19 Aralık 2016 01:00

Betiklerimi elden geçirirken

Betiklerimi elden geçirirken

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Son günlerde betiklerimi elden geçiriyorum.
Bundan sonra çalışacağım konularla ilgili olanları alıkoyuyorum. Bir daha okumayacaklarımı dağıtıyorum. Okullara, betikliklere, Mimarlar Odasına…
Kitaplarımla birlikte tüm yaşamım geçiyor gözlerimin önünden.
İlginç bir duygu bu…

İki gün önce bir sosyoloji betiği elime geçti böyle. Orada İbn Haldun’dan kimi alıntıları buldum. Bunları sizinle paylaşmadan edemiyorum:

“Devletin ilk kuruluş dönemlerinde kişileri, yöneticilerle halkı birbirine bağlayan bağlar, ortak ideal ve değerler çok güçlüdür. Hükümdar ve diğer yöneticiler halkın hak ve özgürlüklerine saygılıdır, onlara zulmetmezler. İdareciler halka şefkat ve merhametle muamele ederler. Böylece halkın çalışma, başarma şevk ve arzusu, kalkınma heyecanı, teşebbüs ruhu, tüm ülkeyi sarar, tüm üretici güçler kaynaklar kalkınmanın hizmetine sunulur (…). Bunun sonucu olarak yurt bayındırlaşır, genişlik meydana gelir, kuşaklar artar ve nüfus çoğalır (…).”

Zamanla yöneticiler lüks ve savurganlığa (israfa) yönelmeye başladıkça devlet harcamaları da artacağından yönetim halka karşı sert ve zalimce davranmaya başlar.

“Bu çeşit zülüm ve ağır vergilerden özellikle tarımla uğraşanlar zarar görür. Devlet mal ve mülklere el koyar, son derece ağır vergilerle halk perişan olur. İnsanlık onuru ile bağdaşmayan bu şartlar kişileri zelil ve miskin bir duruma getirirler, onlardaki çalışma ve kazanma azmini azaltır ve yok eder. Halk çalışmayı bırakır, tarlalar ekilmez olur ülke sosyal ve ekonomik yıkıma uğrar (…). Psikolojik bir yıkıma uğrayan bu insanlar, sadece kazanma ve çalışma azimlerini yitirmekle kalmazlar, yaşama sevinçlerini da kaybederler. O kadar ki artık nüfusları artmaz olur yemekten içmekten bile kesilebilirler. Sonunda yeryüzünden varlıkları silinir.”

“Meşru geçim yolları dışında gayrı meşru yolları aramaya yönelir. Yalancılık, kumar, aldatma, hırsızlık, yalan yere and içme ve ihtikar hüküm sürer. Hırsızlık başlar (…).”

İbn Haldun,

“baba-evlat, öğretmen-öğrenci, usta-çırak ilişkilerinde baba, öğretmen ve ustaların terbiye ve eğitim amacıyla aşırı ölçüde otoriter, sert davranmaktan kaçınmaları üzerinde” durmakta, ayrıca çocuk eğitimi ile ilgili görevli kişiler olarak ”öğretmenlerin çocuklara aşırı cezalar verip vermediklerinin kontrol edilmesini devlet görevleri arasında” saymaktadır. Öğretmen- öğrenci ilişkilerinde İbn Haldun düşüncesinde ortaya çıkan bu duyarlılığın yine İbn Haldun tarafından anlaşılan yanı: “Böyle şartlarda yetişen çocuklar dürüst ve açık fikirli insanlar olmak yerine, cezalandırılma korkusu altında şahsiyetleri ezilmiş, iki yüzlü, zayıf kişilikli ve hilekâr tipler haline gelirler. Zamanla bu davranışlar onlarda bir alışkanlık ve karakter şeklini alır.”

Bunları okuyunca bilmiyorum siz de benim düşündüklerimi mi düşündünüz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa