Siyasete darbe girişimi!
Fotoğraf: Envato
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı, bir gece yarısı operasyonuyla gözaltına alındılar. Bütün dosyaları aylardır İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından didik didik incelenen Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kurumlar da aynı saatlerde polis tarafından basılıp abluka altına alındı.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı yapılan gözaltıları “terör örgütü üyeliği” ve “Terör örgütü lehine faaliyetlerde bulunmak” gerekçelerine dayandırıyor.
Gerekçenin açılımında “Demokratik Toplum Kongresine (DTK) katılmak,” “Newroz’da konuşmak” ve “Demokratik özerkliği savunmak” bu “terör örgütü üyeliği”nin ve “terör destekçiliği”nin kanıtları olarak gösteriliyor.
Gültan Kışanak daha 19 yaşındayken 12 Eylül darbesini yaşamış, Diyarbakır Cezaevinde ağır işkencelere maruz kalmıştı. Hani uzun dönem Başbakan Yardımcılığı ve Hükümet Sözcülüğü görevini yapan Bülent Arınç’ın yaşlı gözlerle dinleyip “Ben yaşasaydım dağa çıkardım” dediği işkencelere. Ama dağa çıkmadı Kışanak.
Hep demokratik siyasette ısrar etti. Milletvekili, parti başkanı (BDP) ve büyükşehir belediye başkanı oldu. Her dönem kendisini seçen halkın iradesine sadık kaldı, en zor dönemlerde sorumluluk alarak Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için çaba sarf etti.
Önceki gün 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili Meclis Komisyonunda Gülencilerin önde gelen isimlerinden Ekrem Dumanlı ile yaptığı görüşmeyi anlatmıştı.
Yaptıkları görüşmede Dumanlı’nın kendisine “kandırıldık” dediğini, kendisinin de iktidarın da aynı şekilde “kandırıldık” açıklamaları yaptığını hatırlatıp Dumanlı’ya “Artık düşün yakamızdan” dediğini söylemişti- ki aynı gece havaalanında gözaltına alındı.
Bugünkü iktidarın FETÖ’cülerle el birliğiyle gerçekleştirdiği “KCK operasyonları” kapsamında tutuklanıp yıllarca hapiste kalan Fırat Anlı, Kürt siyasetinin en güler yüzlü; her daim barış ve birlikte yaşam mesajları veren siyasetçilerinden biri. Şimdi “Ülkenin bir bölümünün bölünmesine yönelik girişimlerde bulunmak” iddiasıyla gözaltında.
11 Ekim’de aralarında Hayatın Sesi, İMC, Zarok, Jiyan ve Van TV’nin bulunduğu televizyonlarda çalışan muhabirlerin oturma eylemini Eski Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar’la birlikte ziyaret ettiğinde “Artık avukatımızla birlikte geziyoruz” esprisini yapmıştı. “Çok karanlık bir dönemden geçiyoruz ama umudumuzu korumak zorundayız” demişti-ki karanlık bir gece yarısı evinde gözaltına alındı.
Açıktır ki, Kürt siyaseti bakımından sembolik bir değer taşıyan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin Eş Başkanlarının gözaltına alınması demokratik siyasete yönelik bir darbe girişimidir. DTK toplantısına katılmanın, Newroz’da konuşmanın, bir çözüm modeli olarak ‘demokratik özerkliği’ savunmanın “terör suçu” olarak gösterilmesi, Kürt sorununda siyasi çözüme giden bütün yolların kapatılması demektir. Ve siyasetin yolunun kapatılması, çözümsüzlüğü derinleştirmekten, gerilimi tırmandırmaktan başka bir işe yaramaz. Bugün birileri bu politikanın işlerine geldiğini düşünebilirler ancak unutmamalıdır ki, yıllardır bu politika nedeniyle bu ülkede yaşayan halklar büyük acılar yaşamakta, anaların gözyaşları akmaya devam etmektedir.
Erdoğan başbakan iken, 2005’te Diyarbakır’da devletin geçmişte yaptığı hataları anlatmış ve “Bu ülkenin başbakanı olarak Kürt sorunu benim sorunumdur” demişti. Erdoğan, bugün ’90’lı yıllarda sıkça tekrarlanan “Hükümette Kürt kökenli bakanlar var, Kürt sorunu yok” söylemine geri döndü. Evet, hükümette “Kürt kökenli bakanlar” var, ancak bu bakanlar o kapıdan içeri girerken Kürt kimliklerini bırakarak girmektedir. Oysa halkın büyük kesiminin iradesiyle seçilen ve kendilerini seçen halkın iradesine sadık kalarak Kürt sorununun eşit haklara dayalı demokratik barışçıl çözümünü savunan belediye başkanları ve siyasetçiler gözaltına alınıp tutuklanmaktadır. Tıpkı Gültan Kışanak ve Fırat Anlı gibi. Yani bugün Erdoğan’ın geçmişte “devletin yaptığı hatalar” olarak nitelediği politikalara geri dönülmüş durumdadır.
Biri 12 Eylül darbesinin, diğeri ‘FETÖ’nün mağduru iki belediye eş başkanı; hayatları boyunca demokratik siyasette ısrar etmiş iki önemli Kürt siyasetçi. 12 Eylül ve ‘FETÖ’yü toplayınca ulaştığımız sonuç, maalesef bugünkü iktidarın bu siyasetçilere yönelik gözaltıları oluyor! Bir kez daha altını çizerek belirtiyoruz ki, bu gözaltılar demokratik siyasete yönelik bir darbe girişimidir. Bu girişimden vazgeçilmez ya da önüne geçilmezse, kaybeden 50 küsur yıldır darbelerden çeken bu ülkenin halkları olacaktır.
- Kürtler arası ‘birlik’ arayışı ve Türkiye’nin müdahalesi 28 Ocak 2025 06:50
- Öcalan’ın mesajı ve Kırmızı Kitap 24 Ocak 2025 14:40
- Trump’ın kabinesindeki ‘dostlar’ ve ABD’nin Ortadoğu politikası 21 Ocak 2025 13:41
- Mesele sadece Erdoğan'ın adaylığı mı? 17 Ocak 2025 05:25
- Adsız süreç, çözümsüz barış! 14 Ocak 2025 05:00
- Trump, Erdoğan’ı niye övüyor? 10 Ocak 2025 04:40
- Türkiye-İsrail rekabeti ve Kürt sorunu 07 Ocak 2025 05:30
- Suriye’deki gelişmeler ve kapısı aralanan yeni ‘süreç’ 03 Ocak 2025 07:30
- Öcalan'ın mesajı ve yeni sürecin işaretleri 30 Aralık 2024 12:47
- HTŞ yönetimi ve Suriye'nin etnik-dinsel fay hattı 27 Aralık 2024 06:20
- Suriye ve yeni Osmanlıcılık 24 Aralık 2024 05:00
- Düğüm yine Kobanê'de çözülecek! 20 Aralık 2024 05:30