Yeni yıl,yeni düş defteri
“Her yeni, eskinin üstüne oturur.” diyor halk sözü. Onu yıkar, kalıntılarından yeni şeyler yapar.
Yeni gün, yeni insan, yeni aşk, yeni yeryüzü...
Bazen eskinin tortuları da hiçbir işe yaramaz. İnsan yep-yeni düşünceler bulur, yepyeni düşler kurar, gövertir günü, geleceği. Ne umutlarla başlamıştır oysa yeni dediğimiz her neyse o.
Ne dilekler, özlemler, tasarılar, beklentiler saklıdır onda.
Epriyip yok oluvermiştir her sevinç çok geçmeden.
Gün güne, yıl yıla benzer çünkü.
Yine de umut işte!
Beklediğimiz her şey onda birikmiştir sanki.
Barış, aşk, özgürlük, esenlik...
Bencilsek kendi özgürlüğümüz, esenliğimiz; değilsek yer-yüzünün esenliği, özgürlüğü...
O özgürlüğün içinde biz de varız, biliriz bunu.
Ama olmuyor bir türlü. Karabasanlar çökmüş uykularımıza; alıcı kuşlar, leş kargaları fırıl fırıl göğümüzde.
Dünya nicedir kan içinde.
Çakallar, sırtlanlar lime lime ediyor insanın yarınını.
Açlık, sömürü, yoksulluk, kölelik insanlığın tek gerçeği olmuş neredeyse.
Bırakmıyorlar güzel bir güne uyanalım.
Biz yine de düş kuruyoruz ve o düşün rengini alıyoruz.
Her yılın bitiminde karalanmış bir “düş defteri”, yeni yılla silineceğini düşleyerek açılıyor belleğimizde.
Sayfaları yoluk, kabı yırtık, cümleleri bezgin...
Ama bu böyle gitmeyecek, kara gün kararıp kalmayacak, diyoruz.
Düş kuruyoruz emek bezirganlarına, kan tacirlerine inat.
Daha ne olsun ki! O zaman sayfaları onarılıyor, cümleleri kanatlanıyor düş defterlerinin.
Karamsarlık yasak.
“Sol memelerimizin altındaki cevahir” gölgelendi mi ona nasıl söz geçirebiliriz ki?
Bunun için şairlere daha çok kulak veriyoruz.
Rıfat Ilgaz’a, Arif Damar’a, Enver Gökçe’ye, Can Yücel’e, Metin Eloğlu’ya, Ahmed Arif’e, Kemal Özer’e, Sennur Sezer’e... Şairler olmasa yeryüzü daha da karanlık.
Onların dizeleri deniz fenerlerimiz bizim.
Onlarla ışıyor önümüz ardımız.
Onlarla kara gece ipil ipil... Kara gün yalap yalap...
Yeni yılda yine onlar tutsun ellerimizden.
Bunun için Nâzım Hikmet’in “Nikbinliği”, o sonsuz umudu yol gösteriyor onca ezaya, onca kahıra karşın bize. 1930’da dünya yine kan revanken, yoksulluk, çile, insanın insana zulmü diz boyuyken şairin kararmayan “cevahir”i bu umutlu, ışıklı şiiri bıraktı onun “büyük insanlığı”na.
Yeni yılda siz de kalbinizden düşürmeyin şairin iyimserliğini, şiirin o kutlu umudunu.
Nâzım’ın iyimserliğiyle selamlayalım yeni yılı.
NİKBİNLİK
Güzel günler göreceğiz çocuklar,
güneşli günler
göre-
-ceğiz...
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
ışıklı maviliklere
süre-
-ceğiz...
Açtık mıydı hele bir
son vitesi,
adedi devir.
Motorun sesi.
Uuuuuuuy! çocuklar kim bilir
ne harikûlâdedir
160 kilometre giderken öpüşmesi...
Hani şimdi bize
cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
yalnız cumaları
yalnız pazarları...
Hani şimdi biz
bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
ışıklı caddelerde mağazaları,
hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
açılır kara kaplı kitap:
zindan...
Kayış kapar kolumuzu
kırılan kemik
kan.
Hani şimdi bizim soframıza
haftada bir et gelir.
Ve
çocuklarımız işten eve
sapsarı iskelet gelir..
Hani şimdi biz..
İnanın:
güzel günler göreceğiz çocuklar
güneşli günler
göre-
-ceğiz...
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar,
ışıklı maviliklere
süre-
-ceğiz...
Evrensel'i Takip Et