16 Aralık 2016 00:43

İsyan dediğin umuda dayanır

İsyan dediğin umuda dayanır

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yıldız Savaşları’nın üçüncü üçlemesi, geçen yılın sonlarında başlamıştı. Güç Uyanıyor adlı yedinci film, ilk filmin (yani 1977 yapımı Bölüm IV’ün) farklı kuşaktan karakterlerle aşağı yukarı tekrarıydı. Bu konuda South Park’ın küçük özeti insanın aklına takılıyor. Popüler kültürün yaramaz çocuklarının çizgi dizisinin 20. sezonunda, başkanlık seçimleri ve internet trolleri hikayelerine “hatıra yemişleri” eşlik etti. Bunlar her şeyin eskiden daha güzel olduğunu hatırlatan bir çeşit uyuşturucu etkisi yaratan yemişler ve Amerika’yı eski güzel günlerine döndürmekten bahseden başkan adayının kazanmasında ve başka şeylerde etkili oluyorlar. Nedir o eski ve güzel olan, belirsiz. İşte bu yemişler, Yıldız Savaşları’nın o yeniden çevrimini de övmeye doyamıyorlar. “Hatırlar mısın eski Yıldız Savaşları ne güzeldi” gibi laflarla insanları yüzeysel bir geçmiş güzellemesinden başka bir şey düşünemez hale getiriyor. “Nerede o eski falan filanlar” konusu daha çok yazı, dizi, muhabbet kaldıracağından nostaljiyi bırakıp konuya gelmekte fayda var. 

Konumuz bu yeni olmayan yeni film değil, Yıldız Savaşları evreninin son sinema filmi. Rogue One, ilk filmin öncesinde geçiyor. Yıldız Savaşları: Yeni Bir Umut (1977) kahramanın yetişmesi, ekibin toplanışı ve İmparatorluk’un Ölüm Yıldızı adı verilen silahını durdurmak için yola çıkışı anlatır. Bu hafta vizyona giren Rogue One: Bir Star Wars Hikayesi ise, başka karakterlerin Ölüm Yıldızı’ndan haberdar olup onu yok etmek için ilk girişimlerini konu alıyor. 

Filmin başında İmparatorluk askerleri Galen Erso adındaki bilim insanını saklandığı yerde bulur, eşini öldürür, çocuğunu bulamaz, adamı da silah imalatının zorla başına getirir. Kızı Jyn’i Saw Gerrera adında bir dostu kurtarır. Jyn büyüyünce onun macerası başlar. Direniş ya da İttifak, onu bulup, Saw ve Erso’ya ulaşmak istemektedir. Galen, Ölüm Yıldızı’nın yazılımına bir hata eklemiştir. Onun yolladığı pilot, direniş askeri, bir droid, başka gezegendeki savaşçılar ve tabii Jyn, bir takım olup Ölüm Yıldızı planlarını çalmak üzere yola çıkar. Sonunda somut bir zafer bekleyen yoktur herhalde, Ölüm Yıldızı’nın asıl sonraki serinin belası olacağı malum. Ama umutları vardır, çünkü dedikleri gibi, “isyan dediğin, umuda dayanır.” 

İşleyişi, geleneksel bir seferberlik ve savaş filmi gibi olmaktan çok, soygun filmlerine benziyor. Ama yine İmparatorluk, Ölüm Yıldızı, direniş, yine babasını arayan çocuk, boşboğaz robot, Yıldız Savaşları seyircisine hiç yabancı değil. En yabancı gelecek özelliklerden biri belki, mizahı en zayıf film olabilir, diğerlerine göre. Arada espriler var elbette, droid K-2SO ya da “kör samuray” (Çinli oyuncuyu Japon askerine benzetmek ayıp olmazsa) Chirrut sahneleri gibi; nasıl söylemeli, bunların pek tadını çıkarmıyor. En çok, Bölüm VII’nin eleştiri aldığı yerlerden kaçmaya çalıştıklarındandır belki, çünkü o filmin en iyi yaptığı şey eğlendirmekti. Bir de filmin bir sonu olmasını özellikle vurgulamışlar, o da Bölüm VII bir dizi bölümü gibi bittiğindendir. Jedi savaşçısı olmayan ilk film diyorlar, birtakım mistik güçleri de olan usta uzay dövüşçülerinden yani. Tam öyle değil, keşke hiç olmasaydı. Chirrut bir Jedi ama neredeyse tek yaptığı “Güç benimle” diye dua etmek, bir savaşçı değil de oturduğu yerden başka alemlerden yardım isteyen biri gibi. 

Geçen seneki Bölüm VII ve 8-9 ile devam edecek olan serinin bir parçası değil, aynı evrende bir yan ürün, bir sapma gibi. Bölüm VII: Güç Uyanıyor gibi kalıp olarak tekrar değil, ama küçük sınırsız detayın yine kullanıldığı bir film olmuş. Yine de dramatik yapısı ezberden gitmediğinden, tür olarak öteki filmlerden başka bir şey gibi. Yani serinin geri kalanına bir bakıma en benzemeyen, bir bakıma yine de çok benzeyen bir film daha, Rogue One. Tam olarak başka bir film olma hamlesini yapamamış. Örneğin bütün karakterler yeni, ama daha ilk sahneden başına gelecekleri tahmin edememek çok zor, belki Saw istisna. En önemli yanı, daha cesur bir film olması ama yine de zayıf noktası, yeterince cesur olmaması. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa