oluşan kimliklere büründürmek değildir. Öğretmenlerin iş güvencesi yoksa, okul bir kafese dönüşür. Ne kadar büyük, ne kadar süslü olursa olsun, kafes kafestir. Çocukları ve gençleri hapseder. Aynı şekilde akademik özgürlüğün olmadığı, öğretim üyelerinin her an atılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu üniversiteler birer kümese dönüşecektir. Öğrenciler, özgürleşebildikleri, birer kuş gibi özgürce uçabildikleri, düşünebildikleri, gelişebildikleri üniversiteler yerine ancak bir kümese kapatılmış tavuklar kadar özgür olacaklardır.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa