08 Aralık 2016 00:54

Fedakarlık yapacak hal mi kaldı?

Fedakarlık yapacak hal mi kaldı?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçim derdi büyüyor. Hayat pahalılığı, zam üstüne zam, dolar derdi, enflasyon artışı beklentisi... Zaten en asgaride sürdürülen yaşam, kadınların hayatı pahasına daha da asgariye çekiliyor. Ve maalesef koşulların daha da zorlaşacağı günler geliyor.

Son 1 yılda işsizler ordusuna 435 bin yeni işsiz katıldı. Gerçek işsiz sayısı 6.5 milyona ulaştı, en yüksek artış kadın işsizliğinde. Sosyal Güvenlik Kurumu, sigortalı işçi sayısında 1 yılda 245 bin kişilik azalma yaşandığını söylüyor. İşsizleşiyoruz, yoksullaşıyoruz, güvencesizleşiyoruz!

Erkeklerin bu dönemlerde artan işsizliği ya da kazandıkları gelirin ailenin ihtiyaçlarına yetmeyişi kadınların “yara bandı” rolüyle iş gücü piyasasında her türlü sosyal haktan yoksun bir biçimde çalışmayı kabul etmesine neden oluyor. Kadınların ev içindeki yükleri de artıyor. İster ev kadını olsun, ister ücretli çalışan, kadınlar evin idaresi, yiyecek, yakacak temini, çocukların eğitimi için çeşit çeşit “ayakta kalma stratejileri” uyguluyor. Yaşam koşullarının ağırlaştığı, eve giren paranın en temel ihtiyaçlara bile yetmediği süreçlerde kadınların toplam çalışma sürelerinin en az yüzde 12.5 arttığına ilişkin veriler var. 

Melda Yaman “Geç Kapitalistleşen Ülkelerde Krizlerin Kadınların Hayatında Yarattığı Güçlükler” başlıklı makalesinde, ekonomik krizlerin kadınların bakım emeği yükünü nasıl arttırdığını şöyle bir örnekle ortaya koyuyor: 45 yaşındaki Fahriye, 10 kişilik hanesindeki günlük 25 ekmek ihtiyacını daha ucuza karşılayabilmek için, tek seferde yalnızca 5 ekmek alabildiği halk ekmek bayiine günde 5 sefer yol tepmek zorunda. Kadınlar ayakta kalabilmek için önce kendilerinin, sonra kız çocuklarının hayatlarından vazgeçiyorlar. 
The Guardian’ın çarpıcı bir iddiası: Venezuelalı kadınlar, Kolombiya’nın sınır kenti La Parada’ya geçerek, burada komisyonculara sattıkları saçlarıyla temel ihtiyaçlarını karşılıyor. Günde en az 200 kadının sınırda saçlarını kazıttığını söylüyor haber. 45 yaşındaki Celina Gonzales, ağrı kesici alabilmek için saçlarını sattığını söylüyor. Birçok kadın, kız çocuklarının saçlarını da kazıtıyor, kazandıkları parayla da gıda alıyorlar. Türkiye’ye uzak mı bu örnek?

Bu süreçlerde devlet her fırsatta kadınların “Önce kendi hayatlarından vazgeçmesini” görev ilan ediyor. Güney Kore’de 1997 krizinden sonra uygulanan devlet politikası tam da bu duruma örnek. Güney Kore, “Kocalarınıza enerji verin” sloganıyla krizin erkekler üzerindeki etkisini kadınların azaltmasını talep etmişti. Kadınlar erkekleri “sakinleştirerek” yuvanın bekasını sağlayacaklar, ama aynı zamanda devletin de bekasını sağlayacaklar! Kadınlar, bu tür devlet politikalarıyla işsizliğin, yoksulluğun arttığı dönemlerde, toplumsal kırılmalara karşı da tampon göreviyle karşı karşıya bırakılıyorlar.

İşsizlik ve yoksulluk artarken, ailelerin çocuklarını okula göndermesi de zorlaşıyor. Dünya Bankası diyor ki kriz döneminde kız çocuklarının ilkokulu bitirme oranı yüzde 29 oranında düşüyor. Ekonomik zorluklar, annelerin daha düşük ücretlerle daha uzun süre çalışmak zorunda kalması, ev işlerine bakması beklenen çocukların okul hayatını sonlandırıyor. Öncelikle de kız çocukları ev işlerine baksın diye okuldan alınıyor. Ekonomik yükünü azaltmak isteyen yoksul aile, kız çocuklarını erken yaşta evlendirmeyi “Tercih ediyor.” Kız çocukları da ailesinin yanında yaşadığı maddi sıkıntılardan kurtulma hayaliyle evliliği çıkış yolu olarak görebiliyor. Eğitimsiz ve kendilerini koruyamayacak yaşta evlendirilen kız çocukları şiddete daha fazla maruz kalıyor. 

Plan International raporu ekonomik kriz ve durgunluk dönemlerinde cinsel tacize, tecavüze ve şiddete uğrayan kadınların sayısındaki korkunç artışa dikkat çekiyor. Krizle birlikte artan işsizlik, fuhşa zorlanan kadınların sayısını da arttırıyor. Çocuk yaştaki kızlar bile fuhuş batağına sürükleniyor.

Kadınlar her dönem boşanmak, hayatlarına dair karar almak istediği için en yakınları tarafından öldürülüyor. Kadınların bu kararları alması özellikle ekonomik bağımlılıklarının arttığı dönemlerde daha da zorlaşırken, şiddet bu dönemlerde daha da vahşileşiyor. 2008 krizini hatırlayın; pek çok etkenle beraber ekonomik krizin yaşam standartlarını dibe vurduğu günlerde kadına yönelik şiddetin yüzde 1400 oranında artışına şahit olmuştuk. 

Dünya Bankasının 59 ülkede yaptığı araştırma ekonominin yüzde 1 oranında küçülmesinin kız bebek ölümlerini binde 7.4, erkek bebek ölümlerini binde 1.5 arttırdığını ortaya koyuyor.

Durum bu. Hükümetin dilinden dökülen rakamlara baksan ekonomi tıkırında; hesabında 1 milyon lira veya üzeri parası olanların sayısı 100 bini geçti. Zenginleşiyoruz! Ama iş asgari ücrete yapılacak üç kuruşluk zamma gelince “Ekonomik veriler uygun değil” diyerek yoksullardan fedakarlık isteniyor. 

Şimdi; bir kendinize bir de çocuklarınıza bakın ve cevap verin; fedakarlık yapacak hal mi kaldı? 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa