19 Eylül 2016 01:00

Eğitim cenderesi: Para, kalitesizlik, göç

Eğitim cenderesi: Para, kalitesizlik, göç

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Aileler için en zorlu...
Öğrenciler için en berbat...
Hükümet için en vurdumduymaz bir eğitim öğretim yılının içindeyiz.
Bu tespitin asla abartı olmadığını ortaya koyacak bolca veri var.
Evet bugüne kadar da “eşitsizlik” ve “kalite farkı” gibi temel sorunlar vardı. Yoksul zengin, batı doğu, kız erkek eşitsizliği derindi.
Varlıklı ailelerin çocukları en iyi Fen ve Anadolu liselerine girerken, yoksul aileler için adres meslek liseleri oluyordu.
Bölgeler arası kaliteli eğitime ve olanaklara ulaşmada da fark büyüktü.
Kız çocuklarının okul gitme oranı erkeklerin çok gerisindeydi.
Şimdi durum çok daha vahim!
Velilerin bütün yaz koşturup, daha iyi eğitim veren okulların olduğu bölgelere adreslerini aldırma...
İyi okullara puanı yetsin diye çocuğu yarış atına çevirme gibi...
Eşitsizliği kendi çocuğu açısından azaltmaya yönelik bireysel çözümler de kâr etmiyor artık. Veliler cendere içerisinde.

OKULLARIN İÇİ BOŞALTILIYOR

Bir süredir nitelikten çok eğitimde siyasal mühendislik öne çıkıyordu.
Milli Eğitim Bakanlığı 4+4+4 modeli ile birçok mahalledeki okulları İmam Hatip liselerine çevirmişti.
Devlet okulları çatır çatır imam hatip lisesine dönüştürülmüştü. Bunların dışında kalan okulların da bir kısmını yarı yarıya imam hatip okuluna çevirmişti.
Bunları yeni adımlar izlemişti; Anadolu ve Fen liselerini, köklü başarılı kolejleri darmadağın edecek uygulamaları hayata geçirmek gibi.
İyi denen okulların deneyimli yönetici ve eğitimcileri dağıtılıp... Yerlerine nitelik kriteri aranmasızın hükümet yandaşlığı öne çıkanlar atanmıştı.
Bunca müdahaleden sonra şimdi de on binlerce eğitimci kapı dışarı edildi.
Doğal olarak tüm bunlar devlet okullarına güveni yerle bir etti.   
Hükümet sadece... Kendi kontrolünde kendi denetiminde bir dini eğitim ve gençlik için İmam Hatiplere asılıyor.
Lakin sonuç koca bir niteliksizlik oluyor.

NİTELİKSİZLİKTEN KAÇIP PARAYA TUTULMAK

Devlet adeta kendi eliyle itiyor, en yoksullar hariç, toplumsal kesimleri özel okulların kucağına.
Yeni sisteme (4+4+4) geçişle birlikte çocuklar için özel eğitim yarışı 6 yaşından 4 yaşına inmişti.
Okul öncesi eğitim ortadan kalkmıştı.
Fiyatları 10 binden başlayıp 50 bine uzanan özel okullarla daha 4 yaşında tanışır olmuştu çocuklar.
12 yıllık bir eğitim süresince ödenecek bu para, hazırlıkla birlikte 5 yıl sürecek üniversite de eklendiğinde, çok büyük bir rakama dönüşüyor.
17 yıl boyunca 100 binlerce lirayı eğitim kurumuna vermek. Üstelik beslenme, eğlenme vs. ihtiyaçlar için harcanacak olanlar hariç.
Bir devlet memurunun emekli olana kadar elde edeceği toplam gelire eşit bu kadar parayı harcamak korkunç bir durum değil mi? Üniversiteli işsizlerin kol gezdiği bir ülkede.
Buna rağmen, kredi çekip çocuklarını bu özel okullara gönderenlerin sayısı her geçen gün artıyor.
Neden?
Hükümet, aileleri “ya niteliksizlik ya da özel okul” ikilemine soktu da ondan!

