12 Aralık 2016 02:03

Tartışmayı becerebilmenin ilk aşaması…

Tartışmayı becerebilmenin ilk aşaması…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İsveç Konsolosluğunda düzenlenen, eğitim kurumlarından gelenlerin katılımıyla gerçekleştirilen bir tartışma toplantısından söz etmiştim geçen yazımda.

O yazımda sormuştum ya,

    “Bizde neden böyle toplantılar yapılamıyor?”

Evet, neden yapılamıyor?

Çünkü düşüncelerin çatışması (tartışmalar) gerçeklere ulaşmak için yapılmıyor. 
Doğru değil mi söylediğim? Sorun bunu kendi kendinize…
Bizi “temsil” eden TBMM oturumlarına bakın; düşüncesini, karşı düşünceden etkilenerek değiştirebilen var mı? Her oylamanın sonu önceden belli değil mi?

İçtenlikli olalım!

Demek ki, olayları doğru görüp, doğru değerlendirip, doğru yorumlayabilecek olanlar yeterli sayıda değil TBMM’de. (Bu gerçeği de sanki herkes bilmiyor… Benimki de söz işte…)

Herkes boksa çıkmış gibi…
Üstelik bu, spor için yapılan “boks” bile değil. 
İşin içinde her türlü kural dışılık var.
Buna tartışma denilebilir mi?

Demek ki gerçekleşen “müsademe- i efkar” değil.
Demek ki buradan “Barika-ı hakikat” çıkmaz. Gerçeklere ulaşılamaz…
Gerçeklere ulaşılamadığını hepimiz görmüyor muyuz, yaşamıyor muyuz? Görüyoruz, yaşıyoruz…

Demek ki bir kör dövüşüdür gidiyor.

Gerçekte buna kör dövüşü denemez. Herkes görmediği bir şey ile çatışmıyor, tartışmıyor.

Peki, ne bu öyleyse?

Önce burada anlaşmalıyız. 
Gelin, karşımızdakinden önce kendimize dürüst davranalım! Üstelik bu yolu ivedilikle deneyelim.
Çünkü ortada oynanan oyun Türkiye üzerinedir.  

Örneklememi TBMM üzerinden yaptığıma bakmayın.
Eş düşündüğümüzü sandığımız kişilerle de başaramıyoruz bunu!
Sonu en üst düzeyde sakıncalı bir horoz dövüşüdür gidiyor…

Sivil toplum örgütlerini, odaları, vakıfları düşünün. Oralarda da tartışabiliyor muyuz?
Tartışmak için bilgi düzeyimizin eş olması hiç gerekmez… 

Yeter ki “DOĞRU”  ile karşılaştığımızda onu tanımayı bilelim.

Ancak bu bilince geldiğimizde tartışmayı becerebileceğimiz çizgiye ulaşabiliriz.

 Hayır! Yaptığım saf saf “felsefe” değil!

Görülen gerçekleri dile getirmeğe, bunların üzerinde, yalnızca özel durumları öne alarak değil, doğru, dürüst düşünülmesini sağlamağa çalışmak. Hepimizin mutluluğu elbette buna bağlı. Hepimiz içtenlikle 
Bunu denemeye gecikmeden başlamalıyız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa