22 Kasım 2016

‘Çatışma, kriz ve medyanın rolü’

Türkiye’de yeniden çatışmalı döneme girilmesi çatışma çözümleri konusunda uzman olan veya profesyonel çalışan kurumların hareketlenmesini de beraberinde getirdi. Bu konuda etkin çalışmalar yürüten, çalışmaları nedeniyle sık sık Ulusalcısından Cemaatçisine farklı çevrelerin ok menziline de giren Londra merkezli Democratic Progress  Institute (DPI), geçtiğimiz hafta sonu İsviçre’nin Cenevre kentinde Türkiye’den gazeteciler ile birçok çatışmada devreye girmiş, konusunda uzman  resmi arabulucu ve sözcüler ile çatışmalı bölgelerde çalışmış tanınmış gazetecilerin katılımıyla bir yuvarlak masa toplantısı düzenledi. “Çatışma, Kriz ve Medyanın Rolü” başlığıyla düzenlenen yuvarlak masa toplantısında ağırlıkla benzer süreçleri yaşayan Kolombiya, İrlanda, Srilanka ve İspanya deneyimleri paylaşılırken, Türkiye’deki çözüm süreci ve sonrasında yaşanan çatışmalı süreç ile medyanın durumu da karşılaştırmalı olarak masaya gelen konular arasındaydı.

Toplantı, Chatham House kuralı çerçevesinde, yani konuşmacıların ya da herhangi bir katılımcının kimliği ya da mensubiyeti hakkında bilgi paylaşılmasının etik görülmediği kurallar dikkate alınarak yapıldığı için katılımcıların kimliğini değil ancak görüşlerini başlıklar halinde paylaşabilmek mümkün.

Ağırlıkla medyanın rolü tartışılsa da toplantıda esasen çatışmaların bitirilmesine dönük girişimlerin tarafları da ‘ikna’ edecek biçimde yeniden nasıl başlayabileceğine dönük deneyim paylaşımları ve öneriler konuşuldu.

Muhataplık konusu bugünlerde Türkiye’de yeniden ısıtılıp gündeme getirildiği için masada neredeyse herkesin üzerinde mutabık olduğu bu konuya ilişkin temel yaklaşımı belirtmekte yarar var. Her biri farklı düşüncelere sahip de olsalar, kimse sorunların yapay muhataplarla çözülebileceğine dönük bir görüşü benimsemiyordu. Deneyimlerin paylaşıldığı ülkelerdeki çatışmalı süreçlerin iktidar erkleri de ‘terörist’ olarak tanımladıkları asıl muhataplar yerine kamuoyu algısını yönetebilecekleri yapay muhatap oluşturma eğilimini sürekli denemişler. Ancak bu yapay muhatap oluşturma eğilimi neredeyse tek bir süreçte bile işe yaramamış. Aksine bazı süreçlerde çatışmaların artmasına, hatta çözümün en önemli engelleri olarak değerlendirilen devlet içi veya devlet dışı paramiliter güçlerin oluşumuna bile neden olmuş.

Toplantıdaki bir diğer ortak eğilim de basına dönük baskıların hükümetlerin/iktidarların işine yaramadığı, konusuydu. Gazeteciler de dahil deneyimli arabulucular, süreçleri en çok zorlayan noktaların basının tek seslileştirilmesi olduğu yönündeki görüşlerini neredeyse toplantının her oturumunda dile getirdiler.

Basına yönelik baskılar çatışma çözümlerini zorlarken, çatışma çözümlerini kolaylaştıran önemli etkenlere de dikkat çekildi toplantıda. Bunlardan biri silahlı güce yakın yaklaşımlara sahip legal kurumların, özellikle de siyasal partilerin varlığıydı. Toplantıdaki uzman arabulucular, deneyimli gazeteciler bu kurumların silahlı hareket ile senkronizasyonu yakalamaları ve etkin bir sivil siyasal liderliklerinin olması, hatta bu siyasal hareketlerin kadrolarının silahlı hareket ile organik bağlarının bulunması durumunu, çözüm isteyen tarafların işini kolaylaştıran ve çözümü hızlandıran önemli bir etken olarak gördüklerini aktardılar.

Çatışma çözümlerinde karşılıklı güvenin sağlanmaması durumunda iniş çıkışların -Türkiye’de olduğu gibi- çokça yaşandığı da dile getirilen olgular arasındaydı. Tabii karşılıklı güvenin taraflardan çok çözüm yanlısı medya ile arabulucular ve açık alandaki ‘kadrolar’ arasında yaşanan iletişimler sonucu yakalandığını da unutmamak gerektiği belirtiliyordu.

Türkiye’yi değerlendirip tersinden bakanların bazıları çözüm karşıtı olarak gördükleri Gülen Cemaatinin tasfiye edilmesini, ilerde çözüm arayışlarının başlaması durumunda bir avantaj olarak görüyorlardı. Ancak hatırlatmak gerekir ki bunlar Türkiye’deki iktidar erkinin Kürt hareketine ve diğer muhalif kesimlere dönük baskılarını açıklamakta zorlanıyorlardı.

Tüm bu notlardan Türkiye’de hemen bir çözüm sürecinin başlayacağı anlamı çıkarılmasın elbet. Aksine Erdoğan ile AKP’nin tutumunu, medyaya, gazetecilere, yazarlara, sivil topluma, siyasetçilere yönelik baskıları karşılaştırmalı olarak değerlendirenler, bu tutumların şiddetin büyümesi ve acıların artmasından öte işe yaramadığının ve çözümü zorlaştırdığının altını özellikle çiziyorlardı. Tüm bunlara rağmen çatışma çözümleri konusundaki ilk adımların da yine iktidar erki ile silahlı hareket tarafından atıldığını, bunun da temel bir olgu olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmiyorlardı.

Evrensel'i Takip Et