Bu işyerinde cesaret var
Fotoğraf: Envato
Olayların medya tarafını anlatmak giderek güçleşiyor. Gazeteci tutuklamaları, medya kuruluşlarının kapatılması tüm dünyanın gündemine aldığı başlı başına bir olay haline geldi. Bunun farkında olduğundan hükümetin ilk yaptığı şey saatlerce internetimizi kesmek, sesimizin duyulmasını önlemeye girişmek. Son bir haftadır rutinleştiği üzere dün de kabus gibi bir sabaha uyandık, gece boyu süren ifade alma sürecinin ardından Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyeleri Hakan Kara, Musa Kart, Bülent Utku, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Cumhuriyet Kitap Eki Genel Yayın Yönetmeni Turhan Günay tutuklandı. Hem de “FETÖ’nün amacına uygun hareket ederek, iç kargaşa çıkartmaya ve ülkeyi yönetilemez hale getirmeye yönelik haberler yapmak” gibi akıl almaz gerekçelerle.
Cumhuriyet bir kaledir, taşrada büyüyenler bilir kolunun altında gazeteyi taşımak bile başlı başına bir direniştir. Zaman zaman eleştirsek de farklı muhalif kesimleri buluşturan bir zemindir. İktidar basın özgürlüğüne en büyük darbeyi o kaleye saldırarak vuracağını biliyordu. Bu bir haftalık süreçte Cumhuriyet ve de elimizde kalan bir elin parmaklarını geçmeyecek medya kuruluşu olmazsa nelere maruz kalacağımızı bir kez daha gördük. Medya pazartesi sabahı ilk saatlerde Cumhuriyet gazetesine baskını göremedi. Vakıf yöneticileri, yazarlar, gazeteciler gözaltında neyle suçlandıklarını bilmezken Anadolu Ajansı iddianame gibi bir haber servis etti. Televizyon kanalları hafta boyu basın özgürlüğü karşıtlarını ekranlara çıkartarak saatlerce konuşturdu. Gözaltına alınanların sorgusunda “delil” olarak yazıları gösterilen köşe yazarlarının insan içine nasıl çıkabildiklerini, yazdıklarının meslektaşlarının gözaltına alınması için araç olarak kullanılmalarını nasıl sindirebildiklerini sorgulamayacağım bile. Cuma sabaha karşı kapıları kırılarak gözaltına alınan HDP milletvekillerinin haberini gün boyu “HDP’ye terör operasyonu” alt yazısı/başlığıyla veren Doğan Grubuna yaklaşık altı milyon seçmenin oy verdiği bir partinin haberini yapıyorsunuz dememizin bir faydası var mı? Diyarbakır Bağlar’daki bombalı saldırıyı IŞİD’in üstlendiğini dahi veremeyecek kadar korku içindeler. Onlar haberlerini bizler için değil iktidar için yapıyorlar. O yüzden arada bir gazetecilik yapıp iktidarı kızdırdıklarında özür üzerine özür diliyorlar.
Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet’e destek vermek için gelen Türkiye Gazeteciler Sendikası bina üzerine “Bu işyerinde cesaret var” yazan bir pankart astı. Daha güzel ifade edilemezdi. Hafta boyu gazete yöneticileri, muhabirler sabahın erken saatlerinden gece yarılarına dek gazeteden bir an olsun ayrılmadı. Gazete, desteğe gelen meslektaşlarla, sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle doldu taştı. Evrensel, BirGün gibi gazeteler, dergiler manşetleriyle, kapaklarıyla Cumhuriyet’e destek verdi. Okurları kapısından ayrılmadı, sabaha dek nöbet tuttu, alkışlarla, şarkılarla, sloganlarla çalışanlara moral verdi. Hangi manşeti atacaklarına dahi kendileri karar veremeyenlerin karşısında meslektaş ve okur dayanışmasıyla dimdik duran bir gazete vardı.
Bazen içine düşmekten kurtulamadığımız karamsarlıktan mıdır bilmem TGS’nin pankartı beni ’90’lara götürdü. Manisa’da işkence gören öğrencilerin sesini duyurmak için CHP Milletvekili Sabri Ergül Manisa Emniyet Müdürlüğü kapısına “Bu işyerinde işkence var” yazılı bir döviz asmıştı. Ergül’ün, sivil toplum kuruluşlarının, avukatların çabaları ve bazı gazetelerin ısrarlı takibiyle öğrencilere yapılan işkence kanıtlanmış, işkenceci polislerin yargılanmaları ve ceza almaları sağlanmıştı. ’90’lar küllerinden yeniden ve daha güçlü doğdu. Medyaya yönelik operasyonların, tutuklamaların, kapatmaların, internet kesintilerinin amacının; hak ihlallerinin, işkencenin ya da bizi bekleyen daha kötü olayların duyulmasını önlemek olduğu çok açık.
Sınır kapılarına “Bu ülkede demokrasi, hukuk ve temel haklar yok” yazılı bir pankart asılmış gibi hissediyoruz nicedir, onu acilen “Bu ülkede cesaret var”a çevirmemiz gerekiyor, korku kadar umut da, cesaret de bulaşıcı. Şimdi Cumhuriyet’in önüne gidiyorum, bugünlerde bana tek iyi gelen şey cesaretle yan yana duran insanların olduğunu görmek.
- Türkiye’de gazetecilik kamu yararına risk almaktır 30 Ocak 2025 14:20
- Magazin asla sadece magazin değildir 15 Ocak 2025 05:01
- 2024 biterken… 31 Aralık 2024 06:15
- Erişilebilirlik, eşitlik ve yoksulluk mücadelesi 17 Aralık 2024 06:21
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05