Lozan'ı tartışmanın çoklu yorumu
Fotoğraf: Envato
Son günlerde saman alevi gibi parlayan ve sönen Lozan tartışmasının iki açıdan ele alınabileceğini düşünüyorum. Tartışma basit siyasi manevra olarak da görülebileceği gibi, ülkenin üzerine kurşun gibi çöken ağır gündemi değiştirme hamlesinde, bizzat hamle yapanın da fark etmediği şekilde gizli inancının açıklanması olarak da yorumlanabilir. Bence tartışmanın asıl gösterdiği ilginç alan, halen siyasete hâkim olan zihniyetin bilinçaltı yansımasıdır.
Diktatörler asıl amaçlarına yönelirken, amacı perdeleyebilmek için dikkatleri farklı noktalara çekmeye özen gösterirler. Bu stratejinin çok önemli aracı ise devamlı gündemi değiştirici farklı fikirlerle toplumu yorum ve düşünce labirentinde koşturarak boğmaktır. Bu stratejide başarının şansı, yan konuların olabildiğince ciddi olarak seçilmesidir. Çakma darbe sonrasında Atatürk posterlerine AKP saflarında yer verilmesinin seçmen tabanında yaratabileceği alerjinin bertaraf edilmesi açısından Lozan önemli idi.
Bence Lozan konusunun gündeme taşınmasının asıl nedenini AKP zihniyetinin bilinçaltında aramak gerekir. Bu konuyu deşebilmek için son Osmanlı Padişahı Vahdettin’in dönemin ABD Başkanına göndermiş olduğu mektuba göz atmamız gerekir. (Kaynak: Ankara Üniversitesi Dergisi Cilt: 24 Sayı: 37 Sayı 2005 Prof.Dr. İhsan GÜNEŞ: “Vahdettin’in Amerikan Başkanına Mektubu” )
“Amerika Cemahir-i Müttefikiye Reisi MösyoCoolidgeCenablarına;
Siyasi olayların ve gelişmelerin tüm iç yüzünü, hangi nedenlerden dolayı Saltanat merkezimi geçici bir süre için terk etmek zorunda kaldığımı biliyorsunuz.
Bu konuda ayrıntılı bilgi sunmayı gereksiz görüyorum. Bu süresiz uzaklaşmamın, babadan kalma sahip olduğum Saltanat ve Hilafet makamından vazgeçtiğim anlamına gelmeyeceği açıktır.
Ankara Meclisi gibi bir isyancı fitnenin bu konuda alacağı tüm kararların geçersiz olacağını bildiririm.
Şöyle ki; İslam Hilafetinin Osmanlı Saltanatından soyutlanması ve ayrılması ve Hilafetin tümüyle kaldırılması dini, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışık askerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmen zorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği beş-altı milyonluk Türk kavminin yetki alanı içinde değildir. Bu ancak tüm İslam dünyasınca atanan uzman kişilerden oluşan bir meclisin toplanması ve tüm din bilginlerinin ortak kararı ile çözümlenecek büyük bir evrensel sorundur.
İslam bilginlerinin bildiği üzere şeriata aykırı kararlar hangi makamdan olursa olsun sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Bundan başka bu durumun, içinde bulunulan koşullarda İslam dünyasında sonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır. Ayrıca gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır.
Hanedanın ileri gelenleri aleyhinde Ankara Meclisi tarafından kabul edilen sürgün ve kovma, emlakine ve bireysel mallarına el koyma gibi haksız kararları hanedanın bireylerini, insan ve kişilik haklarından soyutlar mahiyettedir.
Bu konuda yüce kişiliğiniz ve cumhuriyet hükümetiniz tarafından imkanlar ölçüsünde yapılabilecek yardımları pek değerli sayacağımı açıklamaya gerek yoktur.
Bu vesile ile sağlıklı olmanızı yüce haktan niyaz eylerim.
13 Mart 1924
Mehmed Vahideddin”
İmam hatip liselerinde genç dimağlara, resmi müfredat dışında, neler aşılanıyor, düşünmeliyiz. Bu kültür ürünlerinin kompleks ve kinleri ülkeyi içte gericiliğe, dışta çatışmaya atabilecek kadar tehlikelidir. Umarım, yanılıyorumdur!
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07
- Cinayetin siyasallaştırılarak, perdelenmesi 21 Eylül 2024 04:40
- AKP’nin özü netleşiyor 14 Eylül 2024 04:45
- AKP, politikalarını düzeltebilir mi? 07 Eylül 2024 04:56
- Siyasetin derinliği! 31 Ağustos 2024 03:37