Üç milyon kamu emekçisinin gözü kulağı Ankara’da olacak
Fotoğraf: Envato
KESK’e bağlı sendikalara üye kamu emekçileri, açığa alınan ve meslekten ihraç edilen on binlerce kamu emekçisinin sesini duyurmak, kamuda iş güvencesine yönelik saldırıları ve iş güvencesiz çalışma için atılan adımları püskürtmek için Çarşamba günü “üç koldan yürüyüş” başlattı.
İstanbul, İzmir ve Diyarbakır’dan başlayan yürüyüş kolları 15 Ekim’de Ankara’da, “sendikalı sendikasız tüm kamu emekçilerine de çağrı yapılan miting”de buluşacaklar.
Yürüyüş ve miting, KESK ve bağlı sendikalar tarafından düzenleniyor. Ama KESK Ankara’da yapılacak mitinge hangi sendikaya üye olduğuna, sendikalı mı sendikasız mı olduğuna bakılmaksızın tüm kamu emekçilerini çağırıyor.
“Çünkü” diyor KESK Genel Sekreteri Hasan Toprak, “Asıl mesele sadece kamu emekçilerinin göreve dönmesi değil, iş güvencesinin kaldırılmasıyla kamuda işsizlik tehlikesinin ortaya çıkması. Bu nedenle diğer konfederasyonların da 15 Temmuz darbe girişiminden önce yaptığı açıklamalara uyması, darbecilerle ve terör örgütleriyle mücadele bahanesiyle hükümetin iş güvencemizi kaldırmasına göz yummamaları gerekiyor. 15 Ekim'de yapacağımız mitinge sendikalı, sendikasız tüm kamu emekçisi arkadaşlarımızı bekliyoruz.”
Bugün gelinen yerde şu çok açık ki, mitingin ana konusu olan “iş güvencesinin savunulması”, sorgusuz sualsiz açığa alınan, meslekten ihraç edilen on binlerce kamu emekçisinin geri döndürülmesi tüm kamu emekçileri için en önemli talep olarak ortaya çıkmıştır. Dahası bugün kamuda yeni “kara listeler” hazırlanması ve bunun üstünden kamu emekçilerinin baskı altına alınarak sindirilmek istenmesi sadece KESK üyelerinin değil sendikalı sendikasız tüm kamu emekçilerinin sorunudur. Bu yüzden de Ankara mitingini KESK’in düzenlemiş olması bir vesile olarak görülüp tüm kamu emekçilerini seslerini duyurması çok önemlidir. Dahası, OHAL’in kamu emekçilerinin haklarının tasfiyesinin dayanağına dönüşmesini önlemek için “OHAL’in kaldırılması”, kamunun yeniden yapılandırma adına “kamu kurumlarının AKP’lileştirilmesi”nin aracı olan “KHK’ların geri çekilmesi talepleri bugün bir sendikanın, bir konfederasyonun üyelerinin sorunu olmanın çok ötesindedir; tüm kamu emekçileri ve örgütleri, tüm emekçiler, tüm halk için bir sorundur.
Burada soru KESK’in bağlı sendikaların söz konusu talepler için neden miting düzenlemiş olması değil (KESK’in bu alanda gerekli girişimleri ne ölçüde yaptığı da ayrı bir tartıma konusu olabilir), diğer konfederasyonlar ve bağlı sendikaların neden bu mitingin çalışmasına en baştan katılmadıkları ve hiç olmazsa meydanlara kendi üyelerini de çağırarak mitinglerin güçlendirilmesi için destek vermemiş olmalarıdır.
Oysa KESK dışındaki konfederasyonlar da “iş güvencesinin kaldırılması bizim için kırmızı çizgidir” diye ilan etmişlerdi. Bugün ise iş güvencesini resmen de kaldırmak için girişimler için Cumhurbaşkanının direktif vermesi yanı sıra fiiliyatta da iş güvencesi ayaklar altına alınmıştır.
Bu nedenlerledir ki bugünün sorunun bir yanı da KESK’in dışındaki konfederasyon ve bağlı sendikaların bu miting çalışmasına katılmadıkları, Ankara’daki mitingin daha güçlü geçmesine destek vermemiş olmalarıdır.
