Türkiye usulü terör mücadelesi
Fotoğraf: Envato
OHAL bir dönem daha uzatılarak olağanüstü hal, olağanlaşmış oldu. Demokrasi ise askıda!
İktidarın ve onların sesi olarak havuz medyada görev ifa edenlerin söylediklerine göre dünyada tüm güçler birleşti ve Türkiye’ye saldırıyor. Topluma, özellikle de iktidarı desteklemiş kitleleri ikna için “kokteyl terör” denilen bir kavram kullanılıyor. Literatürde olmayan bir terim. Hani halk arasında söylenen şekliyle “aynı kazana atsan kaynamaz” türünden IŞİD, PKK, FETÖ gibi terör örgütleri neredeyse işbirliği içinde bir saldırı içinde imiş! Tamam da, neden herkes Türkiye’ye saldırıyor sorusunun yanıtı elbette hiç konuşulmuyor, çünkü buna verilecek inandırıcı bir yanıt yok. Bir de “Gezi Olaylarının masum bir şekilde başlayıp sonunda darbe girişimine kadar gittiğini” savunan bir söylem var. Ne yazık ki özgür basının olmadığı, her televizyon kanalından aynı sesin çıktığı yerde böylesi zırvalıklar toplum açısından kabul görme olasılığı yükseliyor.
Her yerde patlayan bombalar, terör saldırıları ülkeyi kana ve gözyaşına bulamışken iktidarın yürüttüğü belli başlı terör mücadelesi ise terör destekçileri olarak “tanımladıkları” kişilerin tespit edilmesi ve cezalandırılmasından ibaret görünüyor.
Sosyal medya hesaplarından paylaşım yapanlar, teröre destek verdikleri gerekçesiyle gözaltına alınıyor, hakkında işlem yürütülüyor. Gazeteciler mahpusta. İş, düşünce ve ifade özgürlüğüne geldiğinde “devletin bekası” söylemi devreye giriyor.
Ardı ardına çıkartılan KHK’ler ile “terör destekçisi” olduğu için yüz binlerce kişi kamudan ihraç edildi. Bir kısmının hesaplarına el konuldu, yurtdışı çıkış yasağı kondu, hiçbir yerde var olamayacakları, iş bulamayacakları bir “sivil ölüm”e mahkum edildiler.
Terörle mücadele kapsamında yürütülen bu süreç tam anlamıyla siyasi bir kıyıma dönüştü.
Barış isteyen ya da emek mücadelesi yürüten akademisyenler birer birer KHK listelerine sokuldu. Üniversiteleri çoraklaştırmak, ülkenin önümüzdeki en az 30 yılını yok etmek demektir.
Siyasi kıyımın gerekçesi “devletin bekası”, yöntemi ise KHK’lerdir. KHK ile ihraç edilenlerin bir kısmı, iktidarın hoşuna gitmeyen ya da işine gelmeyenlerdir, barış bildirisi imzacılarında olduğu gibi. Diğer bir kısmı ise AKP-Fethullah yol ayrımını kaçırmış hâlâ eski düzeni sürdürmüş yani Bank Asya’da hesabı olan, çocuğunu Fethullah’ın okullarında okutan vb. kişilerden oluşuyor. Şimdi onların siyasi iktidara sadakatini ifade etmeleri bekleniyor. İtirafçılık müessesesi bunu sağlamıyor mu? Ama çoğu gariban kamu çalışanları KHK ile ihraç edilerek cezalandırıldı. İşe iade edilenler arasında bir tek barış imzacısının bulunmaması siyasi iktidarın niyetini çok açık göstermiyor mu ?
IŞİD ile mücadelenin ne durumda olduğu da yakın zamanda ortaya çıktı. Meclise verilen bir soru önergesi sonucunda anlaşıldı ki, 2011-2016 yılları arasında 513 IŞİD’li tutuklanmış sadece 7’si ceza almış.
Suruç Katliamı öncesinde canlı bomba ihbarı aldığında emniyet güçlerinin yaptığı, sadece etkinliği düzenleyen gençlerin üstlerinin aranmasından ibaret. Oysa alana girenlerin tümünün aranması sağlansa idi onlarca genç şimdi sağ olacaktı. Çünkü iktidarın gözünde o gençler potansiyel terörist. Bu da terör mücadelesinin nasıl bir anlayışla yapıldığına bir örnektir.
En son İzmir Adliyesi’ndeki terör saldırısında insan şunları düşünmeden edemiyor: Orada trafiği düzenlemekle görevli bir trafik memuru tehlikeyi fark edip kendini feda ederek birçok ölümü önledi. Sonrasında polisin kahramanlığı -ki gerçekten kahramanlıktır- konuşulurken neden istihbarat eksikliği gündeme gelmedi ve bu konuşulmuyor?
Patlayan bombalar, ölen yüzlerce kişi karşısında “bunu önleyemedik” diye sorumluluk hisseden ve istifa eden hiçbir yetkili olmadı ve olmayacak. Bizim gibi toplumlarda istifa etmek bir zafiyet sayıldığı için bundan sonra da makamı terk edene rastlamayacağız. Bu, yönetim bilimine aykırı bir durumdur. Yetkinin olduğu yerde sorumluluk da vardır ama iktidar sınırsız bir yetkiyle davranırken ilginç bir şekilde hiçbir şeyden sorumlu değil!
- On bin adım için birkaç adım gerekiyor 31 Ocak 2017 01:00
- Torunlar, yaşlılar, hastalar 24 Ocak 2017 00:09
- Yaz saatinin sürdürülmesine dair sorular 20 Aralık 2016 01:00
- Sağlık çalışanlarına şiddet 06 Aralık 2016 00:53
- İstismarı 'Ak'lamak 22 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları -2 15 Kasım 2016 01:00
- Yine çocuk aşıları! 08 Kasım 2016 01:00
- Savaşı konuşabilmek 11 Ekim 2016 00:54
- Kötülüğün sıradanlığı ve iyilik 04 Ekim 2016 00:44
- Cinler, iblisler ve zavallı bilim! 27 Eylül 2016 01:00
- Biz çoğaldık, ya siz? 13 Eylül 2016 00:13
- Şu akademisyenler! 04 Eylül 2016 01:00