7 Kasım 2016

Mimar olarak etik kavramına bir bakışın özeti

Kimilerine göre “ahlak” ın uluslararası düzeyde anlamı ETİK’ dir.
(İkisi de yabancı sözcük… Bu kavramlara kendi dilimizde bir ad bulamamamız ilginç)
 Öyle ya da değil, elbette ki, yerel ahlak tartışmasından uluslararası ahlak tartışmasına varılabilir. Bu türlü tartışmalara bu yazımda girmek istemiyorum. Ben yereldeki ahlak kavramlarını öncelemek istiyorum.

Yerelimiz, ülkemiz, toplumumuz, konuların uzmanlarına göre,
-    Dış borçlarıyla çıkmazdadır.
-    İnsanlarının yüzde ellisi açlık sınırındadır.
-    Uluslararası anamalcılara bağımlıdır.
-    Büyük çoğunluğu aydınlanmamıştır.
-    Azımsanmayacak bölümü aşiret sistemi içinde yaşamaktadır. Aşiret reislerinden kurtulamamıştır. Kimi yörelerdeki sorunlarımız bu gerçeğe bağlıdır.
-    Temel sorunumuz bana göre gelir dağılımının eşitsizliğidir. Daha yalın değimle açlık-tokluk çelişkisidir.
-    Bütün düzeyleriyle eğitim düzeni, amaçlı olarak bozulmuş, bırakın aydınlanmayı, neredeyse bilgilenme önlenmeğe çalışılmaktadır.
Böyle bir ülkede kişisel ahlak olabildiğine önem kazanmaktadır.

Her ülkede ahlak kavramı, çağımızda ülkelerarası uzaklıkların azalması, iletişimin inanılmaz ölçüdeki hız kazanmasıyla içte kuşaklar arasında olduğunca dışla iç arasında da daha hızla değişmektedir.
Ayrıca eski ve yeni kuşaklar arasındaki teknolojiyi kullanma açısından ayrımlar bu hızı artırmaktadır. Son yüzyılın başından beri büyük savaşlar, bunların neden oldukları göçler de sözkonusu hızı etkilemişlerdir. Uluslararası ahlak farklılıklarını sıralamak gereksiz.
Bunların bize esnek, daha anlayışlı bakış açıları kazandırması doğal sayılsa gerektir.
Ancak, kişisel ahlak, dünkü gibi bugün de, eninde sonunda kendi seçmelerimize bağlıdır. Genelde de bu seçimlerimizin ortak yanları doğrularla-yanlışları belirliyor.
Gene de kişisel ahlakın kendi seçmelerimize bağlı olduğu unutulamaz. Ne denli genelleşirse genelleşsin,  hırsızın hırsızlığını ya da onunla işbirliği içinde olmayı, kendi edimimize neden gösteremeyiz.
Yeni liberalizmin tüm değer ölçülerini paraya odaklandırdığı bir çağda, ortamda, elbette seçmelerimizi doğru yapabilmemiz kolay olmayacaktır. Ancak ne olursa olsun seçmelerimizdeki doğruluk, kişiliğimizi tanılayacak, kimliğimizi belirleyecektir.
Ahlak ölçülerimizi, toplumun ürettiği olanaklardan daha çok pay alanlara, ya da öteki ülkeleri sömürerek varsıllaşmış, varsıllaşmasını sürdüren dış örneklere göre ayarlamamız, kendi toplumumuzla aramızı açacaktır. Bu durum hergün az daha yabancılaşmamıza neden olacaktır.
Böylece kendi toplumumuzu sömürür duruma düşmek elbette bir ahlak sorunudur.
(Sürecek)

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İhyanın aslı

İhyanın aslı

Maraş depremlerinin ardından geçen iki yılda ne yiten on binlerce canın hesabı sorulabildi ne de kalanların bir derdine derman olundu. İki yıl sonra iktidar, ”Asrın İhyası” sloganıyla toplumu aldatmaya çalışıyor. Oysa asıl ihya ihaleler, inşaatlar, rezerv alan ilanları, teşvikler, vergi indirimleriyle, depremi gerekçe eden siyasi baskılarla geldi.

Teslim edilen konut sayısı ihtiyacın 3'te biri.

Deprem bölgesinde 'rezerv alan' kılıfıyla halkın evleri, arsaları gasbedildi.

Deprem işçiye yoksulluk, sermayeye 'fırsat' oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et