18 Aralık 2016 00:53

Millileşmeyi beceren yasak

Millileşmeyi beceren yasak

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Millileştirilen iradeye ilişkin düşüncelerimi on beş yılı aşkın süredir yazarım.

Üç-dört yıl öncesinden millileşen iradeyi kıskanıp onun gibi millileşmek isteyen ‘Yasak’ın şişindikçe şişinen hallerini öylesine seslendirdim. Yasak muradına erdi; millileşen iradenin özüyle kaynaştı ve onun ondan koparılamaz bileşkesine dönüştü. Bu öylesine göz önünde işleyen bir süreçti ki, özgürlüğü tüm kötülüklerin kaynağı olarak sunan Yasak taraftarları Yasak’ın millileşmesiyle birlikte özgürlüğün panzehirine de ulaşmış olmanın sevincini ve keyfini sürüyorlar.

Daha önce yazdığım üç yazıyı harmanladım, Yasak’ın millileşme hallerine ilişkin olarak kendi yazılarımdan kes-kopyala usulüyle devşirdiğim aşağıdaki metni oluşturdum.

“Aynaya yandan şöyle bir baktı, kendini pek beğendi; erkekti, cezbediciydi, kışkırtıcıydı, boyun eğdirmemesi düşünülemezdi. Gururlandı, kendine haller verdi, göğsünü gere gere adını pencereden yurt sathına haykırdı: ‘Yasak, Yasak, Yasak… Ben Yasak’ım’

Adı ‘Yasak’tı; bugüne kadar hep hor görülmüştü. Kullananca kullanmadığı ileri sürülerek kullanılmış, eskidikçe atılmış, tu kaka edilmiş, sonra yeri gelmiş yeniden kullanılmadığı ileri sürülerek kullanılmıştı. Birden hatırladı: Bir sıkıyönetim komutanı ‘yasakladım’ demiş, ardından ‘Yasağın duyurulmasını da yasakladım’ buyurmuş, çizmeleriyle kişiliği üzerinde debelenmişti. O zamanlar bir kişiliği olduğu bilinmezdi. İnsanın icat ettiği korkutma efekti bir kavram, kanun kitabındaki bir sözcük dizisi veya otorite ve yetki sahibinin ağzından dökülen buyurgan üstünlük tutkusu olarak görülürdü. Evet, evet, otorite ve yetki sahibinin bu üstünlük tutkusu onu yüreklendirmiş, kanun kitabındaki sözcük dizisi ya da ağızdan dökülen buyurgan ifade veya yargı kararında millet adına gereği düşünülen hükümle meşruluk kazanmış bir kavramsal kategori olmaktan çıktığını haykırmak ve bundan böyle kişilik sahibi sanal bir canlı varlık olduğunu ilan etmek zamanı geldiğine inanmıştı. Bundan böyle ‘Yasak’ dendi mi herkes adının ulvileştirdiği kişiliği önünde saygı ya da huşu veya coşku ile heyecanlanacaktı.

Bir daha aynaya baktı, kendini pek beğendi. Artık kişiliğini cümle aleme kabul ettirme zamanı gelmişti. Adı ‘Yasak’tı; istediğini yasaklama, yasaklananın ne olduğunu bildirmeyi de yasaklama, yasaklamayı insanlar arası ilişkilerin her alanına yayma yetisi televizyon kanallarında psikologlar, sosyologlar, hukukçular, tıpçılar, genetikçiler, moleküler biyologlar, fizikçiler, matematikçiler, kimyacılar, bilen bağımsız yazarlar, bilmeyen gözü kapalı taraflı gazeteciler, istihbaratçılar, Orta Doğu, Amerika, uzaylı uzmanları, telekinezi çözümleyicisi danışmanlar ve tabii ki ekonomist toparlayıcılar tartışmalı, kendisini herkesin boyun eğmesine sunmalıydılar. Ola ki birileri çıkar, ‘yasaklamayı yasaklamak’ vaadiyle göz boyarsa, onlar yasaklanmalı, yasaklandıklarını bilmeleri de yasaklanmalıydı.

Kişiliğinin kabul edilmediği yıllardaki gözlemlerinin birikimiyle tasarladığı harekat planını şöyle bir gözden geçirdi. Kişi olmadan kişiliğinin olabilmesi için kuru bir kavramsal kategori olmaktan çıkması, sanal bir canlı varlığa dönüşmesi gerekiyordu. Bunun ise tek bir yolu vardı: ‘Milli’ olduğunun ilanı… Yani ‘milli yasak’ haline dönüşmesi. Tıpkı ‘milli irade’ gibi. Hatta ‘Milli irade gibi olması’ değil, ‘Milli iradenin özüyle kaynaşıp onun ondan koparılamaz’ bileşkesi haline gelmesi gerekiyordu. Bunun nasıl olacağı belliydi ve mücadeleyi kazanacağına emindi. Milli irade ile milli yasak birbirine sarılacak, iç içe geçecek ve gün gelecek ‘milli Yasak’ın iradesi’ tek geçerli hüküm sürme aracı olarak ülkenin siyasal yaşamına egemen olacaktı.”

Olan olur gibi oldu; ‘Millileştirilen Yasak’ istikrarı koruma, her cephe düşmanını alt etme, varlığımızı 1923’ten 2023’e, 2023’ten 2071’e, 2071’den ebediyete kadar sürdürme kararlığıyla kurgulanan, ‘Bugüne kadar sahip çıkmamız engellenen, unutturulmaya çalışılan gelenek ve göreneklerimizle, örf ve adetlerimizle yaşamak hakkımızı, geleceğin teknolojisi ve refahı ile yeşerterek, bugün gerçekleştirme’ söyleminde özetlenen toplumsallığın siyasal yaşamda tek geçerli hüküm sürme aracı olarak egemen olmasına ramak kaldı: Anayasa değişikliği, referandum…

Gökten düşen elmaların her biri Yasak’ın millileştirilmesi sürecine katkıda bulunan her bir fedakar ve cefakara! Umulur, elmayı yediklerinde cennetten kovulmazlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa