09 Ekim 2016 00:50

TFF yolun sonuna geldi farkında değil…

TFF yolun sonuna geldi farkında değil…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bu köşede futbolun artık bir çöküşün eşiğine geldiği, kötü falan değil yönetilemediği defalarca dile getirildi. Yazılanlar aslında bütün futbol medyasının gördüğü gerçeklerdi. Ancak muhalif medya organları dışında, ortada duran rezaleti dile getiren kimse de yoktu.

Nasıl dile getirsinler, var olan durumu meydana getiren TFF yönetiminin başındaki şahsiyet aynı zamanda merkez medyanın çok satan kimi gazetelerinin de sahibiydi. Milliyet, Vatan gazetelerinde futbol yazarlığı yapan bir gazetecinin, maaşını aldığı patronunun yönettiği TFF’nin uygulamalarını eleştirmesi mümkün mü? Ya da passolig garabetinin arkasındaki sermaye grubunun, medya organlarında çalışan “gazetecilerin”, artık gözlerden saklanamaz boyuta gelen tribünlerden seyirci kaçışının gerçek nedenlerini konuşması mümkün mü? Bileşik kaplar gibi futbol dibe battıkça, spor medyası da batıyor ve zincirleme reaksiyonla son çöküşe doğru dörtnala gidiyorlar. OHAL bahanesiyle muhalif/alternatif medya kanallarının kapatılması, belki bu rezaletlerin bir süre daha konuşulmasını engeller ama çöküşü engelleyemeyeceği çok açık.

Euro 2016 sürerken yazdık. Kendinden menkul “imparator” Fatih Terim’in kazandığı parayla, memleketin milli geliri ve sportif başarı arasında hiçbir illiyet bağı yok. Geçen hafta İngiliz Daily Mail gazetesinin verdiği verilere göre şu an Fatih Terim dünyanın en çok kazanan teknik direktörü.

Peki, bu para kimin cebinden çıkıyor? Demirören kendi cebinden mi ödüyor?

Tabii ki hayır, sizden benden kesilen vergilerle ödeniyor.

Bu sözleşmeyi kim yaptı? Demirören federasyonu.

Karşılığında ne aldık, Euro 2016’dan ilk elenen takım olmakla kalmadık, prim tartışmaları ve ego mücadeleleriyle temeline dinamit konulan bir milli takım ve korkarım kaybedeceğimiz bir kuşak futbolcu daha.

Mızrak artık çuvala sığmadığı için yavaş yavaş eleştiriler merkez medyada da belirmeye başladı. Ama ne derler bilirsiniz, “testi kırıldıktan sonra yol gösteren” çok olur. Ukrayna ve İzlanda maçından sonra kırılan testinin parçaları üzerinde kimlerin tepindiğini hep birlikte göreceğiz.

Gelelim süper lig adı altında düzenlenen sirk gösterilerine.

Her hafta tribünden kaçanların oranı artıyor. Nerede bu seyirciler sorusu hemen hemen her futbol programında, her futbol yazısında dile getiriliyor ve yanıt aranıyor. Passolig uygulamasını, futbol rekabetine dışarıdan yapılan müdahaleleri dile getiren var mı?

Yok, tabii ki.

Anayasa Mahkemesi kararına göre “tekel” olmasının önü kesilen passolig, sanki bu karar yokmuş gibi yoluna devam ediyor. Aynı sermaye grubunun kanallarında kahvehane ağzıyla konuşan hakem eskisi “Oynanan futbol zevk vermiyor onun için seyirci kaçıyor” diye ahkam kesiyor. Kimse de sormuyor ki, 3 sene önce passolig yokken, tribünler doluyorken, bu memlekette Messiler, Ronaldolar mı oynuyordu?

Sadece passolig değil, hakemlerin en çok oyuna müdahil olduğu üstelik gerçekten müdahil olmaları gereken zamanlarda da kafalarını ters yöne çevirdikleri bir sirkin olduğunu görmez mi bu hakem eskileri?

Hadi sadece bu haftaya bakalım.  Memleketin dünya hakemliğine hediyesi diye pazarlanan sözde en kariyerli hakem Cüneyt Çakır, tıpkı 2015’te Galatasaraylı Denayer’in, Trabzon maçında, gözünün önünde yaptığı penaltıyı vermediği gibi bu hafta da Rizespor - Beşiktaş maçında ele çarpan topu görmemeyi seçti. Aynı Çakır’ın geçen sezon Kasımpaşa Beşiktaş maçında görmediği halde Donk’un hareketine penaltı vermesiyle karşılaştırıldığında, gördüğünü vermeyen görmediğini veren bir hakemin nasıl en “kariyerli” olduğu sorusu ortaya düşmez mi? 

Ya da 2014’deki Gaziantep maçında, Galatasaraylı futbolcunun golü atarken adeta fanatik bir taraftar gibi aynı ayak hareketini yapan Özgür Yankaya’nın, bu hafta Galatasaray Antalyaspor maçında, Antalya’nın nizami golünü saymamasını nereye koyacağız?

Bir de geniş Kalkavan ailesinin hakemlik camiasındaki temsilcisi Mete Kalkavan var. Rizespor’un başkanı olan Kalkavan, “olur böyle şeyler” diye Cüneyt Çakır’ı koruma altına alırken, Hakem Kalkavan olmayan penaltıyı yaratarak görevini tamamladı. Neden basit bir hakem hatası diyemiyoruz? Çünkü aynı hakem geçen sene çok benzer bir pozisyonda üstelik o pozisyon penaltıyken Kayseri Erciyesspor maçında, faullü harekete mazur kalan Alper Potuk’a sarı kart göstermişti.

Uzatmayalım, sözü Nâzım’a bırakalım: “Çok alametler belirdi vakit tamamdır. Haram, helal oldu helal haramdır”.

Geldiğimiz noktada, ya futbol düzenini adalet ve eşitlik temelinde yeniden kuracağız ya da hep beraber futbol için hazırlanan mezarın başında “fatiha” okuyacağız. Durum budur…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa