TÜİK'in de kafası karışık
Geçen hafta TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu), bir grup ekonomi yazarı, akademisyen ve uzmanı ulusal hesaplar sisteminde gerçekleştirdiği revizyonu anlatmak için davet etti. Vekil başkan toplantıyı gerçekleştirme amaçlarını, geçekleştirdikleri revizyonun kapsamını basın toplantısıyla duyurmalarına rağmen anlaşılma sorunu olduğunu ve davet ettikleri grup aracılığıyla kamuoyuna konuyu bir daha anlatma fırsatı yakalamak istediklerini söyledi. Toplantıdan önce konu yavaş yavaş ekonomi köşelerinde tartışılmaya başlanmıştı. Toplantı geçtiğimiz Perşembe günü yapıldı. Ben bu yazıyı yazdığım sırada o günden bu güne sadece bir köşe yazarı konuyu gündemine aldı. O da “TÜİK bir sürü değişiklik yapmış” demekle yetinmiş. Anlaşılan toplantı herkesin kafasını karıştırdı. Aslında en başta TÜİK’in kendi kafası karışık!
Vekil başkan toplantıda: “Arkadaşlar revizyonun ilk halini yaklaşık bir buçuk yıl önce bana getirdiklerinde kendilerine ‘ Yok artık, bu kadar da olmaz!’ dedim” diyerek durumun sıra dışılığına gönderme yaptı. Yine de elçiye zeval olmaz. Ben -tüm karışıklığına rağmen- durumu birkaç maddeyle aktarmaya çalışayım.
***
Öncelikle “ne olmuştu?” ile başlayalım. TÜİK 12 Aralık 2016 tarihinde GSYH hesaplamalarında çok ciddi bir revizyona giderek, bildiğimiz her şeyi değiştirdi. Öncelikle baz yıl 1998’den 2009’a çekildi. Sabit fiyata dayalı Laspeyres endeks yerine zincirleme hacim endeksine (ZHE) geçildi. Bu “sihirli” dokunuşlar sonucunda: 2015 yılında yüzde 4 büyüdüğünü düşündüğümüz ekonomi aslında yüzde 6.1 büyümüş, tasarrufların milli gelir içerisindeki payı da yüzde 14.5 değil, yüzde 24.8 olmuş oldu.
Peki tüm bunlar “Nasıl olmuş?”… Büyüme bilinenden yüksekmiş çünkü 2013 sonrası inşaatçılık faaliyetlerinde ciddi gelişme varmış ama önceden görülememiş. Toplantı sırasında bir hoca sordu “Hem tasarruf arttı hem de konut satışı arttı diyorsunuz. İkisinden biri artar. İnsanlar hem tasarruf edip hem de harcamasını nasıl artırıyor?”.
Bir diğer soru, madem bu kadar büyüdük neden işsizlik rekor kırıyor? Bunun cevabı Suriyeli iş gücünün iş gücü arzını artırmasıymış. Aynı zamanda verimi de artırmış Suriyeli kaçak işçiler. Nasıl artırmasınlar ki? Asgari ücretin yarısına günde 12 saat çalışarak!
Baz yıl konusunda da eleştiriler vardı doğal olarak. 2009 rekor küçülme yaşanan bir yıl. Bu yılı baz alıp, sonraki yıllara bakarsanız, ağır çekimde yürüyüş bile koşar adım gözükür. TÜİK yetkilileri baz yılın önemli olmadığını, çünkü ZHE sayesinde hep bir yıl önceyle karşılaştırma yapıldığını söylüyorlar. Sanırım unuttukları uzun dönem büyüme trendi. Son revizyon ile AKP’li yıllar cumhuriyet tarihinin en düşük büyüme ortalamasına sahip olmaktan kurtuldu. Çünkü büyüme trendi yukarıya doğru kırıldı.
Tasarrufların nasıl bu kadar yükseldiğine ise TÜİK yetkilileri bazı vakıf ve derneklerin varlıklarında ciddi artışlar olduğunu söyleyerek yanıt verdiler.
Bunun dışında veriler artık hane halkı iş gücü anketlerinden değil doğrudan Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) verilerinden çekiliyor. Kayıt dışı ekonominin ve vergi kaçırmanın bu kadar “bilindik” olduğu bir ülkede resmi istatistikleri sadece resmi verilerin besleyecek olması büyük bir muamma.
İnşaatta katma değerin 2013 sonrası yükseldiği için büyümeyi sürüklediği söylenince ben de katma değer artışının kaynağını sordum. Öyle ya, AR-GE harcamalarının GSYH’ye oranı yüzde 1 olan bir ülkede hangi katma değer artışı olabilir? O zaman bir yıl sonra da yeni bir revizyonla aslında AR-GE harcamalarının yüzde 2.5 olduğunu mu öğreneceğiz diye de sordum ama net bir yanıt alamadım. Anladığım şuydu “Evet aynen öyle olacak”.
Elbette inşaatta konut ve altyapı ayrımı ile kamu-özel kesim ayrımının kaldırılması da o alanı bulanıklaştıran diğer faktörler.
İnşaatta yaşanan katma değer artışı değil verimlilik artışı. Verimlilik artışının kaynağı ise kaçak çalışmaya mahkum edilen ve sayıları milyonları bulan göçmen işçiler.
Resmi istatistiğin resmi budur!
Evrensel'i Takip Et