24 Aralık 2016

Suriye çölleri ve kanayan gözyaşları

Bir gün önce Rus Büyükelçisi Karlov Özel Hareket Polisi Mevlüt Mert Altıntaş tarafından 11 kurşunla katledildi.

Katil canlı yakalanmadı, ya da yakalanamadı...

Katil polis her ne kadar el Nusra mesajları verse de, daha birkaç hafta önce Putin’in ricasıyla el Nusra’ya haber saldığını ve onların da (el Nusra) kendilerini kırmayıp, Halep’ten çekildiklerini övünerek söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözlerinden sonra hoş kaçmayacağı düşünüldüğünden daha ilk andan itibaren başta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek ve sonra Saray sözcüsü halindeki gazeteci ve yazar kılıklı adamlar ısrarla katilin FETÖ’cü olduğunu ilan ettiler.

Oysa ‘FETÖ’cü, el Nusra’cı, IŞİD’çi, el Kaideci... Hiç fark etmiyor; zira tümü aynı çanaktan besleniyor...

Ölüm haberleri dinmiyor...

İçeride kan, şiddet, ölüm, baskı, tutuklama... İktidar acı, kan ve gözyaşı üretiyor. Kan ve şiddet üreten bir mekanizmanın başına geçerek ha bire kolu çeviren bir aygıta dönüşmüş durumdalar.

Dışarıda savaş ve ölüm...

Moskova’daki Rus, İran, Türkiye Dışişleri Bakanlarının görüşmesi ve sonrasındaki deklarasyonla tüm geçmişi sıfırlanan ve iflas eden dış politika gerçeğine rağmen bataklıktan çıkmıyor, çıkamıyorlar.

Suriye çölleri Yemen Çölü’ne döndü...

Önce 8 asker dediler, sonra 10 asker, 12 asker, 14 asker, ve 16 asker....

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Birkaç askerimizi kaybettik” mealinde hafifleterek anlattığı olayda 16 asker katledilmişti.

Cerablus seferinin bir zafer olmayacağını, o çöllere çıkartma yapmanın şatafatlı saraylarda yapılan açıklamalar kadar parlak geçmeyeceğini söyledik durduk, ama dinlemediler.

16 asker, onlarca yaralı, geride bırakılan tanklar, toplar, silahlar, cesetler...
IŞİD canileri görüntüleri yayınladılar, TSK’nin el Bab çöllerinde karşılaştığı tablonun hazinliğini gösterdiler...
16 asker çöllerde katledildi...
Cerablus seferinden bu yana toplam 37 asker...
IŞİD mi katletti, yoksa bugüne kadar IŞİD’e destek sunanlar mı, askerleri o çöllere sürenler mi...
Ama sonuçta 16 asker... 
Sonra yeni görüntüler servis edildi;
İki asker... İki delikanlı...
Biri Kürt biri Türk İki asker...
Ayaktalar dimdik...
Ayakları çıplak, başları açık...
Nasıl da mahzun, nasıl da buruk...
Belli ki elbiseleri yanıcı maddeyle ıslanmış...
Boyunlarına bir ip geçirilmiş... İdam ilmiği gibi...
İlmiğin biri birinin, biri diğer askerin boynunda...
İp de petrole bulanmış, dinamit fitili gibi...
Boyunlarındaki iple ölümü bekliyor iki asker...
IŞİD canisi elinde uzaktan kumandayla ateşliyor ipi...
Dinamit fitili gibi yanıyor ip...
O ipin nereden gittiğini, kimlerin gönderdiğini, o uzaktan kumanda aletinin, o ön hazırlık malzemesinin nereden tedarik edildiğini, tedarikçilerin kim olduğunu bilmiyoruz...
Zira ne MİT TIR’ları, ne binlerce, yüz binlerce kamyonun, TIR’ın taşıdıklarını, karadan, havadan sağlanan, sunulan olanakları yazmak, çizmek, konuşmak yasak sayılıyor.
Ancak 16 askerin daha cesetleri soğumamışken bu defa biri Türk biri Kürt iki askerin IŞİD canilerince petrole bulanmış ve boyunlarına geçirilmiş bir iple ateşe verildiğini ve yakılarak öldürüldüğünü gördük.
Bu günleri de gördük...

Başından beri “Yapmayın, etmeyin” dedik, “IŞİD gibi insanlık düşmanı örgüte destek sunmayın’ dedik, ama dinlemediler.

IŞİD’e sunulan desteğin bir gün Türkiye’ye döneceğini, hançeremiz yırtılırcasına bağırıp söyledik, alavere dalavere ile IŞİD’e sunulan olanakların bir gün gelip Türkiye halklarına büyük acılar yaşatacak tehlikeli bir ilişki olduğunu söyledik, ama duymadılar.

İktidarın kimi temsilcileri o katiller için “Öfkeli Müslümanlar” dedi, kimi “IŞİD terörist bir örgüt değildir, siyasi bir harekettir” dedi. Başta İstanbul, Urfa, Adıyaman, Hatay, Antep gibi iller olmak üzere IŞİD canileri için yaşam ve yayılma alanları açıldı.

IŞİD’in Kürtlere, Aleviler, devrimcilere, demokratlara yönelik katliamlarına yol açıldı, göz yumuldu, ülke bir çok yerinde bu katiller sürüsü tarafından kana bulandı, ancak her seferinde onlar için “kokteyl örgütler yaptı” denilerek IŞİD’in adını anmak katliamlarla anmak istemediler.

Ve geldik bu günlere...
Büyük laflar, iddialı çıkışlar yapan hükümetin ne denli acılara, ne çok yanlışlara neden olduğu her geçen gün daha çok anlaşılıyor.

Tezkereyi hazırlayanlar ve tezkereye onay verip TSK’yi çöllere sürenler şimdi Türkiye halklarının IŞİD tarafından hunharca katli karşısında timsah gözyaşları döküyorlar.

Halkımızındır kanayan gözyaşları...

Bizlerin, Türkiye’nin emek, barış ve demokrasi güçlerinin uyarı ve eleştirilerine kulak asmayanlar, şimdi yakılan çocuklarımıza ağlıyor gibi yapıyorlar.

Ve gerçekten ağlayan bizleriz...

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et