01 Ekim 2016 00:51

Faşizmin bireyi değerleme ölçütü

Faşizmin bireyi  değerleme ölçütü

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Faşizm insan yığınları üzerinde yükselirken, insanın beynini devre dışına iter ya da insanı ezer. Yoğun propaganda ve yalanla beyni devre dışına çıkmış insan faşizmin emrine girer ve onun kölesi olur. Bu yolda rahat ve suhuletle ilerlemek isteyen faşizm saptırılmış ve tahrif edilmiş kutsal inanca hitap ederek ya da ulusal sembol ve söylemler kullanarak yığınları düşünmeden harekete geçirmeye çalışır. Bireyin ve toplumun sükunet içinde düşünme ve çözümleme yapmasına olanak vermemek amacıyla, devamlı gündem değiştirilir, devamlı yığınların karşısına çıkılıp, hitabet sanatının en baskılayıcı yöntemi kullanılarak yığınların düşünmeden güdülenebilir hale getirilmesi sağlanır. Bu süreçte, diktatörün çizgisine girenler de aynı habis emele hizmet eder.   

Ekonomik alanda, kapitalist sistem mantığı içinde bireyin topluma yaptığı katkı kadar ulusal gelirden pay aldığı ileri sürülerek birey, özellikle de emekçiler kandırılmaktadır. Emekçiler görmüyorlar mı ki, ürettiklerini patronun mülkiyetine geçirirken, kendileri kıt kanaat geçinebilmek için dahi faiz lobisinin tuzağına düşmekteler. Bu örnek, bir sistemin, salt politikacılar eli ile değil, patronun emrindeki eğiticiler yolu ile de nasıl kandırıldığının ve sükunet içinde yönetilerek güçlüler amacı ve çıkarı doğrultusunda kullanılabildiğinin çok açık örneği olarak kullanılmıştır. Kapitalist sistemin en müreffeh ve sakin dönemlerinde dahi mikrofaşizm unsurlar taşıdığı bu örnekten açıkça anlaşılmaktadır.

Faşizmin açıkça ortaya çıktığı dönemlerde ise insanı kullanma aşaması aşılıp, ezme aşamasına geçilir. Faşizmin bireyi, hem de topluma aldığından katbekat fazlasıyla katkı yapan bireyi nasıl gözünü dahi kırpmadan ezebildiğinin en önemli tarihsel örneğini Almanya’da 1933-36 yılları arasında uygulamaya koyulmuş olan “Aryan Irk olmayan ve kamuya yararlı olmadığı saptananların kamu hizmetinde bulunamayacağı” mealindeki yasa uygulaması oluşturur. Hitler dönemi uygulaması, ünlü üniversitelerindeki Nobel ödüllü akademisyenleri üniversiteden ihraç ederek, yurt dışına gitmelerine sebep olduğu gibi, içeride kalanların da Nazi kamplarında öldürülmeleri ya da intihara sürüklenmeleri yolunu açmıştır. Günümüz Almanyası’nda nefretle anılan bu tarihi olayda fizik, kimya, matematik ve sosyal bilimler alanlarında ünlü profesörler üniversiteden ihraç edilerek, ortalama olarak akademik kadronun yarısı elenmiştir. Üniversiteden ihraç edilenler arasında Fizikçi Albert Einstein, Kimyacı Georg von Hevesi, Matematikçi Johann von Neumann gibi Nobel sahibi ünlüler vardı. İhraç edilip yurt dışına dağılanlar ABD, İngiltere, İsviçre, Türkiye ve o dönem İngiliz yönetiminde olup sonraları İsrail’i oluşturan Filistin’e gitmişlerdir. Türkiye’ye de tıp, hukuk ve iktisat alanında çok ünlü isimler gelerek, üniversitenin gelişmesinde ve bazı fakülte ve bölümlerinin oluşturulmasında çok önemli katkıları olmuştur. Türkiye’ye gelen hocalardan Fritz Neumark iktisat fakültesinin gelişip güçlenmesinde katkı yapmış, maliye konusunda Türkçe eser vermiştir. Türkiye’den ayrılan Neumark, o dönemdeki statüsü ve adı ile Ortak Pazarı olarak anılan toplulukta “Mali Komisyon” başkanlığı yapmış ve katma değer vergisinin oluşturulup yaygınlaştırılmasında başat rol oynamıştır. Türkiye’ye gelen Alman hocalardan Wilhelm Röpke ve Alexander von Rüstov ise, von Hayek ve Friedman yönetiminde sürdürülen neoliberalizmin oluşturulmasında teorik altyapı rolü üstlenmiş olan komisyonlarda çalışmalar yapmışlardır.

Faşizm, kendisine devamlı düşman ya da karşıt yaratarak hayatiyetini sürdürmeye çalışırken, en güçlü düşmanı olarak, düşünerek ve üreterek toplumun beyni olma işlevindeki birey ve toplulukları görür. Faşizm düşünen ve yaratıcı bireyleri ya düşünmeden çalışan “kurşun asker”e dönüştürür ya da ortadan kaldırır. Kurşun asker oluşumunda eğitim sistemi, ortadan kaldırma sürecinde ise devletin baskı gücü devreye girer. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa