Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam!
Fotoğraf: Envato
Başta cins eşitliği mücadelesi veren kadın örgütleri ve çevreleri ile tüm ilerici demokrat çevrelerde infial uyandıran, "tacizciye, tecavüzcüye de af" mahiyetinde görülen tasarı, "yeniden görüşülmek" ve "Daha geniş bir mutabakat sağlanma için" komisyona geri çekildi.
Aslında tasarının komisyona çekilebileceği bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Cinsel İstismar Tasarısı"yla ilgili "Hem toplumda hem de Mecliste geniş mutabakat sağlanması"nı isteyen mesajı ile AKP'nin böyle bir manevra yapacağı belli olmuştu.
Ama Hükümet ve AKP'li vekiller, hangi manevrayı yaparsa yapsınlar, şu açıkça görülmüştür ki; eğer toplumun az çok geniş kesimleri bir yasal düzenlemeye karşı tepki göstererek ya da bir talebini elde etmek için birleşebiliyor, bir ortak tutum ortaya koyabiliyorsa, Hükümete, Meclise ve öteki düzen güçlerine geri adım attırabilirler.
TASARININ ARKASINDAKİ GÜÇLER PÜSKÜRTÜLDÜ AMA!
Nitekim, "Cinsel İstismar Tasarısı"na karşı çıkan kadın örgütleri, yasa tasarısına karşı anında ve ülkenin her yanında alanlara çakarak, polisin gaz, cop, panzerli müdahaleleri karşısında geri adım atamayarak bu cinsiyetçi, gerici, kadınların kazanılmış haklarını geri götüren tasarıyı "şimdilik de olsa" geri püskürtmüşlerdir.
Burada tasarının geri çekilmesinin "şimdilik" olduğu, asla gözden kaçırılmamalıdır.
Çünkü bu tasarının arkasındaki Cumhurbaşkanı, AKP Hükümeti ve AKP'li vekiller, geri çekilen tasarı için, "Yanlış bir düzenleme olduğunu gördük, onun için geri çektik" demiyorlar. Tersine onlar "Tasarı doğrudur, gereklidir ama yeterince anlaşılmadığı için kafa karışıklığı doğduğu için geri çektik. Mecliste ve toplumda mutabakatı genişleterek tasarıyı yasalaştıracağız" diyorlar. Bunun için de ellerindeki devasa propaganda aygıtlarını, yerine göre de polisi, jandarmayı, Meclis çoğunluğunu kullanarak AKP ve Hükümeti;
- Mecliste artık MHP-AKP örtülü koalisyonunun küçük ortağı MHP'nin gönlünü alacak bir "düzeltme" yaparak,
- Kamuoyunda siyasi bakımdan kendisine yakın kadın çevrelerinin tepkilerini absorbe edecek girişimler yapıp kadın tepkisini bölerek düzenlemeyi, en azından "Küçük yaşta evlendirilenlere af getirecek bir düzenleme" olarak Meclisten geçirmek isteyeceklerdir.
'MAĞDUR AİLE' TABLOSU GERÇEKLERİ ÇARPITAN TABLODUR
Bu yüzden de tasarıya karşı mücadele henüz kazanılmamış ama daha da "inceltilmiş" bir saldırıya karşı mücadele safhasına geçmiştir. Bu yüzden de gerek kadınların eşitlik mücadelesi içindeki örgütlerinin gerekse ilerici demokrat kamuoyunun daha uyanık, gerçekleri göstermede araçlarını daha etkin kullanması gereken bir mücadele önem kazanmıştır. Özellikle de AKP propagandasının çizdiği; "Koca hapiste, kadın üç çocuğu ile dışarıda ve perişan, çocuklar baba sevgisi olmadan büyüyor" biçimindeki "mağdur aile" tablosunun gerici, kadınların eşit hak mücadelesinin karşısındaki en önemli engel olduğunu göstermek önem kazanmıştır. Çünkü, "mağdur aile tablosu" olarak sunulan bu dramatik tablo, gelenek görenekle, dinle, olduğu kadar ekonomik ve ideolojik ciddi köklere de sahip bir tablodur. Ve kadınların eşit hak mücadelesinin tam karşısında duran başlıca "toplumsal engeller"den birisidir. Dahası bu tabloda şekillenen "mağdur aile", öyle üç-beş bin kişiyi mağdur eden bir aile tablosu değil geleneksel ataerkil ailenin de başlıca dayanağı olan bütün gerekçeleri üreten, dolayısıyla da asıl gerçeği çarpıtan bir tablodur.
Bu yüzden de bu düzenlemeyle, "Bilmeden suç işlemiş ve mağdur olmuş" kişilerin affedilmesi değil, gelenek görenek, din-inanç, ekonomik çıkarların oluşturduğu "aile yapısına" yasallık ve toplumsal meşruiyet kazandırılmak amaçlanıyor ve bunun da gösterilmesi önem kazanmış bulunuyor.
Bu, "Cinsel İstismar Tasarısı"yla gündeme gelen sorununun yasal düzenlemeler ötesindeki boyutuyla tartışılmasını gündeme getirmektir. Ki bu elbette ki bir yandan kadın örgütlerinin (çevrelerinin) öte yanıyla da ilerici demokrat odakların, bilim ve hukuk çevrelerinin de katılacağı bir aydınlatma faaliyetiyle birleştiği ölçüde geleceğe de taşınacak bir mücadele olabilecektir.
OH NE ALA, YAZ BİR KHK DÜNYA İSTEDİĞİN GİBİ DÖNSÜN!
Hükümet, dün iki KHK daha yayımladı.
678 sayılı KHK ile 7 gazete, 1 dergi bir radyo 375 derneği daha kapatırken, 677 sayılı KHK ile de 7 bin 586'sı emniyetten, 1988'i TSK'den, 5 bin kadarı diğer kamu kuruluşlarında çalışan 15 bin dolayında kamu çalışanını kamudan ihraç etti. Bu kararname ile Hükümet, daha önce ihraç edilmiş 155 kamu çalışanının ise görevlerine iade edildiğini açıkladı!
Sadece bu kadar da değil Hükümet KHK ile grev hakkının sınırını da daralttı. Yayımlanan yeni KHK'ye göre, şehirlerdeki toplu taşıma hizmetleri, bankacılık hizmetleri, ekonomik ve finansal istikrarı bozucu nitelikteki grevlerin de bakanlar kurulu tarafından iki ay süreyle ertelenebileceği hükme bağlandı.
Son KHK ile ihraç edilen "kamu personeli"nin daha önce açığa alınan kişiler olduğu anlaşılmaktadır. Ki, bu da Hükümetin binlerce kamu çalışanını bir kararnameyle sorgusuz sualsiz biçimde açığa alırken bir kaç hafta ya da ay sonra bir kararnameyle de kamudan ihraç ettiği anlaşılmaktadır.
Böyle rahat bir devlet yönetimi, böyle bir keyfi yönetim, bu kadar sorgusuz sualsiz binlerce, on binlerce kişinin hayatını altüst etme sıkıyönetim dönemlerinde bile görülmemiştir.
Bir yandan emekçilerin hak mücadelesi ve özgürlük talepleri için verdikleri mücadelenin karşısına polis, jandarma ve savcıların çıkarılmasının giderek ülke sathına yayılması, kayyım yönetimlerinin seçilmiş yerel yöneticilerin yerine geçirilmesi, öte yandan KHK'lerle yasaklar, gazete, TV, dergi vb. kapatmalarıyla OHAL ülkenin üstüne bir kabus gibi çökmüştür. Hükümetin her yeni kararı, her KHK ülkeyi aydınlatan spotlardan birkaçını daha kapatmakta, Türkiye her gün daha koyu bir karanlığa gömülmektedir.
Ama bu Cumhurbaşkanlığı Sarayı'ndan "herkes işinde gücünde"ymiş gibi göründüğü için olacak, Cumhurbaşkanı, "Herkes işinde gücünde öyleyse OHAL'i ne diye kaldıralım!" demektedir.
Öyle görünmektedir ki, ilk ilan edildiğinde "OHAL'i belki de bir buçuk ayda kaldırırız" diyen Hükümet de şimdi Cumhurbaşkanı gibi OHAL rehavetine kapılmış, ülkeyi kararnamelerle yönetmenin konforunu terk etmemek için uğraşmaktadır. Bu yüzden de gazetemizde ve bu köşeden daha önce belirtildiği gibi, AKP Hükümeti kendi gönlüne kalırsa ne OHAL'i kaldırır ne de KHK'lerle ülkeyi yönetme rahatlığından vazgeçer.
Öyleyse yineleyelim: "OHAL Kaldırılsın", "KHK'ler geri çekilsin" mücadelesinde birleşelim ve adım atalım!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00
- Öncesini unutmadan seçimden sonrası! 04 Kasım 2015 00:52