‘SoL’a ulusal sorunu anlama kılavuzu - 1
SoL Haber Portalı’ndan İlker Belek’in 15 ve 19 Eylül tarihli yazıları, SoL’un Kürt sorunu bağlamında ulusal soruna yaklaşımını bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Belek’in belki başka bir konuda yazılsaydı üzerinde durulmayı gerektirmeyecek değerlendirmeleri, Kürt sorunu gibi demokrasi ve barış mücadelesinin güncel bir sorununu ilgilendirdiği ve dahası demokrasi mücadelesinde Kürt hareketinden uzak durmaya gerekçeler sunduğu için tartışılmayı hak ediyor.
İlker Belek, 15 Eylül’de yayımlanan “ ‘Çözüm’ Süreci Yeniden mi Başlıyor” başlıklı yazısında şu sonuçlara varıyor: Bölgesel gelişmelere bağlı olarak “ABD ve Rusya’nın sağlayacağı mutabakat” üzerinden “AKP ve PKK masaya oturacak”tır. Sonra şöyle devam ediyor Belek: “Kesin olan şey, Türkiye’nin en azından federatif yapıya doğru gevşetilmesi yönünde bir kararın bulunduğudur. Bu planın Kürt sorununun çözümüyle alakası olamaz.”
“Çünkü” diyor yazarımız “kapitalist iktisadi yapı” korunacak ve “ Kürtlerin sınıfsal kaderinde herhangi bir değişiklik” olmayacak. Ve ayrıca “etnik sorun üzerinden geliştirilen ‘çözüm’ Türk ve Kürt emekçi sınıfları arasındaki bölünmeyi kalıcı”laştıracak ve “emperyalist müdahalelere zemin sunacak.”
Yukarıdaki tespit ve sonuçlar İlker Belek ve SoL’un ulusal sorun konusunda ya Marksizm’in en temel ilkelerini bilmediklerini ya da kendi politik duruşlarına dayanaklar yaratmak için bu ilkeleri bilmezden/görmezden geldiklerini gösteriyor.
Çünkü:
Birinci olarak, “kapitalist iktisadi yapının korunduğu koşullarda ulusal sorunun çözülemeyeceği”ni söylemek, bu sorunun ABC’sini bilmemektir. Ulusal sorun, esas olarak burjuva karakterli bir sorundur. Ve kapitalizm koşullarında çözülmediği/çözülemediği yerlerde bu burjuva sorunun çözümünün sosyalizme kalması -Sovyet pratiğinde olduğu gibi- bir tarafa, bugüne kadar bütün ulusal sorunlar kapitalist iktisadi yapı altında çözülmüştür. Ulusal sorunun burjuva-kapitalist tarzda çözümünde çarpıcı bir örnek olan Finlandiya’yı hatırlayalım. Mesela Finlandiya 1918’de kaderini tayin hakkını Sovyet Rusya’dan ayrılma/ kapitalist kampta kalma yönünde kullandığı için, Finlandiya’da ulusal sorunun çözülemediğini kim söyleyebilir?
İkincisi, yazarımız birinci konudaki çarpıklığın bir devamı olarak “İşçi sınıfının kaderinde değişiklik olmadığı koşullarda” ulusal sorunun çözümünün mümkün olmadığını söylüyor. Ancak burada ulusal sorun ile sınıfsal sorunu (sosyalizm için mücadeleyi) birbirine karıştırıyor. Ulusal sorunun kapitalizm koşullarında çözümünde ‘ulusal burjuvazi’ sınıfsal ayrımların üstünü örtmeye ve kendi çıkarını bütün toplumun çıkarıymış gibi göstermeye çalışır. Yani işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki sömürü ilişkileri devam eder. Ancak tam da ulusal ayrımların, ulusların arasındaki eşitsizliklerin ortadan kaldırıldığı bu koşullar, işçi sınıfı partisinin her milliyetten işçi-emekçilerin kapitalist sömürü düzenini ortadan kaldırmaya yönelik mücadele birlikteliğinin, sınıf mücadelesinin zeminini genişletir.
O yüzden üçüncü olarak, “Etnik çözüm ayrıştırır” demek, Marksizm’in soruna yaklaşımını ters yüz etmektir. “Sınıfın birliği” gibi devrimci bir gerekçeyle ezen ulus şovenizmine savrulmaktır. O nedenle Lenin “Sosyal demokratların böylesi bir mücadeleden (ulusların kaderini tayin hakkı-yk) vazgeçmeleri sadece burjuvazi ve gericiliğin ekmeğine yağ sürecektir” der. Başka bir deyişle Kürtlerin ulusal haklarının tanınması (yazarımız buna “etnik çözüm” diyor) Türk ve Kürt emekçileri bölmez, tersine milliyetçi-şoven ayrım ve kışkırtmaların zeminini ortadan kaldıracağı için burjuva gericiliğe karşı her ulus ve milliyetten işçi sınıfı ve emekçilerin ortak mücadelesinin önünü açar. Dolayısıyla işçi sınıfı davasını savunduğunu söyleyen hiçbir politik hareket, bu demokratik görevi görmezden gelemez ya da ters yüz edemez.
Burada bir noktanın daha altını çizmek gerekiyor. “Sınıfın birliği” adına ulusal sorunun çözümünü sosyalizme havale eden ve uluslar arasında ezen-ezilen ilişkisinin devamını savunanlara asıl cevabı Marx veriyor. Marx, “Başka bir ulusu ezen ulus özgür olamaz” derken sadece ezilen ulusun durumuna dikkat çekmiyor. Bu ilişkinin -ezen/ezilen ulus ilişkisi-, ezen ulus işçi-emekçilerinin egemen burjuva gericilik tarafından yönetilmesinin bir aracı olarak kullanılmasına da dikkat çekiyordu.
Ve son olarak, ortada kesin olan bir şey varsa o da iddia edildiğinin tersine Kürt sorununun federatif, özerk ya da başka bir biçimde çözümünün emperyalizme, halklar/uluslar arasındaki çelişkileri bugünkünden fazla kullanma olanağı sunmayacağıdır. Çünkü İlker Belek’in de tartışmaya devam edeceğimiz 19 Eylül tarihli ikinci yazısında belirttiği gibi, Türkiye’nin Suriye’ye girmesi; ABD’nin Rojava Kürtleri ve Türkiye’yi karşı karşıya getirme ve onlara kendi politikalarını dayatma olanaklarını arttırmaktadır. Öyleyse emperyalizmin bu çelişkiyi kullanma zeminini de ortadan kaldıracak tutum, Kürt ulusal mücadelesini sosyalizme ertelemek değil; ülke gericiliğinin yayılmacı-şoven politikalarına karşı Kürtlerin kaderini tayin hakkına saygıyı temel alan bir politik hatta birlikte mücadele etmektir.
Evrensel'i Takip Et