Fatih Akın ile yokuş aşağı
Fotoğraf: Envato
Fatih Akın tek kelimeyle rengarenk bir filmografisi olan bir yönetmen. Ağır, cesur, festival gözdesi filmlerden, rahatlatan sade komedilere, oradan merak uyandıran belgesellere geçebiliyor. Daha sinemaya yeni adım attığında karanlık bir suç hikayesinin ardına bol güneşli romantik yol filmini koyuvermişti. Bundan önceki son filmi, 1915’in yüzüncü yılında çektiği Kesik pek umduğunu bulamamış, sinemasal olandan çok siyasal tartışmaların gölgesinde kalmıştı. Oysa 1915 filmlerinin en cesuru olduğu anlaşıldı, sadece basit ve risksiz olanla yetinmediği, birilerine sivri gelecek şeyler söylediği için değil, pek kimseyi memnun edemeyeceği baştan belli bir projeye kendini borçlu hissettiği için de. Elveda Berlin ise, ilk filmlerinden Temmuzda’yı andıran bir ergen yol filmi.
Hikaye Mark Twain’in meşhur çocuk kahramanı Huckleberry Finn maceralarına benzetiliyor. Birçok kimse için Tom Sawyer’a ruh katan ele avuca sığmaz arkadaşı Huck da Mississippi Nehri’nde salla gezerdi. Tschick ile Maik ise okulda tanışır. Maik, zengin ilgisiz baba ile alkolik annenin (Filmlerde gelenek olduğu üzere sevgisiz, saldırgan evladı değil), içine kapanık sanatçı ruhlu oğludur. Annesini açık sözlülükle ve sevgiyle anlattığı hikayesine verilen tepkilerden anlaşıldığı üzere, tuhaf bulunur ve dışlanır. Sınıfa yeni gelen, Rus göçmen ailenin sarhoş oğlu Tschick zaten başından dışlanmaya mahkumdur. Okul kapanıp da Maik evde yalnız kalınca, çalıntı Lada’sıyla Tschick kapıda belirir. 14 yaşındaki iki arkadaşın gezisi böyle başlar. Yol boyunca enteresan tiplerle karşılaşmaktan geri durmazlar, asil gezginler, her şeyi bilen köylü çocuklar... Kasetini buldukları Richard Clayderman’ı dinleyerek burçak tarlalarını, çöp dağlarını geçerler. Bir ara bir arkadaş daha alıp yola üç kişi devam ederler. Filmin başında görünen domuzlar ve otoban kazasıyla macera son bulur. Onlar büyüyecek, seyirci duygulanacaktır.
Sıcak, duygusal, eğlenceli, bir anlamda rahatlatıcı bir film Elveda Berlin. Yer yer bir şeylerin eksik olduğunu hissettiriyor ama sona gelince, o filmin hikayesiyle iç içe geçiyor sanki ve böylece tamamlanıyor. Yoksa karakterlere ne oldu, yan hikayeler nasıl tamamlandı gibi sorular kalırsa, aslında tamamlanmamış olurdu. Bir roman uyarlaması değil baştan sona Fatih Akın senaryosu olsaydı, o karakterler seyirciye belki böyle tipik yanlarıyla değil, tersine çıkıntılıklarıyla tanıtılır ve daha sürprizli gelişirdi. Ama bu formül de pekala işliyor, seyirciyi alıp yola çıkarıyor, dostluğa dahil ediyor. Geleneksel popüler sinema kodlarına sadık ama onları küçük dokunuşlarla renklendirmiş. Böylece duygusal ve komik, hem sürprizli hem bildik bir macera ortaya çıkmış.
Dilimize Yokuş Aşağı adıyla çevrilen ilk gençlik romanı, son yıllarda Almanya’nın en çok satan kitaplarından, 30 ülkede 2 milyondan fazla satılmış. Wolfgang Herrndorf’un romanının orijinal adı Tschick, kahramanın Rusça adının kısaltmasından geliyor (Yokuş Aşağı’da Çik olarak geçiyor), İngilizceye ise Why We Took the Car, yani Arabayı Neden Aldık manasında bir başlıkla çevrilmiş. Elveda Berlin adı, filmin İngilizce adı Goodbye Berlin’den. Yazar kitabın yayımlandığı 2010’da kanser olduğunu öğrenir öğrenmez bir silah almış, 2013’te de onu kullanarak hayatına son vermiş. İsmindeki Elveda gibi, finalde Tschick’e uzaktan selam gönderme, Huckleberry Finn’ler iyi ki var demenin yanında, Akın’ın hemşehrisi Hamburglu yazarla vedalaşması gibi geliyor insana.
- Androidler üç boyutta ne düşler? 06 Ekim 2017 01:00
- Yedi kişilik oyun 01 Eylül 2017 01:00
- Erkeklere gününü gösteren pehlivan 18 Ağustos 2017 01:02
- Etkili ama bilinmeyen bilim kurgu 28 Temmuz 2017 00:15
- Zombilere karşı iki tutum 21 Temmuz 2017 01:00
- Maymun nasıl maymun oldu? 14 Temmuz 2017 00:15
- Sürüden ayrılanı kamera kapar 07 Temmuz 2017 01:33
- Ey ruh, sen kimsin? 30 Haziran 2017 00:52
- Karanlık Çağ’da vampirlere karşı 08 Haziran 2017 23:52
- Genç Karl Marx: Bir başlangıç 19 Mayıs 2017 01:00
- Kaygı'yla gerçeği hatırlamak 12 Mayıs 2017 00:30
- Beyazlar Afrika'da neler çekmiş 05 Mayıs 2017 00:59