02 Ekim 2016 00:00

Tahterevalliye karşı çıkmak

Tahterevalliye karşı çıkmak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Olan bitenleri anlamak için tahterevalliden iyisi yok. Tahterevalli (tahtırevalli), iki ucuna birer kişi oturup karşılıklı olarak havada yükselip inerek eğlenmeyi sağlayan, ortasından bir yere dayalı araç. Çocukların sevdiği bir oyun aracı. Eskiden tahtadan yapılırdı. 
Çocukların sevdikleri tahterevalliden kötü oyunlar çıkmaz. Ama ekonomik tahterevalli, siyasi tahterevalli ve medyatik tahterevalli çok fenadır. Bu tahterevallileri görmek artık hiç zor değil. Neoliberal kapitalizmin pek gizlisi saklısı yok. Kapitalizmin kitlelerden alınanların bir avuç insana verilmesine dayandığını görmek artık daha kolay. Kitleler yoksulluğa gömüldükçe, lüks içinde yaşayanlar çoğalıyor. Buna tahterevalli ekonomisi denebilir çünkü hep bir taraf ağır basıyor. Küçük ama mutlu bir azınlık diğer uçtaki milyonların payına sürekli el koyuyor.
Dahası da var. Kitlelerin gereksinimlerini karşılamak için devletin kaynak bulamadığı söyleniyor. “Çocukların gideceği okulların olmasını veya bu okulların iyi olmasını beklemeyin,” diyorlar. “Kemer sıkmak gerek,” diyorlar. Devlet okulları çökecek, yoksulların çocukları kötü okullara gidecekler. Parası olanların çocukları ise paralı okullara gidecekler. Çok basit.
Tahterevalli ekonomisinde, çoğunluk çalışacak didinecek, elinden geleni ardına koymayacak ama bir türlü düze çıkamayacak. Sonra bankalar onların yardımına koşacak; borç verecekler. Kitleler borçlandıkça daha da dibe batacaklar; borçlarını ödemekten başka bir şey düşünemez olacaklar. Toplumsal muhalefetin beli böylece iyice kırılmış olacak...
Tahterevalli düzeninin siyasi ayağı da böyle işliyor. Meclis, milletvekilleri vs. Kitleleri temsil edenlerin sayısı hep az. Bol parası olanları temsil edenlerin sayısı ise hep çok daha fazla. Tahterevalli ekonomisinde kitleler hep havada kalıyor, küçük bir azınlık ağır basıyorsa, aynısı siyasette de olacak. Sonuç? Kitlelerin gereksinimleri, istekleri ağır basmayacak.
Bunları görmek artık zor değilse, kendilerini hep tahterevalli üzerinde, hep havada bulan kitlelerin bu durumu hiç anlamıyor olması beklenemez. Bu nedenle gayet sıkı çalışan bir tahterevalli medyasının üretilmesi gerekir. Bunu yapmak hiç zor değil. Büyük medya kuruluşlarının çarkları büyük paralar ile döner. Bu kuruluşları para yönetir. Para da reklam gelirinden gelir. Reklam verenler kimse onlar ağır basar. Reklam tahterevallisinde parayı verenler kimse, yaygın medyada onların sesleri duyulur. Kitlelerin sesi duyulmaz.
Daha önemlisi, büyük medya kuruluşlarının patronlarının diğer işleridir. Medya artık küçük şirketlerden oluşmuyor; dünyanın birçok yerinde artık televizyonlar gazeteler büyük sermaye kuruluşlarının bir parçası oldular. Bu kuruluşlar siyasi iktidarla sımsıcak ilişki içinde olmak durumunda oldukları için medya organları hükümete şirin görünen bir yayın çizgisi tutturuyorlar. 
Hatta daha kötüsü var. İktidara hizmet ederek önü açılsın, kayırılsın isteyen büyük sermaye sahipleri bir ya da birkaç gazete televizyon satın alıyorlar. Sonra siyasi iktidar ne diyorsa, “manşet”, “haber”, “köşe yazısı”, “görüş” oluyor. Büyük sermayenin çok sayıda “kanaat önderi” var. Biri giderse yerine yenisi üretiliyor. Artık medya böyle işliyor.
Sonuç? Habercilik, gazetecilik artık tahterevalliye dönüştü. Büyük medya kuruluşları, yaygın medya, ya da sermayenin medyasında gerçekler hep havada. Ağır basan siyasi iktidar ne istiyorsa o. Büyük medya kuruluşları her geçen gün daha açık olarak o tek sesi duyuruyor, yutturuyor. Büyük medya kuruluşları artık tümüyle siyasi iktidarın güdümünde...
Bu rezil tahterevalliye karşı çıkan, kitlelere gerçekleri aktarmaya çalışan yok mu? Bu rezil tahterevallinin tam tersine yayın yapan yok mu? Elbette var. Gerçeklerin ağır bastığı gazeteler, ajanslar, televizyonlar var. Kitlelerin çıkarlarının ağır bastığı habercilik hâlâ yaşıyor. Yalanların ve her gün yalanları üreten sermaye medyasının deşifre edildiği, ezilenlerin seslerinin duyulduğu yayın organları hâlâ var.
Kapatılan, susturulmak istenen işte bu yayın organları. Kitlelerin sesi, ezilenlerin sesi, çocukların sesi olmaya çalışan; bu uğurda yayın yapan organlar. Kitlelerin sesi, Hayatın Sesi olmak kolay değil. Susturulmak istenen yayın organlarına destek vermek bizlere düşüyor. Susturulmak istenen bizim sesimizdir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa