22 Eylül 2016 23:58

Yasağa sığınmak

Yasağa sığınmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Deplasman yasağının kaldırılması gündemde... Bu yazı yazılırken henüz son toplantı yapılmamış ve kesin karar açıklanmamıştı...
Her türlü soruna karşı çözüm olarak devreye soktuğumuz harika bir yöntemimiz var: Yasaklamak... İşin en basit ve zahmetsiz şekilde halledilme yolu!.. Yasaklama yöntemini hayata geçirdin mi, sorunlara çözüm geliştirmek için yapılması gereken bütün çalışmalardan da kurtulmuş oluyorsun hem. Çözüm bulmak meşakkatli iş, ne diye onca zahmete girecek ve uğraşacaksın ki? Yasaklarsın, olur biter!..
Deplasman yasağının futboldaki şiddet sorununa çözüm olabileceğine inanan/inanmış bir zihniyet var karşımızda. Oysa bunun, pisliği halının altına süpürmekten ne farkı var? Zaten hiçbir zaman şiddetin nedenlerini ve kökenini irdelemek, bunun sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik boyutuyla ilgili çalışmalar yapmak ve elde edilen veriler doğrultusunda çözüm yöntemleri geliştirmek gibi bir niyet söz konusu olmadı ki... Kapasitesiz yetkililerin baş sığınaklarından birisidir, yasak kararı almak...
Şu ilim, irfan çağında, “yasak=çözüm” formülünü ısrarla yaşatmaya çalışan arkaik kafalı yetkililere sahip olmak ayrı bir gurur kaynağı!.. 
Kaldı ki bu yasak aynı zamanda, her fırsatta gücü her şeye yettiği söylenen devletin “Deplasmana gidecek en fazla birkaç bin taraftarın güvenliğini sağlayamayız” demesi ve acizliğini itiraf etmesi anlamına gelmiyor mu? Anlaşılan, bu ceberut mekanizmanın gücü herkese yetmiyor... 
İlgili ve yetkili kurumlar, futboldaki şiddetin önünü almakta zorlanınca çareyi deplasmana yasak getirmekte bulmuştu. Peki şimdi ne değişti de yasak kararının kaldırılması gündeme geldi? 
Bakanlık, federasyon ve kulüpler, ahlak ve vicdan gibi temel insani değerler üzerinde yükselen, kazanmanın değil onurlu ve dürüst mücadelenin esas alındığı yeni bir spor kültürü inşa etme çabasına girişti ve bundan olumlu bir sonuç mu alındı, oyunun eşitliğin ve hakkaniyetin gözetildiği bir çerçevede oynanması için gereken ekonomik, fiziki koşullar mı sağlandı, tribünlerin cinsiyetçi küfürler, ırkçı tezahüratlar eşliğinde açık bir nefret ve düşmanlık platformuna dönüşmesi mi engellendi, kulüp yöneticileri ve medya kışkırtıcı söylemlerden vazgeçip sporun özüne uygun/yakışan duyarlı bir dile mi yöneldi?
Bunların hiçbiri gerçekleşmediğine göre yine benzer şiddet görüntüleriyle karşılaşmayacak mıyız?
Sezon açıldığından bu yana tribünlerden küfürlü tezahüratlar, medyanın ve yöneticilerin dilinden kışkırtıcı söylemler eksik olmazken, fanatik taraftarların birdenbire olgunlaştığına, rahat duracağına ve sakin sakin maç izleyeceğine inanmak aşırı bir iyimserlik değil mi?
Fenerbahçe Genel Sekreteri ve Basın Sözcüsü Mahmut Uslu daha birkaç gün önce, “Federasyon Beşiktaş’ı kolluyor” diye konuşmadı mı? Kötü gidişatlarını kendilerini geliştirerek değil başkalarını suçlayarak, başkaları üzerinde psikolojik baskı yaratarak düzeltmeye çalışan yöneticiler varken futbol ortamında olumlu yönde değişiklikler yaratmak mümkün mü?
Yıllardır sırtını deplasman yasağına dayayıp şiddet sorununa çözüm bulma adına hiçbir ciddi çalışmaya girişmeyenler acaba neye güvenerek şimdi “özgürlükçü” kesildiler...
Umarız bizim gör(e)mediğimiz ya da fark edemediğimiz değişiklikler, gelişmeler olmuştur da yasağın kalkmasıyla birlikte stadyumlar dostluk ve kardeşlik rüzgarlarının estiği şiddetsiz, küfürsüz, tacizsiz mekanlar haline gelir...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa