Fenerbahçeliler enseyi karartmasın...

2016-17 sezonunun dördüncü haftası sona erdi.

İlk hafta, ligde şu ana kadar dört maçta dört galibiyet alarak sezona çok iyi bir başlangıç yapan Başakşehir’e 1-0 yenilen Fenerbahçe, ikinci hafta sahasında Kayserispor ile 3-3 berabere kaldı. Üçüncü hafta yine sahasında Bursaspor’a 1-0 yenilenerek, 59 yıllık lig tarihindeki en kötü sezon başlangıcını yaptı.

Arada bir de UEFA kupasında oynadığı ilk grup maçında Zorya’dan beraberliği son dakika golüyle alınca, doğal olarak, ilk dört hafta boyunca futbol medyasının en çok gündeminde olan takım Fenerbahçe oldu.

Yönetim, futbolcular, takımın başına yeni geçen Advocaat hepsi eleştirilerden nasibini aldı.

Böyle bir manzara karşısında eleştirinin olması kadar normal hiç bir şey olamaz.

Ancak merkez medyanın teknik direktörleri kıskandıracak “futbol bilgisine” sahip kimi ulemaları, her zaman olduğu gibi eleştirirken üzüm yemeyi değil yine bağcı dövmeyi tercih etti. Nitekim 5-1’lik Kasımpaşa galibiyetinden sonra, ilk üç hafta söylediklerini, yazdıklarını tekzip etmemek için hemen hepsi “Bu galibiyet kimseyi yanıltmasın”mealine gelen, neredeyse aynı kalemden, ağızdan çıkan yorumları ardı ardına yaptılar.

Eh, futbol bilgisine dayanmadan, Etiler Akmerkez’deki lüks restoranlarda yapılan muhabbetleri “gazetecilik” sanan, dedikodu ve maç skorları üzerinden ahkam kesmeyi marifet sananların, yorum düzeyi de bu oluyor maalesef.

Evet, mesela Fenerbahçe yönetiminin eleştirilecek bir çok yanı var.

Madem Pereira gönderilecekti neden bu kadar geç kalındı? Advocaat neden bu kadar geç takımın başına geçti? Soruları haklı eleştirilerdir. Ancak bu eleştiriler skorlar üzerinden yapılınca, bütün anlamını kaybediyor.

Fenerbahçe, eleyebileceği Monaco’yu son düzlükte geçemedi değil mi? Ertesi gün manşetler “Hazır olmayan Monaco’ya elendi”. Peki Monaco bugün nerede? Fransa liginin PSG ile birlikte zirvesinde.

Ukrayna takımı Zorya’dan son dakikada beraberliği koparttı değil mi? Maçı seyredenler biliyor, Zorya bir daha atabileceği çok kuşkulu muhteşem bir gol attı. Özellikle ikinci yarı, Fenerbahçe baskın oynamasına rağmen gol bulamadı ve son dakika golüyle beraberliği yakaladı. Peki, o “köy takımı” denilen Zorya’nın konumu ne? Bu hafta Dinamo Kiev’i deplasmanda yendi ve Shaktar ile birlikte Ukrayna liginin zirvesinde.

Bu yazıyı yazmadan evvel Fenerbahçe’nin ilk üç haftaki maçlarını bir daha seyrettim.

Şu anda 4 maçta 4 galibiyetle ligin zirvesinde yer alan Başakşehir maçında, maçın adamı Başakşehir Kalecisi Volkan Babacan. Başakşehir’in golü dışında neredeyse tek kale oynanan bir maç.

Bursaspor maçında tek atak tek gol Bursa. Fenerbahçe’nin bütün ataklarının direk ve kaleciye takılması.

Kayserispor maçı benzer bir şekilde, direklerden çizgi üzerinden çıkan toplarla ve defans hatalarıyla geçmiş.

Ne demeye çalışıyorum?

Bir; Fenerbahçe, içinden geçtiği süreç de göz önüne alındığında, çok kolay bir fikstürle sezona başladığı argümanı doğru değil. Fenerbahçe’den puan alan Kayseri’nin Galatasaray’dan da puan aldığını kimse yazmıyor.

İki; futbolda karşı takımı düşünmeden yapılan her yorumun, “adaletsiz ve hatta ahlaksız” olduğunu da Albert Camus’den öğrenmiş durumdayız. Futbolu sevmemize neden olan favorilerinde yenilebilir olduğunu kabul edip yeneni kutlayalım.

Üç; Fenerbahçeliler hiç enseyi karartmasın, skor üzerinden değil saha üzerinden konuşuyorum, çok keyif verecek bir takım geliyor.

15 Temmuz’dan beri “liyakat” kelimesi çok kullanılıyor ya, Advocaat liyakatine güvenin Etiler Ak Merkez mahfillerine değil.

Not: 4 Nisan 2015; Fenerbahçe futbol takımı en son 

5 gol attığında Trabzon sınırları dahilinde, bir iç karışıklık çıkarmak gayesiyle kurşunlu suikast girişimine uğramıştı. Sahi ne oldu o iş?