‘Anayasa-babayasa' meselesi (4)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
Ülke sathındaki irili ufaklı kimi meselelerimizin yanı sıra, ayrıca şu günlerde giderek gündemin ön sıralarında yerini alan “anayasa değişikliği” ve onun sanki mütemmim cüzü, yani bir nevi tamamlayıcısı, ayrılmaz parçası niteliğindeki “başkanlık” sorunuyla yatıp kalkmaya başladık...
Yıllar yılı üstümüze başımıza bir türlü uyduramadığımız için zaman zaman türlü yamalarla donatmamıza rağmen yine de kimilerimizin endamına, boyuna posuna göre “dar” veya kimilerimize göre de “bol” gelen anayasalarımızla milletçe başımız pek hoş değilken, şimdilerde de sil baştan “yeni” bir anayasayı “görücü”ye çıkarmanın heyecanını yaşıyoruz!
Yakında, bittabii ki önce Allah’ın izniyle, sonrasında da en azından “üç çocuk”lu mutlu aile planmasıyla nüfusu seksen milyonu sollamaya namzet bir ülkenin idaresini, nizam ve intizamını zapturapt almaya yönelik “dört dörtlük” bir anayasaya doğru yelken açtığımıza bakılırsa; anlaşılan o ki, “eski”sini dehleyip bunun yerine “yeni” bir anayasayı devreye sokmak için amiyane deyimiyle yine yumurta gelip kapımıza dayanmış!
Nitekim hangi tarihli hangi anayasamızın ömrünün ne zaman ve hangi koşullar altında sona ereceğini, miadının ne vakit dolacağını oldum olası bilmeyen, bilemeyen yüce milletimizin önüne her defasında “apolet” zoruyla, bazen keyfe keder sudan bahanelerle getirilen bu anayasaların akabinde tam da şu sıralar yine “ah anayasa, vah anayasa” türküsünü çığırıp çalmaya başladık...
Daha düne kadar sayıları bir elin parmaklarını aşmayan üniversitelerimizin ardından kısa zaman içinde “yurdumuzun afakını” pıtrak gibi saran, hani deyim yerindeyse elini sallasan anında ellisini sollayacak kadar bol, bereketli “hukuk fakülteleri”mizden mezun olan bilumum hukukçularımızın bir araya gelip, aynı zamanda da zaten düğmeleri olmayan cübbelerini ilikleme telaşına kapılmadan, “otorite” karşısında “yağdanlığa” dönüşmeden, doğru dürüst daha da doğrusu “fıtrat”ımıza uygun bir anayasa hazırlamakta yaya kaldıkları için mi, bunu, bu anayasa meselesini hukukçulardan ziyade sanki “biçki dikiş” kursiyerlerinin makaslarına terk edip, böylece acemice biçip, sağını solunu teğelleyip durdukları bu anayasaların gölgesinde yaşamaya mahkum edildik?
Memleketimizde şu ya da bu nedenlerle işlerimiz terso gittiğinde, öncelikle “vur abalıya” misali ilk tekmeyi anayasalarımıza indirip, dolayısıyla bilmem kaç kez orasını burasını değiştirip, budayıp, törpüleyip durduğumuz halde, yine de irili ufaklı sorunlarımızın aynı çıkmaz sokaklarda süründüğünü gördükçe, her defasında aynı inatla anayasa değişikliklerinden medet umuyoruz ama bunun yerine evvelemirde zihnimizde yuva kurup bir bakıma “örümcek ağı”na dönüşen “çağ dışı” düşüncelerimizi bir an önce sorgulayıp bunlardan kurtulmak nedense aklımıza bir türlü gelmiyor!
Gelmiyor; çünkü aynaya bakıp kendimizle yüzleşmektense, tam aksine aynalara sırtımızı dönüp, hatta bir gıdım daha da ileri gidip söylemek gerekirse, her biri başlı başına birer “akıl küpü” olan kafalarımızı “deve kuşu” gibi kuma gömüp gerçekleri görmezlikten gelmek nedense işimize daha çok geliyor...
İşte yine mal meydanda, aynı zihniyet yine memleket sathında aynı minvalde tezgah açmış durumda!
Yani?
Yani yıllardan beri “muasır medeniyet” yolunda tökezleyip dururken, öte yandan içimizdeki bilmem hangi hainlerin başımıza musallat ettiği bir beladan kıl payı kurtulduğu şu günlerde sanki bütün bunların başlıca sorumlusu anayasamızmış gibi, illa da anayasamızı değiştirip, “başkanlık” sisteminin hesapları kapalı kapılar ardında “usta”ca yapılıp oya gibi işleniyor nitekim!
Demokrasi kulvarında yollarına “parlamenter sistem”le devam ederken aynı zamanda da işleri, ekonomileri tıkırında giden bunca millet varken, buna rağmen illa da “başkanlık”tan yana her Allah’ın günü demli çay demleyip, dolayısıyla ülkenin sorunlarını, senelerden beri giderek arapsaçına dönüşen meselelerini tek kalemde yerle yeksan etmenin sanki sadece başkanlık yoluyla mümkün olabileceğini dillendiririp, bunu da, milletin burnuna “hayırlara vesile” tahtında üfleyip duran bu “pederşahi zihniyet”lerin gölgesindeki “babayasa”lardan yüce Rabb’imiz bizleri korusun Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30