10 Kasım 2016 00:33

Dünya artık daha güvensiz bir gezegen

Dünya artık daha güvensiz bir gezegen

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ABD’de dün yapılan seçimle Cumhuriyetçi Partinin Adayı Donald John Trump, Birleşik Devletlerin 45. başkanı seçildi.
Trump’ın Cumhuriyetçi Partinin adayı olmasından itibaren, Cumhuriyetçi Partinin kimi ağır toplarınca (Eski Başkan Baba Bush gibi) eleştirilen, hatta adaylıktan istifa etmesi için baskı yapılan, kazanmasına şans tanınmayan ve son birkaç güne kadar, Hilary Clinton’ın büyük farkla kazanacağı varsayılan başkanlık seçimini Trump’ın kazanması dünyada sürpriz olmaktan da öte hayretle ve endişeyle karşılandı.
Seçim sonucunun belli olmasından sonra, yaptığı konuşmada Trump, seçilseydi Clinton’ın yapacağı konuşmanın aynısını yaptı. “Bütün Amerikalıların başkanı” olacağını ve “Diğer uluslarla çatışma değil uzlaşma” arayacağını söyledi. Başka da bir şey söylemedi. Dolayısıyla bu konuşmayı Trump’ın seçim kampanyası boyunca savunduğu ırkçı, İslam düşmanı, kadınları aşağılayan, göçmenlere karşı düşmanca tutumundan vazgeçtiğine dair çıkarsamalar yapmak doğru olmaz.
Bu seçimle sadece Trump başkan olmadı, aynı zamanda Cumhuriyetçiler, hem Temsilciler Meclisinde hem de Senatoda çoğunluğu ele geçirdi.

SEÇİMİN HARİTASI

Seçimin haritası; kıyı eyaletlerinde (kumsallarda!) demokratlar kazandı. Ama “tutucu Amerika” olarak da bilinen orta eyaletlerde ise Cumhuriyetçilerin seçimleri kazandığını gösteriyor. Bu haritanın sosyal tabakalara yansıyan karşılığı ise siyahları, Latin kökenlilerin ve üniversite eğitimi almış Amerikalıların demokratlara ve Clinton’a destek verirken, orta alt sınıfların, işsizlik ve düşük ücret güvencesiz çalışma, alt sınıflar için ulaşılmaz hale gelen kaliteli eğitim ve sağlık alamama, özellikle de giderek büyüyen gelecek güvensizliğinin nedeni olarak göçmenleri görenlerin Cumhuriyetçilere, dolayısıyla Trump’a destek verdiği anlaşılıyor.
Tıpkı, İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla sonuçlanan Brexit’i İngiliz alt sınıflarının, işsizlik ve düşük ücret, gelecek güvensizliğinin nedeni olarak göçmenlerin ülkeye girmesi ve AB ülkeleriyle olan iş gücü dolaşımında görmeleri gibi.
Trump’ın ABD’ye başkan seçilmiş olmasıyla, sadece ağzından çıkanı kulağı duymayan, bir takım çılgınca sözlerle popülizm yapan bir zatın ABD başkanı olmasıyla karşı karşıya değiliz. Bunlar var ama fazlası da var! Çünkü Trump; ırkçılığı, İslamofobiyi, Amerikanın üstünlüğünü açıkça savunan, göçmen düşmanı, zenginlerin temsilcisi, kadınları aşağılayan, insan haklarını, emekçilerin kazanımlarını...umursamayan, Batı uygarlığının az çok olumlu  değerleri adına ne varsa onlara karşı olduğunu ilan etmiş bir kişinin ABD’nin Başkanı olması vakasıyla karşı karşıyayız.

IRKÇILIK, İSLAMOFOBİ, FAŞİZM DAHA DA YÜKSELİYOR

Gerek Trumpçılar gerekse Amerika’daki her gelişmede keramet keşfetmeye hazır takımı, Trump ile ABD politikalarının birleşmesinden endişe edenleri yatıştırmak için, “Taç giyen baş uslanır”, “Amerikan sisteminin denetleme mekanizmaları Trump bir çılgın olsa bile onu normale çeker” gibi değerlendirmeler yapıyorlar. 
Elbette bu değerlendirmeler tümüyle boşuna değildir. Ancak burada Trump’ın başkan seçilmesinden daha önemlisi;
-    Amerikalı seçmenlerin, Trump’ın bile hayal etmediği ölçüde  ırkçılığa, İslamofobiye, ayırımcılığa, yabancı düşmanlığına, kadın düşmanlığına, insan haklarının reddedilmesine destek vermesi,
-    Trump’ın ABD başkanı olmasının, İngiltere’de Brexit’le AB’den çıkmaya varan yabancı ve göçmen düşmanlığı, “İngiliz emperyalizmine dönüş” propagandası, gibi Trump vaatleriyle örtüşen, kıta Avrupa’sında ırkçılığın, yabancı düşmanlığının, İslamofobinin yükselişinin üstüne gelmiş olmasıdır.
Ki, bu gelişmeler, Avrupa ve ABD’de Batı uygarlığının olumlu değerlerinin Batılı ülkelerin halkları nezdinde itibar yitimine uğramada yeni bir aşamaya gelindiğini ve bu tutumun İngiltere’den sonra ABD’de de iktidara gelmiş olmasıdır. Bu da gerek dünyada gerekse Batı ülkelerinde ırkçılığın, ayırımcılık politikalarının, insan hakları umursamazlığının daha da güç kazanacağının, hatta sıçrama yapacağının işaretidir.   

ABD İLE RUSYA YAKINLAŞIR MI? 

Trump seçim kampanyası sırasında Obama ve Demokratların politikalarını eleştirirken, Putin’i örnek gösterdi, eleştirilerini, “Putin hepinizden akıllı” demeye kadar götürdü. Trumpçılar bundan dünyanın sorunlu bölgelerinde Trump’ın Putin’le yakınlık içinde sorunları çözeceğini, dünyanın çatışmalı bölgelerinde çatışmaların yerini barış ve uzlaşmaların alacağına kadar götürüyorlar. Ama bu tamamen spekülasyondur. Tersine tarih bize, dünyadaki çatışmaların, savaşların çoğunun birbirine yakın “karakterli” liderlerin işbaşına geldiği dönemlerde  çıktığını göstermiştir. Bu yüzden Trump bir “Putin hayranı” olsa bile, bu onların çatışmayacağı değil, tersine daha kolay çatışacakları anlamına gelir. Bunun da ötesinde, ülkelerde kişilerin rolü ikincildir ve asıl olan sistemin ihtiyaçlarıdır. Dahası sistem, böylesi kişileri lider yapar ve onlardan yapacakları işleri gönüllerine bırakmaz.
Bu yüzden de dünyanın kanayan bölgesi olan Ortadoğu’da, Putin ve Trump’ın bir araya gelerek sorunu barış içinde çözmesini beklemek sadece hayaldir; belki de sadece dilek!
Geçmişte, Obama başkan olduğunda kimi çevreler Ortadoğu’daki ABD politikasının değişeceğini, Obama’nın “gizli Müslüman” olduğunu propaganda etmişlerdi.
Bugün de o hayallerin yeni versiyonları sergilenmektedir. 

TRUMP TÜRK DOSTU MU?

Yerli Trumpçılar ise, Trump’ın seçilmesini açık ya da örtülü bir sevinçle karşıladı. Sevinçlerinin gerekçelerini de ABD-Türkiye ilişkilerinin düzeleceğine bağlıyorlar. 
1- Obama yönetiminin Türkiye ile demokrasi, basın özgürlüğü ve insan hakları gibi konularda Türkiye’ye yönelik eleştirilerini Trump’ın sürdürmeyeceğini,
2- Trump’ın bir kapitalist olarak PYD-YPG’ye destek vermenin ABD için kârlı olmayacağını tersine burada Türkiye ile iyi ilişkileri  daha kârlı göreceğini,
3- Gülen’in iadesi konusunda siyasi bir tavır alarak, iadeyi sağlayabileceğini iddia ediyorlar.
Ne var ki, Trump’ın Clinton ya da Obama’dan daha çok Türk dostu olduğunu gösteren hiç bir gerçek belirti yoktur. Ve bunu da çok geçmeden göreceğiz. 

BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ VE EZİLEN HALKLARI BİRLEŞİN VE KAZANIN! 

Kapitalist emperyalist dünya işçi sınıfı için, halklar için hiçbir zaman güvenli bir gelecek sunmadığı gibi barış içinde bir dünya için de hiçbir umut vadetmez. Yani emperyalistlerin hükmettiği kapitalist dünya oldum olası işçiler, emekçiler, halklar için bugün için huzur, refah ve mutluluk vadetmediği güvenli bir gelecek umudu da vermez. 
ABD seçiminin arkasından yapılan tartışmalar, Trump’ın nasıl bir başkan olup olmayacağı tartışılabilir. Ama Avrupa’da ırkçılık, İslamofobi, göçmen korkusu, yabancı düşmanlığı ve faşizmin yükselmesi ve İngiltere’de Brexit’ten sonra ABD’de Trump’ın başkan olması artık dünyayı düne göre daha güvensiz hale getirmiştir.
Ve bu ırkçılık, faşizm, ayırımcılık... gelecek güvensizliğinden  insanlığı kurtaracak olan da geçen yüzyılda oluğu gibi, işçi sınıfı ve halkların kendi geleceklerine sahip çıkması, özgürlük isteyen barış isteyen halkların, 100. yılına sadece bir yıl kalan Ekim Devrimi’nin değerleri etrafında birleşen işçi sınıfının ve dünyanın ezilen halklarının, tüm ileri güçlerinin birleşmesiyle mümkündür.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa