08 Kasım 2016 01:00

Yine çocuk aşıları!

Yine çocuk aşıları!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Anayasa Mahkemesinin (AYM) son kararı ile çocuk aşıları yine gündemde. Aşılama, temel sağlık hakkı mı? Kamu sağlığı açısından zorunluluk mu? Yoksa “Kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlali” mi?

AYM, sonuncusuna yani “Kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlali”ne hükmetti. Ülkede insan haklarının ne durumda olduğunu hatırlayınca bu karar insana bir “şaka” gibi geliyor.

Devlet koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında bir takım hizmetler sunar, sunması gerekir. Bunlardan biri de çocukların aşılanmasıdır. Son yıllarda çocuklarının aşılanmasına karşı çıkan aileler, kendilerince ‘çetin’ bir hukuk mücadelesi sürdürüyor. Araştırma nedir, bilimsel bilgi nasıl üretilir, toplum sağlığı adına müdahale edilecekse bu kararlar nasıl alınır gibisinden “çok temel” konuların bilgisine sahip değiller, olmaları da beklenmez, çünkü bunlar birer uzmanlık alanı. Sorun onların bu bilgiye sahip olmadan gazetelere demeçler vermesi, mahkemelerde “etkileyici” savunma yapmaları değil. Bunların, gerek medya gerekse mahkemeler yoluyla, diğer tüm çocukların sağlığını da etkileyecek biçimde etki yapması!

Aşı, toplum sağlığı adına yapılan müdahalelerin başında gelir. Toplum sağlığı müdahaleleri, her bir hastalık için “Ne yapılırsa hastalığın ortaya çıkma sıklığı azaltılabilir?” sorusunun yanıtı ile ortaya çıkar. Önce hastalıkların risk faktörleri saptanır, sonra bu risk faktörünü ortadan kaldırmak için yapılması gerekenler bulunur. Sonra da bu “yapılması gerekenler” yapıldığında hastalık ne kadar azaltılabildi sorusunu yanıtlamak için araştırmalar yapılır.

Böyle bir paragrafta özetlediğim bu süreç, bazen bir bilim insanının ömrünü alır. Örneğin kalp hastalıklarının risk faktörlerini ve bunlara karşı müdahaleler konusunda yapılan çalışma 1948 yılında başlamış ve kaç nesil araştırmacıyı emekli etmiştir.

Aşıların, koruyuculuk düzeyleri çok yüksek olduğu için müthiş bir toplum sağlığı müdahalesidir. Örneğin erkeklerde ölümlerin yüzde 25’inin sigaraya bağlı olduğu saptanmış, bu durumda sigaranın azaltılmasına dönük iyi bir programın etkisi, bu yüzde 25 ölümün önlenmesi ile sonuçlanabilir. Oysa aşılamada bu önlenebilirlik oranı en az yüzde 80’dir.

Konunun diğer bir yönü aşı olmamış çocukların gelecekleridir. Ailelerin, el bebek gül bebek büyüttükleri çocuklarının aşı olmamasının sonuçları hakkında bilgi sahibi olmaları onlardan beklenmez elbette. Çocukluk döneminde aşı olmamış bir erişkinin kızamık ya da hepatit hastalığına yakalanması ölümcül olabilir.

Türkiye’de durum şu: Sağlık Bakanlığının belirlediği aşı programını, aile sağlığı merkezleri yürütüyor. Aile aşıyı reddettiğinde bir tutanak tutuluyor, durum Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğüne bildiriliyor. Neden? Çünkü konu sadece “çocuk istismarı” olarak ele alınıyor. Yani aile çocuğuna aşı yaptırmayarak ona kötülük mü yapıyor tartışması üzerinden gidiyor. Bir çocuğa aşı yapılmaması toplum sağlığını tehdit eden bir durum olarak değerlendirilmiyor. Aslında Sağlık Bakanlığı, konuya sahip çıkmayarak topu taca atıyor.

Sonra mahkemeler başlıyor, aile çocuğun kötülüğünü ister mi falan üzerinden giden bir süreç. Elbette kim ister çocuğunun kötülüğünü!

En son AYM kararını mevzuatta aşıyla ilgili bir yaptırım olmadığını “Genel ve zorunlu aşı uygulamasına dayanak oluşturacak bir kanun hükmünün mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.” ifadeleri ile karara bağladı. Yani mevzuat oluşturun diyor. Ayrıca “Zorunlu aşı uygulaması bağlamında başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği bildirildi”. Yani çocuğa zorunlu aşı uygulanması onun hakkının ihlali oluyor.

Burada kesin ve net tavır alması gereken Sağlık Bakanlığı, topu taca atmasından da anlaşıldığı gibi konuya müdahil olmak istemiyor. Obezitenin önlenmesi için “her gün on bin adım” kampanyası yapan Bakanlık, aşılar konusunda net tavır almıyor ya da alamıyor.

Hiç kimsenin, toplumda bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden olacak bir eylem ile ilgili hakkı olmadığı konusunda TCK’de hüküm var. Ben çöplerimi belediyeye vermek istemiyorum, evimin önünde durmasını istiyorum deme hakkımız var mı?

Ya da, sigara içmek akciğer kanseri ve pek çok hastalığın risk faktörü iken, bir ailenin çocuğun yanında sigara içmeleri konusunda AYM ne der acaba? Sigara içmek kişinin hak ve özgürlüğü müdür? ‘Her aile doğal olarak çocuğunun iyiliğini ister’ mi der? Yoksa ‘Bu konuda mevzuatta bir hüküm yok’ mu der?

Türkiye’de bebek ölümleri azaltıldıysa bunda başta aşılama hizmetleri olmak üzere koruyucu sağlık hizmetlerinin rolü büyüktür. Ama biz zaten beş çocuk yapacağız biri de aşıyla önlenebilir hastalıklardan ölsün, kalan sağlar bizimdir diyorsak o zaman başka. O zaman başka bir düzlemdeyiz demektir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa