Tasarlamak / Kimin için
Sinop’a çağrılıydım.
1955'te gitmiştim ilk, Sinope’nin ülkesine…
İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim görevlileri ile birlikte… Prof. Dr. Kurt Erdmann’ın başkanlığında…
Müzelik eskil taşlar bir okulun bahçesine yerleştirilmişti.
Kentten bu güne çok bir şey kalmamış bende izlenim olarak… Her yeri görebilmek için süremiz de kısıtlıydı. Deniz Yollarının oradan yolcu alıp yolcu indirmesi süresiydi yalnızca…
Yıllar sonra, TMMOB- Mimarlar Odasının örgütlediği, çok önem verdiğim bir toplantının ilk konuşmasını yapmam için çağırmışlardı beni.
Kent idi, kültür idi, demokrasi idi konumuz.
Sinop’un müzesi vardı artık. Ekrem Akurgal’ın ilk kazısının olduğu bahçede. İyi düzenlenmişti…
Sinop Kalesi tutukevi etkilemişti beni. Sabahattin Ali’nin, Eşber Yağmurdereli’nin tutuklu kaldıkları… Daha kimler kimler kalmıştı bu Karadeniz dalgalarının yaladığı her taşı bir dönemin izini taşıyan duvarların arasında.
Daha önemlisi ne güzel insanlar tanımıştım. Yıllardır unutamadığım… Çağcıl düşünen, günü değerlendirebilen, Diojen’in kentlisi olmanın bilincinde…
İlki gerçekleştirilecek olan “Mutluluk” ana başlığındaki etkinlik, Mimarlar Odası ile “SALT” (Garanti Bankası’nın kurduğu arşiv) başta olmak üzere birçok sivil toplum örgütünün çağrılısı idim. Bu kez de bir konuşma yapacaktım. Ama oraya vardığımda öğrendim ki önce Gerze’ye gidecekmişim. Oralılar bastırmışlar… Gerçekte ben de istiyordum bunu. Orada, yıllarca önce tasarladığım bir okul, ilk kez bu yıl gerçekleşiyordu. Öğrenciler ille de gelmeli demişmiş benim için. Sevinerek önce oraya gittim.
Bir yerli ustanın yol göstericiliği ile üniversitenin, Sinop Mimarlar Odası’nın katkılarıyla onlara gene eski evlerin onarımı için gerekli olan bilgileri aktarmak amacıyla gerçekleşiyordu bu okul.
En az kırk- elli yıllık, gerçekleştirmeyi beceremediğim bir düşümü gerçekleşmiş olarak görmek gerçekten mutluluktu.
Kurtuluş savaşımız sonrasında, insanlarımızı değiş tokuş ettiğimizde (mübadele) yapıcılık işlerimizi görecek ustalarımız kalmamıştı. Yapıcılığı öğrenmek zorundaydık. Bu yüzden önemli yerlerimizin önemli yapıları için ustalar, kalfalar, işçiler getirmek gerekmişti yurtdışından.
Bu kentlerin çevresindeki daha küçük yerleşmelerimizde oturan kişiler de bu yabancı ustalardan yararlanmışlardı. Kentlerimizi çağdaş anlamda tasarlamak da batıdan gelen uzmanlara yaptırılmıştı. Ankara’da olduğu gibi…
Onlar uzmandılar uzman olmasına. Ne var ki, bir yeri tasarlamak, ülkeyi, insanlarını gerçekten tanımadan olamazdı ki…
İşte benim bu kez amacım, kendi insanlarımıza özetin özeti bir konuşmayla Anadolu’muzun en azından oniki bin yıllık geçmişinden söz etmekti.
(Sürecek)
Evrensel'i Takip Et