15 Aralık 2016 14:14

Demirören Federasyonunun Futbol Ligi...

Demirören Federasyonunun Futbol Ligi...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta sonu oynanan “süper” sıfatlı lig maçları, futbolun nasıl bir tiyatro müsameresine dönüştürüldüğünü herkesin gözüne soktu.
İleride memleket futbolunun tarihini yazacak olanlar, Demirören dönemine herhalde büyük bir parantez açacaklardır.
Öyle bir futbol federasyonu başkanı düşünün ki, daha önce yönettiği spor kulübünü 17 milyon dolar borçla devralırken, ayrılırken 116 milyon dolar borçla mali iflasın eşiğine getirmiş.
Öyle bir futbol federasyonu başkanı düşünün ki, daha önce yönettiği spor kulübünde görev yaptığı dönem boyunca birçoğundan hiçbir verim alamadığı, Juanfran, Higuain, Gordon Schildenfeld gibi 51 futbolcu transfer etmiş.
Öyle bir futbol federasyonu başkanı düşünün ki, arkadaşı olan bir başka spor kulübünün başkanıyla anlaşıp fahiş bonservis bedelleriyle Tabata ve İsmail gibi futbolcuları alıp, kulübün kendisine olan borcunu arttırmış.
İşte bu Demirören,  yönettiği kulüpte sanki çok başarılı olmuş gibi memleket futbolunu yönetmek için federasyon başkanı seçildi.
Demirören’in başkan seçilmesinden sonra gerek kulüp takımlarının, gerek milli takımın yurt dışı karnesini bütün futbol kamuoyunun gözü önünde, defalarca yazdık, çizdik.
Zamanı gelince yine yazarız ama Demirören yönetiminin memleket futboluna en büyük kötülüğü, adil bir oyun olduğu sürece kitleleri peşinden sürükleyen futbolda, adalet dağıtması gereken bütün kurulların zaten bozuk olan düzenlerini iyice bozması oldu.
Disiplin Kurulu, Tahkim Kurulu, Merkez Hakem Kurulu ve hakemlerin artık adalet dağıtmadığı aşikar.
Son iki sezondur, hakemlerin, “Hakem de insandır hata yapar” klişesinin çok üstünde, bırakın hata yapmayı lig sıralamasını adeta bir “mühendislik”  çalışması gibi belirlediklerini hep birlikte seyrediyoruz.
Sadece bu hafta sonuna bakalım:
Trabzon-Adana maçında Özgür Yankaya’nın Trabzon lehine uydurduğu penaltı.
Beşiktaş-Bursa maçında Bülent Yıldırım’ın veremediği kartlar, verdiği ucuz penaltı.
Antalya-Fenerbahçe maçında “dünyanın en iyi hakemlerinden” diye kamuoyuna pompalanan Cüneyt Çakır’ın veremediği iki penaltı ve hiç ettiği nizami gol.
Karabük-Alanya maçında Mete Kalkavan’ın ve Akhisar-Osmanlı maçında Alper Ulusoy’un hatalarını yazsak gazetenin bütün sayfasını kaplayacak çıldırtan yönetimleri.
Bütün bunlar tesadüf mü, yoksa Demirören yönetiminin “profesyonel hakemlik” adı altında getirdiği uygulamada, maç başına yüksek para alan hakemlerin sistemden kopmamak için yaptığı eyyamlar mı?
Sahi MHK bu hakemlerin gözlemci notlarını niye açıklamaz?
Ben söyleyeyim, şeffaflık olduğu anda kurulan bu ilkel rant düzeni, Demirören yönetimiyle birlikte çöker de ondan.
Bu düzenin, böyle çarpık biçimde sürmesinin en önemli nedeni de ne yazık ki taraftarlar. Eğer kendi lehine verilen her hatalı hakem kararını, en iyi ihtimalle suskun kalarak kabul edenler olduğu sürece, memleket liginde şampiyonları, Avrupa kupalarına gidecek olanları, düşecek takımları hakemler ve onların baktığı mahfiller belirlemeye devam eder.
Ama unutulmasın ki, bugün lehine hakem “hatası” yapılanlar suskun kalırsa, yarın bu hakem “silahı” kendi aleyhlerine döndüğünde, boşuna feryat ederler.
Taraftarların “Adil bir oyun olarak futbol” istemesi bu çarpık yapılanmadan çıkmamızın tek alternatifidir.  Aksi durumda, tribünlerin boşalması devam edecek ve memleket futbolunun uçurumdan düşüşünü hep birlikte seyredeceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa