19 Ocak 2017 00:55

Referandum!!!

Referandum!!!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Erdoğan partisinin polisiye-askeri ve sivil karışımı bir darbe anayasasını “hukuki”leştirmek için “can siperane” sürdürdüğü savaşın “Meclis” etabı, büyük olasılıkla “zaferleri”yle sonuçlanacak.  Adı da “Devlet” olan Bahçeli’nin söylemiyle “Milli iradenin yolu” açılacak! Yani, “Millet”e hakimiyet savaşının-ki bizde bir tek millet vurgusu çok uluslu ülke gerçekliğine karşı inkarcı bir tutumu açıklar- ikinci etabı başlayacak, referanduma gidilecek. 

“Milli irade”-”Milletin iredesi”- halkın oyuna başvurmak, ne kadar da meşru, çekici ve “akli!” Böylesine “ulvi” bir girişime; yani “Referandum”a giderek, ülke ve devlet yönetim yöntemi-tarzı, araçları ve görevlilerini belirleme çabaları ya da politikasına nasıl olur da karşı çıkılır? 

Tek ses halinde ve karşı sesleri zorbaca susturarak yönetilen hile ve entrika seferberliği, “her yana yayılan, sistematik biçimde yönetilen, iyi donanımlı bir dalkavukluk” desteğinde, yalanın milyon türlüsüne ar duymaksızın başvurarak, popüler ve moda sloganlarla hokkabazlık yaparak yürütülen bu “Milli irade” propagandası ne kadar da etkili, çekici ve o denli de ikiyüzlü!

Ülke ve devlet yönetimini bir “Tek adam”ın ve onun emirerlerinin ellerine teslim edecek;  bu bir “adam” ve “adamları”na, adı “Türkiye Büyük Milet Meclisi” olan parlamentoyu feshetme,  olağanüstühal, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş hali ilan etme dahil “büyük sahip” ve belirleyici yetkisini verecek bir yeni düzenleme, “Milli iradenin tecelli etmesi” olarak sunuluyor ve itiraz edilmeksizin desteklenmesi isteniyor.

Egemen burjuva politikasının günümüzdeki birincil özelliği hokkabazlığıdır. Halka, halklara karşı en gaddar, en yıkıcı politikalar bile onların yararına gösterilir; bin türlü vaatlerle kitleler, kendilerine karşı bu yıkıcı politikalara destek için inandırılmaya çalışılırlar. Henüz ne olup-gittiğinin farkında olmadıklarında da, şimdilerde olduğu gibi, içinde bunaldıkları durumdan çıkma umuduyla bu kurnaz politikacıların ardına takılarak bir yol bulmaya çalışırlar.

“İkinci İstiklal Savaşı” söylemiyle kitlelerin karşısına çıkan Erdoğan ve partisinin sözcüleri şimdi kitleleri bu “savaşın zaferle sonuçlanması” için, yeni bir diktatör yaratmaya çağırıyorlar.  Bizzat kendilerinin ülkeyi içine soktukları kaos ortamı ve yıkım sürecinden çıkış yolu ve umudu böylece bir diktatörün “seçimi”ne bağlanıyor. Ve Saray’dan açıklama geliyor, “Ne yaparsanız yapın ne ederseniz edin” bu iş olacak! 

Sorun demek ki artık, iradelerini ortaya koyacak olanların nasıl bir tutum içinde olacaklarıyla bağlıdır. Halk kitleleri ve tek tek bireylerin karşı karşıya oldukları, kendi sorunlarıyla “Başkan olmak isteyen kişi”nin ve ona tabi olmuş ya da öyle görünen çıkar gruplarının istemleri arasındaki farkı idrak ederek çekilmek istendikleri zindana girmemekte direnmeleri; kurtuluşu “yılana sarılmak”ta aramamalarıdır! Şimdi herbir işçi ve emekçi nasıl bir ortamda, hangi sorunlar dolayısıyla ve hangi çözümler için bir referanduma gidileceğini ve tüm yetkileri ellerine almış bir Başkan’a neden ihtiyaç olduğu sorusunu sorması gerekir. Sadece bu da değil; referandumun nasıl bir ortamda yapıcağı üzerinde düşünmeksizin; onmilyonlarca insanın susturulması ve sindirilmesi için sürdürülmekte olan yoğun baskı ve yasaklar altında nasıl oluyorde serbest irade belirlemesi olabilir diye düşünmek gerekir. Bu da yetmez: neden diyelim işçi ve emekçilere, ücret ve maaşlarınızın düşmesini istiyor musunuz, kıdem tazminatınız kaldırılsın mı, sendika-sigorta hakkı yok edilsin mi, grev, gösteri, söz ve örgütlenme özgürlüğü olmasın ve eğitim ve sağlık paralı olsun mu, lokavt ve işten atmalar serbest olsun mu, ülke savaş içinde ve insanları birbirlerini kırsınlar mı, başka ülkelere savaş açalım mı, çocuklarınızın savaşlarda ölmesini istiyor musunuz sorularını içeren bir başvuru, bir irade belirlemesi için gidilmiyor da, sonucu tüm bu haklarda geriye gidişe, ülkenin kaosa daha fazla sürüklenmesine, yılları belki de on yılları bulacak bir iç çatışmalar ve kırılmalara götürecek bir diktatörlük tesisi için onay isteniyor? Nihayetinde karşımızda, kendisinin politikalarına biat etmeyen herkesi düşman olarak ilan edip “başını ezme”yi politika edinen ve milyar dolarların sahiplerinin koalisyon yöneticisi ve onların daha fazla kazanmalarının politikasını yaptığı halde, “Elinde silahı, bombası olan teröristle elinde doları, avrosu, faizi olan terörist arasında amaç bakımından hiçbir fark yoktur” diye düşünen ve böyle konuşmakta sakınca görmeyen, bir “seçkin yetkili” var! Gerçeğe uyanmaya ve kazılan büyükçe ve derince kuyuya düşmemeye ihtiyacın arttığı bir zamandayız. Halk kitleleri bir “Tiran” yaratma suçuna ortak olmamalıdırlar!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa