21 Kasım 2016

Şirvan, Kürt işçisine vadedilen ‘Çin’leşmedir!

Türkiye’deki vahşi kapitalizm, canavar yüzünü bu kez Siirt’in Şirvan ilçesinde gösterdi. İşçinin kanı-canı pahasına kârına kâr katan ve daha önce de Elbistan’daki iş cinayeti ve Silopi’deki doğa katliamı ile gündeme gelen Ciner’lerin Park Elektrik şirketine ait işletmede meydana gelen toprak kayması sonucu 16 işçi yaşamını yitirdi. İşletmenin sahibi insan (Ciner), işletmede kuralsız-güvencesiz bir şekilde çalıştırılan insan (işçiler) ama toprak kayması, “Allah’ın takdiri” diyor şirketin sahipleri. Aslında doğru söylüyorlar, çünkü “ekonomik büyüme” adı altında iktidardan her türlü desteği alan vahşi kapitalistler için işçinin can güvenliği için alınacak her tedbir gereksiz bir ekonomik külfet olarak görüldüğü için işçinin çalışma yaşamı Allaha emanet! 

Şimdi işletmenin birkaç sorumlusu tutuklanacak, yıllarca sürecek yargılama ile bu cinayet unutturulacak ve vahşi kapitalist düzen işlemeye devam edecek. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre AKP iktidarı döneminde iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin sayısının 17 bini aşması, aslında durumu yeterince açıklıyor. İktidarın her fırsatta övündüğü o ‘ekonomik büyüme’ işçinin kanı-canıyla sağlanıyor. Ama övünmesi nedense iktidar ve patronlara kalıyor!

Belirttiğimiz gibi kuralsız-güvencesiz çalıştırma, ülkenin genelinde yaygınlaştırılıyor. Ancak Siirt Şirvan’daki iş cinayeti, iktidar ve sermayenin Bölge’ye yönelik politikalarının görülmesi bakımından özel bir anlam da taşıyor. Çünkü bu cinayet, AKP-Erdoğan iktidarının uzunca bir süredir dillendirdiği “Bölge’nin Türkiye’nin Çin’i yapılması” politikasının sonucu olmakla kalmıyor, ayrıca bu politikanın dayanaklarını da gözler önüne seriyor.

“Bölge’nin Çin’leştirilmesi” söylemi, öncelikle Kürt coğrafyasının yer altı ve yer üstü kaynaklarının sermayenin yağmasına açılmasını amaçlıyordu. Ki, bu politika bugün Ciner’lerin Cudi’nin eteklerinde ne aradığı sorusunun cevabını veriyor. 

İkincisi, “Çin’leştirme” politikası,  Kürt kentlerinde 30 yıllık savaş ve zorunlu göçün de bir sonucu olan yoğun işsizliği ucuz, güvencesiz iş gücü olarak kullanmayı amaçlıyordu. Şirvan’daki işletmede bunun için işçilere ölümüne çalışmayı dayatan taşeron kullanılıyordu. 

Bilindiği gibi iktidar emek yoğun sektörlerin Bölge kentlerine taşınması ve burada kölece çalışma koşullarının yasal dayanaklarının oluşturulması için uzunca bir dönem ‘bölgesel asgari ücret’ uygulamasını gündemde tutmuştu. Bugünkü çatışma ve şiddet ortamında bu tartışma durmuş/durdurulmuş olsa da iktidar ve sermayenin bu konudaki hedefi değişmiş değil: Bölgesel asgari ücret ile kuralsız, güvencesiz, kölece çalışma koşullarını bir adım öteye taşımak! Üstelik bu politika sadece Bölge’ye, Kürt işçilere yönelik bir politika da değil. Çünkü sınıfın birliğinin parçalanması anlamına gelecek bu politikanın uygulanması, sermayenin ülke genelinde bütün işçi sınıfının çalışma koşullarını ve ücretlerini baskılamasının önünü açacak. 

Tabi kaynakların yağmalanması ve kölece çalışma koşulları, Kürt işsiz-yoksullarına onlara istihdam yaratmak için yapılan yatırımlar olarak sunuluyor. Hatta iktidar bu politikayı bir adım öteye götürüyor. Kürt sorununu da bu ekonomik politikaya bağlıyor; istihdam yaratarak Kürt sorununda inisiyatifi ele alabileceğini düşünüyor.  Daha önce Erdoğan da Ciner’ler gibi sermaye gruplarının Bölge’deki işletmelerinin açılışında bu yönlü mesajlar vermişti. Bu başka bir tartışanın konusu olmakla birlikte, bir parantez açmadan geçmeyelim: Elbette Kürt sorunu bir açlık-tokluk sorunu değil. Aksine Kürt müteahhit ile tek göz evinde 7 nüfus yaşayan Kürt inşaat işçisini aynı dil, kültür ve ulusal hak-talepler etrafında birleştiren bir sorundur.

Sonuç olarak; “Çin’leştirme”, Kürt coğrafyasının kaynaklarının yağması ve Kürt işçilerin kuralsız, güvencesiz, ölümüne çalıştırılması politikasıdır-ki Şirvan’daki iş cinayeti bu politikanın bir sonucudur. 16 ocağa ateş düşüren bu cinayet, bu politikanın önüne geçilemezse gelecekte neler olabileceği konusunda bizi uyarmaktadır.  Üstelik bu politikaya bağlı olarak gündemleştirilen ‘bölgesel asgari ücret’ gibi uygulamalarla sadece Kürt işçisi değil, her milliyetten Türkiye işçi sınıfı daha kötü/ağır çalışma ve yaşam koşullarıyla tehdit edilmektedir. Ve yine bu politikaya bağlı olarak Kürt sorununun kendisi dışındaki nedenlerle açıklanması çözümsüzlüğü de derinleştirmektedir.

Siirt’ özel uçağı ve yüzlerce korumasıyla gelen Enerji Bakanı Albayrak, cenazeleri bile toprak altından alınamayan işçilerin ailelerine “müsterih olun” diyor. Sonra tepki gösteren işçi yakınları gözaltına alınıyor. Oysa bu sermaye düzeni sürdükçe işçi sınıfının müsterih olma şansı yok. Çünkü Türk-Kürt her milliyetten işçi sınıfının müsterih olabileceği günlere ancak bu sermaye iktidarının ayrıştırıcı politikalarına ve vahşi kapitalizme karşı birlik ve mücadele ile varılacaktır.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat

Metal tokat

Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
12 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et