BAŞARI DA KURTARMIYOR

Hükümetin soktuğu bu ikilimden ‘yüksek puan başarısı’ ile de para ile de kurtuluşun sağlanamadığı bir sürece doğru gidiyoruz.
İki ayak üzerinden yükselen bir süreç.
Birincisi...
Köklü okulların (Galatasaray Lisesi vb.) niteliksizleştirilmesi.
Köklü okulların çocuğun kültürüne katacağı çok şey olduğunu düşünen... Bu yüzden parası olduğu halde özel okulları değil bu okulları tercih eden veliler için de...
Yüksek puan alıp çocuğunun iyi bir eğitim için bu okullara girmesini isteyen veliler için de...
Umut giderek azalıyor.
Çünkü köklü okulların cazibesi, devlet müdahalesi nedeniyle giderek azalıyor.
Hatırlayınız geçtiğimiz yıl Türkiye’nin en köklü ve en yüksek puanlı liselerinin başında gelen İstanbul (Erkek) Lisesi mezuniyet töreninde yaşananları...
Kabataş Erkek, Kadıköy Anadolu, Cağaloğlu Anadolu, Balıkesir’den Sırrı Yırcalı, İzmir’den Cahit Kora gibi Proje okullarındaki isyanı.
Kültürü, zenginliği yok eden...
Kendi ideolojisi dayatan...
Bu okullara, deneyimlerine ve sınav başarılarına göre öğretmen atamaktan vazgeçip Milli Eğitim Bakanı’nın “olur”una bırakan...
Köhne anlayışı protesto içindi tüm o dalga!
Hükümet köklü okulların ‘tercih sebebi olma’ nedenlerini sürekli aşındırıyor.
İkinci duruma gelince...
Dershaneler, ‘Gülen cemaatiyle mücadele’ adına özel okullara dönüştürüldü.  
Bir çok iyi okul cemaatçi diye kapatıldı.
Özel okullar çoğaldı lakin eğitimci kalitesi aynı şekilde artmadı.
Söz konusu gelişmeler özel okulları da niteliksiz hale getirdi.
Kalitesizlikte eşitlendik ne ala!

TESCİLLİ KALİTESİZLİK

Eğitimin kalitesini ölçen PISA testi var. OECD yapıyor her ülkenin Milli Eğitim Bakanlığı Kendisi organize ediyor.
9. ve 10. sınıf öğrencileri katılıyor.
Matematik ve fen testlerinde Türkiyeli öğrencilerin durumu şu: 65 ülke içinde 40 ile 45’inci sıra arasında.
Okuma yeterliliği, yani kendi dillerinde okuduklarını anlamada da aynı sıralarda bir yerde.
Hükümetin ‘imam hatipler eğitim sisteminin göz bebeği olacak’ iddiası gerçekleri örtmesin.
Tescilli kalitesizlik ur gibi sarıyor dört bir yanı!

KAÇIŞ BAŞLADI

Türkiye’nin içinde bulunduğu ortam nedeniyle giderek daha çok sayıda genç, yurtdışında eğitim almak istiyor.
Yurtdışına giden öğrenci sayılarındaki en büyük artış lise düzeyinde.
Türkiye’den Amerika’ya öğrenci vizesi ile lise eğitimi almak için giden öğrenci sayısı 2009’dan 2016’ya kadar her yıl ikiye katlanarak arttı.
Ana okulundan beri harcanan rakamın üstüne bir de TEOG ve LYS sınav hazırlık maliyetlerini çekmek... Ve buna rağmen bir de kalitesizliğe mahkum olmaktansa...
Yurtdışı eğitimi tercihi akla daha yatkın geliyor birçok veli için.
Mezuniyet sonrası iş bulma imkanları...
Daha kaliteli eğitim...
Sıralanabilecek başka faktörler de eklendi mi... Artan döviz kurlarına rağmen öğrencilerin yurtdışını tercih etmeleri daha bir anlaşılır oluyor.

BİLİMİ VE AKLI İTEREK NEREYE KADAR

Okullardan nitelik uzaklaştırılıyor.
Lise biyoloji, fizik, kimya ders kitapları değiştiriliyor. Hedefin ne olduğunu Evrensel’in cumartesi ve pazar günkü manşetlerinde bir eğitimci özetlemişti: Bilim ve fenni esas alma, bilimsel buluşları teknolojiye dönüştürme, öğrencilerin kendisini, çevresini, doğayı ve toplumu daha iyi anlayabilecekleri temel bilgiler kazandırma yerine ümmetçi bir toplum oluşturma.
Felsefeye gelince...
Liselerde yalnızca 11’inci sınıfta 2 saat zorunlu. Bunun dışında felsefe grubu dersleri psikoloji, sosyoloji ve mantık seçmeli ders.
2 saatlik bir felsefe dersi öğrencilerin eleştirel düşünmeyi öğrenmeleri için yeterli olur mu?
Felsefe olmadan düşünme nasıl olacak?
Kendine verilen tüm bilgileri doğru kabul edip sorgulamayan, eleştirel düşünmeyi bilmeyen bir kuşak yetişsin isteniyorsa elbet de felsefe şutlanır.
Sorgulayıcı aklı bir kenar it.
Fen bilimlerini kısırlaştır.
Laik ve bilimsel eğitime hiç itibar etme.
Sadece eğitim değil bir nesildir geleceği çalınan ve içi boşaltılan unutma!
Aynı zamanda demokrasi ve laikliği es geçen mezhepsel yaklaşımların toplumların ortasına bomba gibi düştüğünü de...

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa