Sızıntıdan görünen medya
Fotoğraf: Envato
Devletler güvenlik politikalarına yönelip, şeffaflıktan uzaklaştıkça, haber alma ve verme hakkı kısıtlandıkça bilgi başka yerlerden sızarak bize ulaşıyor. Julian Assange’ın kurduğu Wikileaks 2010 yılında ABD Dışişleri Bakanlığının dünyanın pek çok ülkesindeki ABD büyükelçilikleri, konsoloslukları ile yazışmalarını yayımlamaya başlamıştı. Belgelerin içeriği El País, Le Monde, Der Spiegel, TheGuardian ile The New York Times gibi prestijli gazetelerin titiz çalışmaları sonucu ayıklandı ve duyuruldu. Bu sayede ABD’nin Irak ve Afganistan’daki savaşlarda sivilleri hedef aldığını, tutuklananlara işkence uyguladığını öğrendik. Edward Snowden ise 2013 yılında başka bir yol izleyerek ABD Ulusal Güvenlik Dairesinin ulusal ve uluslararası çapta gözetleme faaliyetlerini doğrudan gazetecilere sızdırdı. Bunlar en ses getirenler olsa da tek örnekler değil. Devletlerin ve onlarla iş birliği yapan büyük şirketlerin bilgiyi ellerinde tutma, kendilerini koruma ve bizleri gözetleyerek kontrol etmeleri üzerine kurdukları iktidarın karşısına onu yıkmak üzere bir karşı iktidar alanı yaratmaya çalışan pek çok yapı var. “Bilgi sızdıranlar” (whistleblowers) devletlerin belirlediği yasalar çerçevesinde suç olduğunu ve yakalandıkları takdirde cezalandırılacaklarını bilerek, toplumu uyandırmak, bilgilendirmek için bu büyük riski göze alıyorlar.
Gazeteciliğin suç olarak görüldüğü, bilgiye erişimin kısıtlandığı ortamlarda sızıntılar, araştırmacı gazeteciler için de giderek önemli haber kaynakları haline geldi. Kimi kurumlar sızıntıların güvenli bir şekilde gazetecilere iletilmesini sağlayan yöntemler geliştirdi. Ben halen sızıntıları tek başına gazetecilik faaliyeti olarak göremeyen muhafazakarlardanım. Söz konusu kamu yararıysa sızıntının ortaya yayılmasından önce gazetecilik filtresinden geçmesi gerektiğini düşünüyorum.
SIZINTILARI HABER YAPMAK SUÇ MU?
Tahmin ettiğiniz üzere bu uzun girizgahtan sonra geleceğim yer Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın hack’lenen ve yayımlanan mailleri. Hack’lenme duyurusu eylül ayının sonunda RedHack tarafından yapıldı. Aslı Erdoğan, Alp Altınörs, sonrasında Evrensel Muhabiri Cemil Uğur ve diğer muhaliflerin serbest bırakılmaması halinde 20 GB’lık mail arşivinin yayımlanacağı duyuruldu. Talepler karşılanmayınca sızdırma başladı. Kısa sürede pek çok insanın erişimine kontrolsüzce açıldı. Geçtiğimiz hafta ise Wikileaks mailleri sitesinden yayımlamaya başladı, basit bir VPN’le herkesin erişimine açık durumda. Ortada bir gazetecilik filtresi bulunmadığından maalesef kamuyu ilgilendirmeyen, özel hayata dair pek çok detay sosyal medya malzemesi oldu.
Öncelikle şunu açıklığa kavuşturmak gerekiyor her ne kadar ülkeyi yöneten konumda olanların bilgilerin sızmasını engellemek için gerekli önlemleri alması şartsa da, bir başkasının özel yazışmalarının ifşa edilmesi suç. Mail’leri hack’leyenlerin de bunu bildiği kuşkusuz. Ancak ifşa olduktan sonra, içinde kamuyu ilgilendiren bilgiler varsa, bunların haber yapılması suç değil. Efe Kerem Sözeri’nin P24Blog’da 20 Ekim’de detaylı bir şekilde açıkladığı gibi, doğruluğunu ispatlayamasak da (Ki Doğan Yayın Holding Başkan Vekili M. Ali Yalçındağ’ın istifası, maillerle o günkü gelişmelerin birbirini tutması bir nevi doğrulama sağlıyor) bu mail arşivi Türkiye’nin son 10 yıllık siyasi gelişmelerine ışık tutan önemli bir açık kaynak haline geldi. Ne var ki Türkiye’de medya iktidar ilişkileri, izlenen politikaları sorgulamak adına dahi, bu arşivden haber yapmaya izin vermiyor. Bağımsız medya bu yüzden önemli.
Wikileaks’in son derece kullanışlı biçimde düzenlediği mail arşivinde konuya göre arama yapmak mümkün. Ben tahmin edeceğiniz üzere özellikle medyada neler olup bittiğini merak ettim, ne de olsa Albayrak aynı zamanda eski bir medya yöneticisi, kardeşi ise halen yönetimde. Gördüklerim benim için sürpriz olmamakla birlikte üzücüydü. Kendisine gazeteci diyen bir köşe yazarının Erdoğan’ın konuşma metinlerini hazırlama gayretini duymuştuk da, Albayrak’a düzenli sosyal medya raporları ilettiğini bu vesileyle öğrendik. Gazetecilerin daha iyi konumlar için CV yollamaları bilindik bir sorun olsa da, göze girmek için “hassas bilgi notu” iletme gayretleri ya da istihbarat teşkilatıyla çalışmaktan duydukları memnuniyeti görmek hayal kırıklığı yarattı. Bunlar işin dedikodu kısmı. Benim için asıl önemlisi yıllardır bilgi edinme hakkı kapsamında ulaşmaya çalıştığım ancak nedense gizlenen verilere erişmekti. Örneğin iki hafta önce yazdığım Digitürk’ün satışı ve yayın ihalesini alış süreci gibi. Berat Albayrak’ın satış sürecini yakından takip ettiği görülüyor. Forward’lanan maillere göre şirket değerlemesine, iki hafta önce 10 dakikada tamamlanan, Süper Lig ve Birinci Lig yayın ihalesi de dahil edilmiş. Bir başka önemli bilgi satın alma için 1 milyar doların üzerinde para ödeyen, üstüne 600 milyon dolarlık yayın ihalesini alan Katar’lı beIN Media’nın aldığı şirketin ciddi bir borç batağında olması. Kamunun elindeki bir şirkete dair, hepimize açık olması gereken, bilgileri bu yolla öğreniyor olmamızın sorumlusu bizler değiliz.
Asıl şaşırdığım ise belirli bir döneme kadar, buna bir-iki yıl öncesi de diyebiliriz, devlet içinde medya politikalarının doğru yöne gitmesi konusunda, özellikle bürokratlar tarafından, ciddi bir çaba gösterildiğini görmek. Dünyada medya mülkiyetine dair raporlar hazırlanmış ve paylaşılmış. İnternet engellemelerine dair uygulamalardan Albayrak haberdar edilmiş. Bir süre basın özgürlüğü önündeki engellerin Türkiye’yi zor duruma sokabileceği, bunun ciddi sonuçlar doğurabileceği tartışılmış. Daha ötesi 2011 yılında yürürlüğe giren, bugün şikayet ettiğimiz 6112 sayılı radyo ve televizyon yayıncılığını düzenleyen kanun büyük medya patronlarının lobi faaliyetlerine teslim edilmemiş. RTÜK’te konuya hakim uzmanlar olmasaymış ve de iktidar arkalarında durmasaymış bugün yarıdan fazlası Alman medya devi Bertelsmann’a ait bir medya piyasasını konuşuyor olabilirdik. Sevinmemin sebebi “yerli ve milli” olana güvenimden değil, Doğu Avrupa’daki sonuçlarını bildiğimden.
‘HER ÜLKE HAK ETTİĞİ MEDYAYI ÜRETİR’
Sonra ne olmuş da bugüne geldik derseniz cevabı maillerde yok ama gün gibi ortada. 7 Haziran seçimlerinin ardından ülke hızla bir savaş ortamına evrildi. Barış sürecinin son bulması, hak ihlalleri ve baskıların sonu 15 Temmuz darbe girişimi oldu. Yenikapı’da bazılarımızda yeşeren dönüşüm umudu boşa çıktı. Bugün itibariyle on binlerce insan işsiz, en az 160 medya kuruluşu kapalı ve en az 125 gazeteci cezaevinde. Neredeyse dönüşü olmayan bir yola girdik.
Mail arşivinden ve son günlerde cılız da olsa çıkan seslerden çıkardığım tek olumlu sonuç, başta Berat Albayrak olmak üzere hükümette ve de AKP’de pek çok siyasetçi bu yolun sonunun olmadığını biliyor. Bu da hâlâ bir umut var demek. Umarım Albayrak bu vesileyle mail arşivini gözden geçirir.
Son olarak eklemek isterim ki medyanın içinde bulunduğu durum, her ne kadar vahim olsa da, toplumun genelinin bir yansıması. Medyadaki sorunlar her zaman göz önündedir, yapısı gereği saklanması kolay değil. Türkiye, medyasıyla olduğu kadar eğitim sistemi, akademisi, ekonomisi, bürokrasisi vs. her kurumuyla birlikte çöküyor. Ana akım medya işini yapıyor olsaydı bunlar çok öncesinden gündeme gelirdi ve bir fren vazifesi görürdü. Ancak medyaya çuvaldızı batırırken bizim de arşivlerimizi gözden geçirmemizde fayda var. Biz ne yaptık, ne yapıyoruz? Unutmayalım ki bu çöküş hiç birimizi teğet geçmeyecek. Joseph de Maistre “Her ülke hak ettiği şekilde yönetilir” der, Ragıp Duran Le Monde’un Kurucusu Hubert Beuve-Méry’e referansla her ülke hak ettiği medyayı üretir der. Umut, Ben bunu hak etmiyorum’ dediğimiz yerde yeşeriyor.
- Magazin asla sadece magazin değildir 15 Ocak 2025 05:01
- 2024 biterken… 31 Aralık 2024 06:15
- Erişilebilirlik, eşitlik ve yoksulluk mücadelesi 17 Aralık 2024 06:21
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53