Sendikalı sendikasız kamu emekçilerin büyük çoğunluğu Ankara’daki mitinge katılmasa da şu da bir gerçektir ki, 3 milyon kamu emekçisinin ve ailelerinin gözü, kulağı Ankara’daki mitingde olacak, orada, kimlerin ne savunduğunu izleyeceklerdir. Üyesi oldukları sendikaların neden bu mitinge katılmadığını da sorgulayacaklardır.
Bu yüzden Ankara mitingi tüm kamu emekçilerinin taleplerinin dile getirildiği bir miting olarak görülmesi gereken bir mitingdir.
Ve bu miting ne kadar güçlü olursa sonraki etkileri de o ölçüde güçlü olacaktır.
MHP’DEN ERDOĞAN VE AKP’SİNE YENİ BİR CAN SİMİDİ
2002’de koalisyon ortağı olduğu Ecevit Hükümeti’ni “erken seçime” sürükleyerek, AKP’nin beklediğinden bile kolay ve erken iktidara gelmesinin yolunu açan MHP o günden beri her önemli konuda yalpalamalar yapsa da AKP’ye her sıkıştığında bir “can simidi” atmaktan vazgeçmemiştir.
Son olarak da salı günü yapılan MHP Meclis Grubu toplantısında MHP Genel Başkanı Bahçeli, ülkenin sıcak gündeminden düşmüş olan bir sorunu “başkanlık sistemi” tartışmasını yeniden gündeme getirerek, Erdoğan ve AKP’sine el uzattı. Üstelik de bu sefer bir “AKP Anayasası’na Mecliste oy desteği sağlamayı ima ederek!
Başbakan Binali Yıldırım, en kısa zamanda AKP’nin hazırladığı Anayasa taslağını Meclise getireceklerini söyleyerek, bu “asisti” gole çevirmek için harekete geçeceklerini açıkladı.
Nitekim dün yandaş gazeteler, AKP’nin Meclise getirmek için kolları sıvadığı “Türk usulü başkanlık sitemi”ni de getirecek “AKP Anayasası”nın ana çizgilerini manşetlerine taşıdılar. Bütün yetkilerin “başkan”da toplandığı, bakanların Meclis dışından “başkanın adamları” olarak seçildiği, “tek meclisli”, “üniter yapı”yı koruyan bir Anayasadır tarif edilen.
Tam da Bahçeli’nin hayalleriyle de uyumlu!
Ülkenin OHAL ortamında ve KHK’larla devletin yeniden yapılandırılmak için yasal,yasadışı her türlü girişimin yapıldığı bir dönemde yapılacak bir Anayasa değişikliği en fazla yapılan değişikliklerin “meşrulaştırılacağı” bir anayasa olacaktır. Buna bir de “Türk tipi başkalık sistemi” eklendiğinde olacak olanın bir “tek parti, tek adam rejimi” olacağını söylemek için kahin olmak gerekmiyor.
Ama şu da bir gerçek ki, “Anayasa ve başkanlık sistemi” tartışması yeniden başlarken; “Bahçeli ve MHP”si destek verdi diye “AKP Anayasası Meclisten geçebilir mi, Meclisten geçerse bile halk oylamasından geçebilir mi; geçerse ne olur, geçmezse neler olur;...?” gibi pek çok yanıtı belirsiz soru vardır.
Bütün bu belirsizlikler içinde “belli” olan ise, Türkiye’nin demokrasi güçlerinin önündeki mücadele döneminin koşullarının daha da ağırlaşacağıdır. Ki, bu dönem aynı zamanda mücadeleye yeni güçlerin katılması ve yeni mücadele imkanlarına gebe bir dönem de olacaktır. Türkiye’nin demokrasi güçleri için de asıl olan bu olanaklardan sonuna kadar yararlanacak bir mücadele çizgisinde, laik ve demokratik bir Türkiye talebiyle ülkenin kaderine müdahale edebilecekleri bir mevzi tutabilmeleridir.
Ötesi, “somut koşulların somut tahlili” etrafındaki gelişmelere göre ilerlemektir. Ki, bugünden itibaren bu köşeden ve gazetemizden bu tartışmaya müdahalemiz de sürecektir.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47