Sıradışı bir yılı geride bırakırken
Fotoğraf: Envato
Yarın bu yılın son günü.
Normal koşullarda, bir yılın sonunda gelecek yıla dair umutlar fazla olur. Ne var ki, yarın geride bırakacağımız 2016’da yaşanan “sıradışı” gelişmeler nedeniyle 2017’de için aynı umutları taşımak pek olanaklı değil. Bugün önümüzdeki yıla umutla baktığını inananların da içinde derinden bir kuşku var: “Gerçekten bu yıldan iyi olacak mı?”
Zira, artık herkes yıl değiştirmenin takvim yapraklarında bir gün değişiminden ibaret olduğunu, olayların ise birbiriyle bağlantılı devam ettiğini biliyor. Keşke, takvim yaprakları yeni bir yılı gösterdiğinde herşeyi sıfırlayacak; kötüyü iyileştirecek, çirkini güzelleştirecek, mutsuzu mutlu kılacak bir sistem olsaydı. O zaman insanoğlu bu kadar ağır bedeller ödemez, acılar çekmezdi. Ne yazık ki böyle bir sistem yok.
Bu nedenlerle bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlı sosyal, siyasal, ekonomik gelişmeler aynı zamanda gireceğimiz yılda yaşanacaklar için de önemli ipuçları veriyor.
Başka bir deyişle yarın akşam havai fişekleri havaya fırlattığımız, kadehleri tokuşturduğumuz ya da birbirimize sarılıp “mutlu yıllar” dediğimiz anın üzerinden 365 gün geçtiğinde, yani dünya güneşin etrafında bir tur atıp aynı noktaya geldiğinde, dünyanın içinde çok şey değişecek.
Bu nedenle her ne kadar yerküre güneşin etrafında sabit hızla dönse de içindeki olaylar aynı hızla ilerlemiyor.
Geride bırakmaya hazırlandığımız yıl içinde olanlar bunun ispatı.
Tarihin adeta koşar adım aktığı aktığı bir dönemden geçiyoruz. Normal koşullarda bir kaç yıla yayılacak ya da olmasına ihtimal vermediğimiz sıradışı gelişmelerin yaşandığı bir yılı geride bırakıyoruz. Öyle görünüyor ki; bu sıradışı gelişmelerin yeni olayları tetiklemesi kuvvetle muhtemel.
Bu gelişmelerin üç ayağı bulunuyor.
Birincisi savaş ve barışla ilgili. Suriye ve Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu’yu içine alan savaş ve çatışma sarmalı dinecek mi yoksa daha mı şiddetlenecek?
Bölge üzerinde egemenlik kurmak isteyen emperyalist devletlerin izlediği politikalara bakıldığında herkesin kazandığı bir uzlaşma pek mümkün görünmüyor. Bu nedenle pazarlıklar ve savaş uzadıkça asıl kaybeden bölge halkları, kazanan silah tekelleri oluyor.
Bu yıl silahlanma yarışında sağlanan rekor, aynı zamanda savaştan kazananların “zarar” etmemek için kazanını kaynatmaya devam edeceklerini gösteriyor.
Sesi kısılmak istenen Kürtlerin çığlığı uluslararası arenada önümüzdeki yıl çok daha fazla duyulacak.
İkincisi yükselen terör ve ırkçı-gericilikle ilgili. Radikal dinci terör örgütleri tarafından geride bırakacağımız yıl içinde işlenen ve çok sayıda insanın canına mal olan saldırılar bir taraftan geniş kesimler arasında korkuyu yaygınlaştırırken, diğer taraftan bu korkuyu kullanan radikal sağcı, milliyetçi ve ırkçı parti ve akımlar azımsanmayacak güç topladılar.
Bu gücü kısa zamanda kaybetmeleri zor görünüyor. Zira beslendikleri korku ortamı dinmek bir yana giderek daha fazla büyüyor. Egemen sınıflar ise bunu “özgürlük yerine güvenlik” söylemiyle bireysel ve toplumsal özgürlükleri alabildiğince kısıtlıyorlar.
Her terör saldırısı bu nedenle Avrupa başta olmak üzere pek çok yerde ırkçı-faşistlerin ekmeğine yağ sürme anlamına geliyor.
Üçüncüsü sınıflar arasındaki çelişkilerin derinleşmeye devam etmesidir. Bu yılın başında Oxfam tarafından yayınlanan bir rapor geniş tartışmalara yol açmıştı. Rapora göre 70 milyon milyarderin elinde tuttuğu servet geride kalan 7 milyar insanın servetinden daha fazla. Yine en zengin 62 milyarderin elinde tuttuğu servet dünya nüfusunun en yoksul yarısının servetinde denk geliyordu.
Rakamlar kapitalizmin yarattığı adaletsizliğin boyutunu çarpıcı şekilde ortaya koyuyor.
Bir yıl içinde bu tabloda ciddi bir değişiklik olmamakla birlikte açlık, yoksulluk, sınıflararası gelir uçurumu, sömürü daha da arttı.
Dünyayı bu savaşlardan, ırkçılıktan, ayrımcılıktan, işsizlikten ve yoksulluktan kurtaracak tek güç olan işçi sınıfının devrimci hareketi ise en zayıf dönemlerinden birini geride bıraktı. Zayıf kaldıkça dünyanın hali hiç de iyiye gitmiyor ve gitmeyecek.
Denilebilir ki; emekçi sınıflar, ezilen haklar güvenli bir gelecekten, umutlu yarınlardan yana ne gördülerse emek hareketinin güçlü olduğu dönemlerde gördüler. Bu nedenle, dünyanın biriken sorunlarının çözümü için acil olarak güçlü bir emekçi hareketine ihtiyaç var.
Bu duygularla bütün Evrensel okurları ve dostlarının yeni yılı kutlu olsun.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12