29 Kasım 2016

15 Temmuz darbe girişimi ile 27 Mayıs arasında benzerlik çok. Fark birinin başarılı diğerinin başarısız olması.
Benzerliklerden biri darbe sırasında iki başbakanın da başkentte olmaması.
Menderes, Eskişehir’den umutsuzca kitle tabanının olduğu Ege bölgesine ulaşmaya çalışıyor.
Başbakan Erdoğan da resmi tevatüre göre Marmaris’te bir otelde.
Başbakan diyorum, çünkü kendisi hem başbakan hem reis.
Başbakan Yıldırım ise başbakan yardımcısı rolünde…
Gerçek başbakan da kendi kitle tabanının olduğu İstanbul’a hareket ediyor Ege’den.
Menderes’in trajik öyküsü, ya da Menderes travması, ülkenin merkez sağ partilerinde derin bir biçimde kök salmıştır.
Örneğin, Deniz’ler asıldığında, Demirel, idam kararı onaylanırken, üçe üç diye bağırıyordu.
Oysa Menderes asıldığında Deniz henüz ortaokul öğrencisi idi.
Demirel’e arka çıkan üst akıl, 9 Mart darbe girişimini 12 Mart parlamenter darbesine dönüştürürken, Demirel’in yapmak isteyip de yapamadıklarını asker eliyle yaptırıyordu.
12 Eylül darbesinin Demirel’in yapamadıklarını gerçekleştirip, onun otoriter anayasa taslağını hayata geçirmesi gibi.
28 Şubat’tan Erdoğan’ın “mağdur” rolünde çıkması gibi, Demirel de 12 Eylül darbesinden, “mağdur” olarak çıkıyor , ikisi de bu rolden hayli nemalanıyorlardı.
İlginçtir, Reis Demirel, 28 Şubat postmodern Meclis darbesinde Erdoğan’ın partisini hallederken, kendisini sözde iki kez indiren askeriye ile iş birliği içinde iken kendi partisinin çöp tenekesini boylamasını iplemiyordu bile.
Erbakan ve Türkeş ile birlikte Milliyetçi Cephenin kurucusu olan Demirel, “Bana milliyetçiler suç işliyor dedirtemezsiniz” derken, ’80 öncesi faili meçhullerin önünü açıyordu.
Zavallı Menderes, o da toplumu kutupsallaştıma yolunu seçmişti, iktidarı zayıflamaya, partisi içinden çatlak sesler çıkmaya başlayınca, o da erken seçime gitmiş, bir Vatan Cephesi kurmuştu, tahkikat komisyonu kurup, muhalefeti kovuşturmaya başlamıştı.
Şimdi Erdoğan, “Kefen giydim” diyor, Menderes’in misyonunu devraldığına inanıyor. Reislik sistemi için MHP ile yeniden milli cephe kuruluyor. Ergenekon kalıntıları ise aksesuar rolünde.
Ankara’nın kurtlar sofrasında derin bir kapışma var. Önce Ergenekon kapışması, arkasından Cemaat kapışması…
İki kapışmadan da Reis başarıyla çıkıyor.
Yeni  kurtlar sofrasında ise, herkes yine tetikte. Kim kimin paçasını kapacak. Kim kimi haklayacak onun taktik hesapları yapılıyor.
Devlet Bey, 2002 yılında “erken seçim”e giderken, hesabı Ecevit’ten sonra başa oynamaktı. Kendi kazdığı kuyuya kendi düştü. Meclise bile giremedi.
Artık “Fikrimiz iktidarda biz hapisteyiz” diye yakınma durumunda olmayan “Devlet” beyin MHP’si şimdi bir yandan Reis’e destek verirken, öte yandan da AKP’yi çatlatmaya çalışıyor. Kendince, kanlısı Evevit’in yardımcısı olmayı başardığı gibi Erdoğan’ın da bu kez “Başkan Yardımcısı” pozisyonunda daha ilerisi için oyun kurmaya çalışıyor.
Herkes birbirinden kuşkulu. Herkesin eli belinde.
Dişleri sökülmüş, muhtaç duruma düşmüş Ergenekon çevresi en endişelisi.
CHP, Menderes döneminden sonra ilk kez topun ucunda.
Belki de Reis, Menderes’in tahkikat komisyonu ile başaramadığını başarmak istiyor.
“Talat’ın Abdülhamit’in beceremediğini ben becerdim, Ermeni sorununu çözdüm” demesi gibi, belki de Reis Kürt sorununu çözmeyi beceremeyen Demirel’in yapamadığını yaptım deyip böbürlenmek istiyor.Ve tarihin garip tecellisi: 
Menderes’i deviren ekibin beyni Türkeş’in partisi Reis’in payandası.
Bakalım kurtlar sofrasından kim kalkmayı başaracak.
Ya da kurtlar sofrası tamamen devrilecek.

Evrensel'i Takip Et