Şişman erkekler ülkesi
Türkiye'de son 12 yılda’ diye söze başlayınca muhtemelen aklınıza yine AKP’nin yapıp ettiklerini anlatacağım gelmiştir. Oysa bugün sizlerle şeker hastalığı ve aşırı kilonun ülkemizdeki son 12 yılını konuşmayı tercih ettim. Aslında bu bir anlamda ‘sosyal ve siyasal iyilik halini’ de içinde barındıran sağlıklı olma haline denk düşüyor. Bir anlamda ben değil ama ilgili sağlık verileri AKP’nin son 12 yılını ele verir nitelikte.
Obez, yani aşırı kilolu insan sayısı erkeklerde kadınlara göre daha fazla olmak üzere yaklaşık yüzde 44 oranında artmış bulunuyor. Son12 yılda özellikle erkekler daha kilolu artık. Bu artış oranı ciddi bir alarm veriyor. İnsan söylerken bile zorlanıyor: "Obezite artış oranı Türkiye’de son 12 yılda erkeklerde yüzde107"!
Aşırı kilo aynı zamanda şeker hastalığı ile de ilintili bir durum. Yine son 12 yılda şeker hastalığının görülme sıklığı ülkemizde yüzde 90 atmış bulunmakta. Bilindiği üzere Dünya Sağlık Örgütü ve Birleşmiş Milletler’in ilgili komisyonları şeker hastalığını her ne kadar özünde mikrobik, bulaşıcı bir hastalık olmasa da bir "salgın hastalık" olarak tanımlıyor günümüzde. Ama bu salgın dünyanın her yerinde eşit yayılmıyor. Ülkemiz bu noktada hiç iç açıcı bir yerde değil.
Şeker hastalığına kısaca bir göz atacak olursak; her iki şeker hastasından birinde aşırı kilo, her iki şeker hastasından birinde ilave olarak yüksek tansiyon, her üç şeker hastasından birinde ise ilaveten hem obezite hem de yüksek tansiyon hastalığı olduğu biliniyor. Yani çok ciddi bir hastalık.
Birleşmiş Milletler, kurulduğu günden bu yana hastalıklara dair dört kez genel kurul gündemi oluşturabilmiş bir örgüt. Bunların sonuncusu yakın yıllarda şeker hastalığı ve ilintili hastalıklara dairdi. Ve denmişti ki; savaş, çatışma, bulaşıcı hastalıklar dışında bir nedene bağlı olarak ölümler ele alındığında "insanlık tarihinde ilk defa insan ömrünün bir önceki nesle göre daha kısa olacağı görülmektedir. Bunun nedeni ise şeker hastalığı ve onunla ilintili 11 diğer hastalıktır."
Bakıyorsunuz bir yılda 30 milyon insana röntgen filmi çektirilebiliyor bu ülkede. Bir başka istatistikte, 10 milyonu aşkın bilgisayarlı tomografi ve benzeri tetkik yapıldığı belirtiliyor. Devasa ihaleler, şehir hastaneleri, kampüs hastaneleri ve daha neler neler... Ama onca harcanan paraya rağmen gelinen nokta hiç de iç açıcı değil. Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelenmediğinin ciddi bir kanıtıdır bir ülkede aşırı kilo ve şeker hastalığı oranının bu ölçüde artması.
İlki 1998 ikincisi ise yakın yıllarda yapılan TURDEP-1 (Türkiye’de Diyabetes Mellitus Çalışması) ve TURDEP-2 çalışmaları geleceğe dair önemli veriler sunuyorlar bu iki hastalık bağlamında. Örneğin yıllar içinde yeterli önlem alınamazsa ülkemizde 2035 yılında 12 milyon şeker hastası olacağı öngörülüyor.
Elbette önemsenecek kimi ön çalışmalar da yapılıyor. Bunlar arasında, okullardaki kantinlerde birçok sağlıksız gıdanın, aburcuburun yasaklanması ilk akla gelenlerden. Ama konunun ciddiyeti bu çaba ile kıyaslanamayacak kadar yüksek.
Yıllar içinde oylarını ‘sağlık alanında toplumun pozitif algısına’ bağlı olarak artırdığı ifade edilen bir partinin hükümet eylediği bir ülkede İşin aslı astarı hiç de öyle değil. Bunun kanıtı şeker hastalığı ve aşırı kilo bağlamında son 12 yılda ülkede yaşananlar. Tamam anladık bir algı yönetimi "başarısı" var ama soru şu: Nereye kadar?
Sağlıcakla kalın.
Evrensel'i Takip Et