Savaşı konuşabilmek
Fotoğraf: Envato
Savaşlardaki kahramanlıkları konuşmak erkeklere, yaşanan acıları konuşmak ise kadınlara hep düşmüş. Savaşlarda kadın bedenleri “düşman askerleri”nin fethettikleri topraklar gibidir. Tecavüzler, savaşılan tarafa zarar vermenin bir başka yoludur.
Dünya, kadın tecavüzlerinin bir ‘savaş silahı’ olarak kullanılmasını çok yakın tarihlerde konuşmaya başladı. İlk kez Rwanda’da, azınlık Tutsilere karşı yürütülen savaş ile gündeme geldi. Ardından da Bosna Savaşı’nda tecavüzlere tanık olduk. Elli binden fazla kadının savaş boyunca sistematik olarak tecavüze uğradığını, pek çok tecavüz bebeğinin doğduğunu hatırlarsınız.
Savaşlarda askerler yani fiilen savaşanlar çoğunlukla erkeklerdir. Savaştan zarar görenler ise çoğunluğu kadın ve çocuk olan sivillerdir. Bundan örneğin 100 yıl önce yaşanan savaşlarda ölenler arasında askerlerin oranı çok yüksek iken son yıllarda sivillerin oranı artmıştır. Yani büyük insanlık her ne kadar kendisine savaş etiği gibisinden bir takım kurallar koysa da (Cenevre Konvansiyonları gibi) savaşın yıkıcılığına ve zararına engel olamamıştır. Olamaz da! Savaş bütün insanlık değerlerini alt üst eden kötücül, yıkıcı bir şeydir. Savaş denilen şey, şiddetin en organize ve en yaygın biçimidir. İnsanların nutkunun tutulduğu, insanları aptallaştıran bir ortam yaratır.
İşte geçen hafta bütün bunlar ve daha pek çok konu, Mersin’de gerçekleşen Kadın ve Savaş Kongresinde konuşuldu. Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik Kolunun düzenlediği ve Mersin Tabip Odasının ev sahipliği yaptığı Kongrede savaşın pek çok yönü tartışıldı.
Mart ayında yapılması planlanan bu Kongrenin, ekim ayına sarkmasının hikayesi de ayrıca bilinmeli. Kongrenin düzenleyicilerinden olan Mersin Üniversitesi, düzenleme kurulunda ve konuşmacılar arasındaki “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisinin imzacılarının çıkarılmasını istedi. Yani savaşı konu alan bir kongrede barışı savunanları istememiş oldu. Kongre Düzenleme Kurulu, bu konuda taviz vermedi ancak yaşanan kriz nedeniyle hazırlıklar yetişmediği için kongreyi daha sonraki bir tarihe erteledi. Sonuçta Mersin Üniversitesi, Kongrenin düzenleyicileri arasında yer almıyor.
Kongrenin açılış konuşmasını yapan Neşe Özgen, Türkiye’nin güney sınırlarındaki geçirgenliğin artması ile ülke içinde yeni sınırlar inşa edildiğini, en önemlisi de insanların zihinlerinde sınırların oluştuğunu, duvarların kalınlaştığını aktardı. Sınırların yeniden oluşturulduğu yerde, vatandaşlığın da itaat, çıkar ve korku temellinde yeniden tanımlandığına dikkat çekti. Konuşmasını “Yüreğiniz sınırsız kalsın” diye bitirdi.
Suriye’deki savaştan kaçan kadınların yaşam deneyimlerinden, Ermeni Tehciri’ne, 1990’ların köy boşaltmaları, zorunlu göçlerinden, son yılların sokağa çıkma yasakları ve çatışma ortamına kadar bu topraklarda yaşanan acılar konuşuldu. Nazi subaylarının yakalanan eşlerinin iç çamaşırları ile meydanlarda teşhir edilmeleri, kadın gerillaların ölü çıplak bedenleri, Suriyeli çocuk gelinler, Ermeni anneanneler, satılan Êzidî kadınların resimleri gözlerimizin önünden geçti.
Bir kez daha gördük ki savaşlarda kadınlar özneden çok nesne olmuş nesneleştirilmiş. Militarizmin erilliği ile savaşlar aslında eril tahakkümün bir aracı olmuş. Örneğin savaş terminolojisinde “stratejik tecavüz” denen bir kavram var. Yukardan gelen emir üzerine gerçekleştirilen tecavüzlere bu isim veriliyor.
Savaşanlar kadın da erkek de olsa bu eril, ataerkil zihniyet geçerlidir. Bu nedenle savaş koşullarında, kadınlar da bu erkeklik normu içinde davranabilirler. Ya da erkekler tecavüzlere maruz kalabilirler. Konuşmalar sırasında bahsedilen, Irak Savaşı sırasında bir kadın subayın, esir düşen Iraklı askerlere sopa ile tecavüz olayı bu durumun bir örneğidir.
Savaş üzerine düşünmek, yaşananları konuşmak, acıları paylaşmak şüphesiz ki bizi insanlığımıza geri döndürecektir. Kongre boyunca her birimizin yaşadığı duygular da bu yöndeydi. Freud’un dediği gibi “İnsanlar arasındaki duygusal bağları güçlendiren her şey savaşa karşıdır.”
Nilgün Toker’in konuşmasında bize hatırlattığı gibi, “Kötü olanı görme sorumluluğumuz var.” Mersin’deki Kadın ve Savaş Kongresinde biz kadınlar bu sorumluluğumuz için bir adım attık.
10 Ekim 2015’te barış diye haykırmak için bir araya gelenlere ve yitirdiğimiz canlara saygıyla...
- On bin adım için birkaç adım gerekiyor 31 Ocak 2017 01:00
- Torunlar, yaşlılar, hastalar 24 Ocak 2017 00:09
- Türkiye usulü terör mücadelesi 10 Ocak 2017 01:00
- Yaz saatinin sürdürülmesine dair sorular 20 Aralık 2016 01:00
- Sağlık çalışanlarına şiddet 06 Aralık 2016 00:53
- İstismarı 'Ak'lamak 22 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları -2 15 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları! 08 Kasım 2016 01:00
- Kötülüğün sıradanlığı ve iyilik 04 Ekim 2016 00:44
- Cinler, iblisler ve zavallı bilim! 27 Eylül 2016 01:00
- Biz çoğaldık, ya siz? 13 Eylül 2016 00:13
- Şu akademisyenler! 04 Eylül 2016 01:00