05 Kasım 2016 00:31

CHP'nin sorumluluğu

CHP'nin sorumluluğu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Dış politikanın rejim inşası olduğunu tezini uzunca bir süredir dile getiriyorum. Tarihsel sosyolojinin önde gelen kuramcılarından Charles Tilly’nin veciz ifadesiyle: “Savaşlar devletleri yaparlar ve tam tersi.” Yani: Savaş ve savaş seferberliği baskı ve şiddet araçlarının tekelini eline almak için vazgeçilmez bir politikadır. Bu tezi anlamadan Türkiye’deki rejim inşasını yorumlamak mümkün değildir. 

Rejim üç cephede savaşa girerek iktidarını tahkim etmeye ve süreklileştirmeye çalışmaktadır: Suriye’de, Irak’ta ve içeride. Savaş seferberliği muhalefeti bastırmanın, sindirmenin, her türlü eleştiriyi suç haline getirmenin bir vesilesi haline gelmiş durumda: “Birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde” diye başlayan o bildik tiradın hemen ardından birinin çenesinin kapatıldığına, birinin hapse tıkıldığına, birilerinin tehdit edildiğine emin olabilirsiniz. İşin garip tarafı ben doğduğumdan beri sürekli bu lafı işitiyorum. Acaba artık birlik ve beraberliğin böyle tehdit ve zorbalıkla sağlanamadığını sorgulama zamanı gelmedi mi? Sakın esas niyet birlik, beraberlik değil de iktidar olmasın?

Ana muhalefet partisi CHP’nin yönetimi öyle düşünmüyor. HDP tarafından kendisine uzatılan bütün davetleri ısrarla tepiyor. MHP aşkı adeta gözünü karartmış. Lakin heyhat! MHP’nin gönlü başkasında. Şok oldunuz değil mi! Bahçeli’nin milliyetçi-maneviyatçı Erdoğan’a sırtını dönüp, Dersimli Kılıçdaroğlu’yla birliğe evet diyeceğini düşünmek ancak böyle bir CHP’ye nasip olurdu. O CHP ki,
Yerel seçimlerde “Bas geç” diyerek, “HDP Erdoğan’la Başkanlık pazarlığına oturdu” diyerek yılların solcularını MHP’li adaylara mecbur etti;

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’li Rıza Türmen’i desteklemeyi öneren HDP’yi itekleyerek, laiklik talep eden seçmenini İslamcı Ekmeleddin İhsanoğlu’ya yönlendirdi;
Tezkerelere onay vererek Suriye ve Irak’taki askeri maceralara -yani gücün daha fazla yoğunlaşmasına- yeşil ışık yaktı;

HDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılıp hapse atılmasına yol açacak düzenlemeleri onayladı.

Peki sonuç? Ahlaki eleştiri falan değil niyetim. Vicdan eşiğini çoktan geçtik. Herkesin vicdanı kendine. Hayat bize bunu idrak ettirmiş durumda. Yalnız siyaseten ne eline geçti CHP’nin? Bütün bu politikalarıyla ne elde etti? Gelinen noktada CHP yönetimi kendi güvenliğini bile sağlayabildiğini iddia edebilir mi? CHP tabanı ve seçmeni partinin izlediği siyasetin etkili olduğunu söyleyebilir mi? Savaş seferberliğiyle iktidarını pekiştiren bir rejimi bayrak sallayarak engelleyebileceğini düşünmenin mantıkla izah edilebilir bir tarafı var mı? Yenikapı mitinginde AKP’li sunucu tarafından yuhalanmaktan kurtulup yerinize oturduğunuzda hiç mi ne yaptığınızı sorgulama ihtiyacı hissetmediniz?

Demirtaş’ın daha geçen gün yaptığı birlik çağrısına karşı CHP Sözcüsü Böke’nin “Herhalde MHP’ye sesleniyor” şeklindeki gayriciddi, alaycı açıklaması mı daha hazindi? Yoksa Kılıçdaroğlu’nun “Öcalan da başkanlık istiyor” diyerek Bahçeli’yi ikna etmeye çalışması mı? Kılıçdaroğlu’nun ikna çabaları etki etmiş olmalı ki, MHP liderinin Saray’da Erdoğan’la el sıkışma fotoğrafları basına düştü.

Yıllarca Erdoğan AKP’nin üstünlüğünü MHP ve CHP’nin ruh ikizi olduğunu söyleyerek kurdu. Şimdi MHP AKP’nin kuyruğunda, CHP MHP’nin kuyruğunda. HDP ve HDP’nin sesine kulak veren demokratların daveti havada. Barış isteyenlerin savaş boyaları sürünenler tarafından kurban edildiği, ülkenin göz göre göre bir felakete sürüklendiği günlerde CHP yönetiminin bu sorumluluğu asla unutulmayacaktır. Barış için Ankara’ya gelip, IŞİD bombalarıyla can veren gençlerinin anmasına bile gelemeyen bir CHP liderliğinden ülke yararına artık hiçbir şey bekleyemeyiz. Demokratlar birliği tabanda sağlamalıdır.
 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa